KONU: 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (“İYUK”)’nun 18/6/2014 tarih ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (“6535 sayılı Kanun”)’un 19. maddesiyle başlığı ile değiştirilen 45. maddesinin (6) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin “istinaf başvurusunun kısmen veya tümden kabulü hali” yönünden Anayasa'nın 36. maddesine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesine ilişkindir.
1. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
A. İptali İstenen Kanun Hükmü
“İstinaf:
Madde 45 — (Değişik: 18/6/2014-6545/19 md.)
1. İdare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda farklı bir kanun yolu öngörülmüş olsa dahi, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine, kararın — tebliğinden — itibaren otuz gün — içinde istinaf yoluna- başvurulabilir. (Değişik ciimle:28/7/2024-7524/52 md.) Ancak, konusu otuz bir bin Türk lirasını geçmeyen; vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemlere karşı açılan iptal davaları hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar kesin olup, bunlara karşı istinaf yoluma başvurulamaz.
2. İstinaf, temyizin şekil ve usullerine tabidir. İstinaf başvurusuna konu olacak kararlara karşı yapılan kanun yolu başvurularında dilekçelerdeki hitap ve istekle bağlı kalınmaksızın dosyalar bölge idare mahkemesine gönderilir. (Ek cümle:28/7/2024-7524/52 md.) Bölge idare mahkemesinin 48 inci maddenin yedinci fıkrası uyarınca verdiği kararlara karşı tebliğ tarihini izleyen günden itibaren yedi gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.
3. Bölge idare mahkemesi, yaptığı inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun- bulursa- istinaf başvurusunun reddine karar verir. Karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise gerekli düzeltmeyi yaparak aynı kararı verir.
4. Bölge idare mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulmadığı takdirde istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verir. Bu hâlde bölge idare mahkemesi işin esası hakkında yeniden bir karar verir, İnceleme sırasında ihtiyaç duyulması hâlinde kararı veren mahkeme veya başka bir yer idare ya da vergi mahkemesi istinabe olunabilir. İstinabe olmadan mahkeme gerekli işlemleri öncelikle ve ivedilikle yerine getirir.
5. Bölge idare mahkemesi, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan istinaf başvurusunu haklı bulduğu, davaya görevsiz veya yetkisiz mahkeme yahut reddedilmiş veya yasaklanmış hâkim tarafından bakılmış olması hâllerinde, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vererek dosyayı ilgili mahkemeye gönderir. Bölge idare mahkemesinin bu fıkra uyarınca verilen kararları kesindir.
6. Bölge idare mahkemelerinin 46’ncı maddeye göre temyize açık olmayan kararları kesindir. (Ek cümle: 20/7/2017-7035/6 md.) Bu kararlar, dosyayla birlikte kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilir ve bu mahkemelerce yedi gün içinde tebliğe çıkarılır.
7. İstinaf başvurusuna konu edilen kararı veren ya da karara katılan hâkim, aynı davanın istinaf yoluyla bölge idare mahkemesince incelenmesinde bulunamaz.
8. İvedi yargılama usulüne tabi olan davalarda istinaf yoluna başvurulamaz.”
2. ANAYASA MAHKEMESİ’NİN ESAS İNCELEMESİ
A. İtirazın Anlam ve Kapsamı
Anayasa Mahkemesi, İYUK’un 45. maddesinin idari yargıda istinaf kanun yoluna ilişkin usul ve esasları düzlenmekte olduğunu belirtmiştir. Mahkeme; konusu 31.000 TL’yi geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve iptal davaları ile ivedi yargılama usulüne tabi davalar hariç olmak üzere, idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlara karşı, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde bölge idare mahkemesine istinaf başvurusu yapılabileceğine değinmiştir. İYUK’un 45. maddesinin üçüncü fıkrasında, bölge idare mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulması hâlinde istinaf başvurusunu reddedeceği ve gerekli ise maddi hataları düzelteceğinin düzenlendiği belirtilmiştir.
İYUK’un 45. maddesinin dördüncü fıkrasında, karar hukuka uygun bulunmazsa ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak işin esasına ilişkin yeni bir karar verileceğinin düzenlendiği; altıncı fıkrasında ise, 46. maddeye göre temyize açık olmayan bölge idare mahkemesi kararlarının kesin olduğunu belirtmiştir. Bu düzenlemenin, İYUK’un 46. maddesinde belirtilmeyen davalarda verilen istinaf kararlarının temyize kapalı olduğunu ve bu kararların kesin nitelik taşıdığının anlamına geldiğini belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi itiraz konusu kuralın, özellikle istinaf başvurusunun kısmen veya tamamen kabul edildiği durumlarda verilen kararların da kesin olduğuna değinmiştir.
B. İtirazın Gerekçesi
İtiraz konusu kuralla, bölge idare mahkemelerinin temyize açık olmayan kararlarının davayı kesin olarak sona erdirmesinin öngörüldüğü ifade edilmiştir. Bu kapsamda, istinaf merciinin başvuruyu kısmen veya tamamen kabul ederek yeni bir karar vermesi hâlinde, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulmasının mümkün olmadığına dikkat çekilmiştir. Başvuruya göre, bu durum ilk derece mahkemesinden farklı ve yeni bir karar verilmesine rağmen, söz konusu karara karşı üst yargı merciine başvuru hakkının engellenmesi anlamına gelmekte olup, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama hürriyetine aykırılık teşkil ettiği ileri sürülmüştür.
C. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
Anayasa Mahkemesi, İYUK’un 45. maddesinde yer alan ve bölge idare mahkemelerince verilen bazı kararların temyize kapalı olmasını öngören kuralı, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesi uyarınca Anayasa’nın 13. maddesi yönünden de incelemiştir. İnceleme kapsamında Mahkeme, Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen hak arama özgürlüğünün, yalnızca mahkemelere başvurma hakkı değil, aynı zamanda mahkemelerin verdiği kararların üst yargı mercilerince denetlenmesini talep etme hakkını da içerdiğini açıkça ifade etmiştir. Bu çerçevede, bölge idare mahkemelerinin istinaf incelemesi neticesinde esasa girerek verdiği kararların temyize kapalı olması, bireylerin adil yargılanma ve kararların üst derecede denetlenmesi hakkını sınırlandıran bir müdahale olarak değerlendirilmiştir.
Mahkeme kararında, temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaların Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca yalnızca kanunla ve Anayasa’da öngörülen sınırlama sebeplerine uygun biçimde getirilmesi gerektiği vurgulamıştır. Bu bağlamda incelenen kuralın kanuni bir düzenlemeye dayanması ve açık, belirli ve öngörülebilir nitelikte olması nedeniyle "kanunilik" şartını taşıdığı kabul edilmiştir. Ancak Mahkeme, sadece kanuniliğin yeterli olmadığını, getirilen sınırlamanın aynı zamanda meşru bir amaca dayanması ve ölçülü olması gerektiğini de ifade etmiştir.
Kararda, temyiz hakkının kapatılması suretiyle Danıştay’ın iş yükünün azaltılması, yargılamaların daha kısa sürede ve daha az masrafla sonuçlandırılması gibi gerekçelerin anayasal bakımdan meşru amaçlar teşkil edebileceği belirtilmiştir. Anayasa'nın 141. maddesinde, davaların makul sürede ve en az giderle sonuçlandırılması yargının temel görevlerinden biri olarak düzenlenmiştir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, bu hedeflere ulaşmak için daha az sınırlayıcı yolların tercih edilmesinin mümkün olduğunu, dolayısıyla mevcut düzenlemenin ölçülülük ilkesinin alt ilkeleri olan elverişlilik, gereklilik ve orantılılık bakımından sorun taşıdığını değerlendirmiştir.
Mahkeme özellikle, bölge idare mahkemesinin ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak esasa ilişkin yeni bir karar verdiği hâllerde, bu kararların temyize kapalı olmasının, bireylerin hakları üzerindeki etkisinin göz ardı edildiğini belirtmiştir. Zira bu tür durumlarda bölge idare mahkemesi, bir anlamda ilk derece mahkemesi gibi hareket etmekte ve uyuşmazlığın esasına ilişkin yeni bir karar vermektedir. Böyle bir kararın üst yargı denetimine kapalı olması hem adil yargılanma hakkını hem de içtihat birliğinin sağlanmasını zedeleme riski taşımaktadır. Bu durum aynı zamanda Danıştay’ın içtihat mahkemesi olma fonksiyonunu da zayıflatabilecek nitelikte görülmüştür.
Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, istinaf başvurusunun kısmen veya tamamen kabul edilerek esasa girilerek karar verilmesi hâlinde, bu kararların temyize kapalı olmasının hak arama özgürlüğüne orantısız bir müdahale oluşturduğuna ve Anayasa’nın 13. ve 36. maddelerine aykırı olduğuna karar vermiş ve iptalinin gerektiğini belirtmiştir.
3. SONUÇ
İYUK’un 18/6/2014 tarihli ve 6545 sayılı, 6265 sayılı Kanunu’nun 19. maddesiyle başlığı ile değiştirilen 45. maddesinin (6) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin “istinaf başvurusunun kısmen veya tümden kabulü hali yönünden Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline 27.03.2025 tarihinde oy birliği ile karar vermiştir.
İlgili Karar’ın tamamına BURADAN ulaşabilirsiniz.
NAZALI VERGI & HUKUK