İmdat TÜRKAY/Gelir İdaresi Grup Başkanı
Özet: 6183 sayılı AATUHK’un 48. maddesinde yer alan tecil uygulaması; mükellefleri vadesinde ödenmeyen amme alacakları dolayısıyla cebren tahsil gibi durumlara maruz bırakmama, borcu yoktur yazısı alabilme, mükellef ile devlet arasında bir güven ilişkisi yaratarak vergiye gönüllü uyumu artırma ve bu suretle vergi gelirlerinde süreklilik sağlama amacına yönelik çok avantajlı bir uygulamadır.
Anahtar kelimeler: Vergi/sigorta prim borcu, tecil ve taksitlendirme, tecilin borçluya avantajları, teminatsız tecil tutarı, borcu yoktur yazısı, tecil faizi, tecilin şartları.
1. Tecil ve Taksitlendirmenin Vergi Borçları İçin Önemi
Ticari hayatta mal satan ve hizmet sunan işletmeler ve bireysel faaliyette bulunan mükellefler açısından tüm vergisel ödevler yapılmış olsa da verilen beyannameler sonucunda tahakkuk eden vergilerin süresinde ödenmesi çeşitli sebeplerle bazen mümkün olmamakta ve devletin alacağı, bir tahsilat usul kanunu olan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükmüne göre tahsili gündeme gelmektedir.
Vergi İdaresinin yapmış olduğu vergisel işlemlere karşı mükelleflerin sahip olduğu özel haklar, genellikle verginin tahakkuk ve tahsilat sürecini düzenleyen ve vergi sistemimizin usul kanunları olan 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 6183 sayılı AATUHK’da yer almaktadır. Verginin tahsilatı sırasındaki mükellef haklarından birisi de 6183 sayılı AATUHK’nun 48. Maddesinde yer alan tecil ve taksitlendirme hakkıdır. Özel mükellef hakları arasında yer alan haklardan biri olan tecil-taksitlendirmeyi talep etme hakkı, Gelir İdaresinin amme borçlusunun zor durumda olduğu anlarda onun yanında olduğunu gösteren ve amme borçlunun vergiye gönüllü uyumunu sağlayan bir müessesedir.
Günümüzde Gelir İdaresine vergi borcu olan bireysel ve kurumsal işletmeler için tecil ve taksitlendirme, kredi maliyetinin yüksekliği nedeniyle nakit akışını bozmadan, kamu kurumlarının mal ve hizmet alımlarına ilişkin ihalelere girebilmek için istenen borcu yoktur yazısının alınmasına imkan veren mükellefler lehine olan bir düzenlemedir. Tecil ve taksitlendirmenin şartlarına uyulduğu takdirde mükellefler, borcu yoktur yazısı alabilmekte ve bu yazı ile kamunun açtığı ihalelere girmek suretiyle ticari hayatlarına sorunsuz bir şekilde devam edebilmektedir.
2. Tecil ve Taksitlendirmenin SGK Prim Borçları İçin Önemi
Vergi borçları için vergi borcu yoktur yazısının önemi neyse aslında aynı durum SGK prim borçları açısından da geçerlidir. Şöyle ki, istihdam teşviklerinden yararlanabilmek için cari ay prim borçlarının süresinde ödenmesi ve ödeme vadesi geçmiş herhangi bir borcun olmaması şartı arandığından, prim borcu olan işletmeler iş gücü maliyetlerinin aşağıya çekilmesinde önemli bir enstrüman olan istihdam teşviklerinden yararlanma hakkını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilmektedirler. Yine, birikmiş borçlar nedeniyle SGK’dan “borcu yoktur yazısı” alınamadığında, kamu ihalelerine girilememekte, SGK borcu yoktur yazısı aranılan pek çok işlem (yapı kullanma izin belgesi, banka kredi işlemleri, hak ediş ödemeleri, kesin teminatın iadesi, devlet yardımı, teşvik ve desteklerinden yararlanma, KOSGEB, TÜBİTAK, Kredi Garanti Fonu, Onaylanmış Kişi Statü Belgesi vd.) yerine getirilememektedir (https://www.olay.com.tr/yazar/fatih-acar/maliye-ve-sgkya-borcu-olan-firmalar-icin-onemli-bir-duzenleme-1480699, 14.07.2025).
5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 88 inci maddesinde, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç diğer maddelerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla, 6183 sayılı Kanuna göre takip edilen Kurum alacakları; sosyal sigorta primleri, genel sağlık sigortası primleri, işsizlik sigortası primleri, idari para cezası, gecikme cezası ve zamları ile katılım paylarından oluşmaktadır.
Bu durumda, işletmeler tarafından SGK prim borçları için 6183 sayılı Kanuna göre tecil ve taksitlendirme talep edilmesi mümkün bulunmaktadır. Dolayısıyla, teminatsız tecil uygulamasında yeni belirlenen 250.000 TL’lik bu yeni limit, vergi borçları için yapılacak tecillerin yanında, Sosyal Güvenlik Kurumu, belediyeler ve il özel idareleri gibi alacakları kanun kapsamında takip edilen idarelerce yapılacak tecillerde de uygulanacaktır.
Firmalar birikmiş prim borçları nedeniyle SGK’dan “borcu yoktur yazısı” alamadığında, kamu ihalelerine girememekte ve birçok teşvikten ve imkandan yararlanamamaktadır. Tıpkı vergi borçlarının cebri takibinde olduğu gibi ödenmeyen prim borçları nedeniyle SGK’nın icra takip ve haciz işlemlerine de başlaması durumunda işletmenin ticari faaliyetleri sıkıntıya girmektedir. İşletmelerin SGK’ya olan birikmiş borçlarını yeniden yapılandırabilecekleri özel bir kanuni düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle, SGK prim borçlarının da amme alacaklarının tahsilini düzenleyen genel bir usul düzenlemesi olan 6183 sayılı Kanunun 48. maddesine göre tecil ve taksitlendirmesi mümkün bulunmaktadır.
3. Tecil Uygulamasının Borçluya Faydaları
Gerek Gelir İdaresi gerekse SGK açısından işletmelerin var olan vergi ve sigorta prim borçları nedeniyle ticari hayatta karşılaşabilecekleri olumsuzluklardan kurtulmalarına imkan sağlayan “borcu yoktur yazısı” nın tecil ve taksitlendirmenin şartlarını sağladıktan sonra alınabilmesi, firmalar açısından son derece önemli bir imkandır. Amme alacağının vadesinde ödenmesi, haciz uygulanması veya haczedilen malın paraya çevrilmesi hallerinin, amme borçlusunu çok zor duruma düşüreceğinin anlaşıldığı durumlarda, Kanunun ve alacaklı amme idarelerinin öngördüğü şartlarla, amme alacağı 36 ayı geçmemek üzere tecil edilerek taksite bağlanabilmektedir.
Tecil, talep edilmesi halinde alacaklı amme idareleri veya tahsil daireleri tarafından zorunlu olarak yerine getirilmesi gereken bir işlem değildir. Alacaklı amme idareleri, icra takibine başlama ya da icrayı devam ettirme hallerinin varlığında borçlunun “çok zor” durumda kalacağını öngörür ve takdir ederlerse maddedeki şartlarla amme alacağını tecil edebilirler. Tecil ve taksitlendirilen borcun %10'unun ödenmesi ve borçlunun başkaca borcunun bulunmaması halinde, amme borçlusuna vadesi geçmiş borç bulunmadığına dair yazı verilmektedir. Borçlunun ticari hayatına devam edebilmesi, çalıştığı sektörde ihalelere girebilmesi için vergi dairesinden alacağı borcu yoktur yazısı kritik derecede öneme haizdir.
4. Borçlunun Tecil Talebinin Kabul Edilmesinin Şartları
Borçlunun tecil talebinin kabul edilebilmesi için aşağıda belirtilen şartların yerine getirilmesi gerekmektedir.
Öncelikle tecil yapılabilmesi için borçlunun yazılı müracaatı şarttır. Borçlu bu müracaatı bizzat yapabileceği gibi kanuni temsilcileri veya bu konuda özel olarak vekalet verilen kişiler aracılığıyla da yapabilir. Teminatın alınmasında öncelikle 6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesindeki maddi teminat aranır. Borçlu maddi teminat gösteremediği takdirde 11 inci maddeye göre şahsi kefalet, tahsil dairesinin uygun görmesi şartıyla teminat olarak kabul edilebilir.
Kanunun tecil için öngördüğü şartlardan borç ödemede iyi niyet sahibi olma şartına da tecil taleplerinin değerlendirilmesi sırasında dikkat edilmekte, öteden beri borç ödeme alışkanlığı bulunmayan borçluların önerdikleri ödeme planlarının gerçekçi olmadığı kanaatına ulaşılan hallerde tecil talepleri, çok zor durumda olmaları halinde dahi kabul edilmeyebilir.
Konu hakkında detaylı bilgi almak isteyenlerin Gelir İdaresinin internet sayfasında (gib.gov.tr/Rehber ve Broşürler) yer alan 6183 Sayılı Kanunun 48. Maddesi Kapsamında Tecil Ve Taksitlendirme Rehberine bakmasında fayda vardır. Ayrıca, konuyu özet halinde çok anlaşılır bir şekilde açıklayan aşağıdaki infografik Gelir İdaresinin internet sayfasında (gib.gov.tr/infografikler) yer almaktadır.
5. Teminat Aranmayacak Borç Tutarı, Teminat Oranı Ve Teminat Gösterilecek Değerler
9/7/2025 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 10040 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla, 6183 sayılı AATUHK’nun 48. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan teminatsız tecil tutarı 250.000 TL olarak belirlenmiştir. Söz konusu Kararla, vergi ve SGK prim borcu olan bireysel ve kurumsal işletmelerin birikmiş vergi ve sigorta prim borçlarını taksitler halinde ödemesi kolaylaştırılmış olup tecil talebindeki teminatsız tecil edilecek tutar 50.000 TL’den 250.000 TL’ye yükseltilmiştir.
Amme borçlusunun alacaklı her bir tahsil dairesince tecil edilecek borçlarının toplamının 250.000 lirayı (bu tutar dahil) aşmaması şartıyla tecil edilecek borçlar için teminat aranılmayacaktır. Tecil ve taksitlendirilecek amme alacaklarının toplam tutarının 250.000 lirayı aşması durumunda, gösterilmesi zorunlu olan teminat tutarı 250.000 lirayı aşan kısmın yarısıdır. Belirlenen bu yeni tutar SGK prim borçlarının tecil ve taksitlendirmesinde de geçerli bulunmaktadır.
Örneğin 2025 yılında bir vergi dairesine 1 milyon lira borcu olan mükellef, bağlı bulunduğu vergi dairesine müracaat ederek, bu borcu için 6183 sayılı Kanunun 48. Maddesi gereğince tecil ve taksitlendirilme talep etmesi durumunda, vergi dairesi mükellefin talebini değerlendirecek ve 24 ayda 24 eşit taksitte ödenmesini uygun görülmesi halinde, vergi dairesi, mükelleften taksitlendirilen bu borcu için mükelleften 250.000 lirayı aşan kısmın yarısı olan (1.000.000–250.000=) 750.000/2=375.000 TL değerinde teminat göstermesini isteyecektir.
Amme borçlusunun alacaklı her bir tahsil dairesince tecil edilecek borçlarının toplamının 250.000 lirayı aşmaması şartıyla tecil edilecek borçlar için teminat aranılmayacaktır. Örneğin, bir mükellefin Ankara’daki bir vergi dairesine 220.000 TL, İstanbul’daki bir vergi dairesine de 250.000 TL borcu bulunması durumunda; mükellefin 20 Temmuz 2025 tarihinde her iki vergi dairesine de borçları için tecil ve taksitlendirilme talep etmesi ve vergi dairelerinin de bu talebi uygun bulması durumunda, mükellefin her iki vergi dairesine olan ve tecili uygun görülen borçları, ayrı ayrı 250.000 TL’nin altında kaldığı için vergi dairelerince herhangi bir teminat aranılmaksızın tecil ve taksitlendirme yapılacaktır.
Tecil ve taksitlendirme talep eden borçludan vergi dairesince teminat olarak aşağıda belirtilen değerler kabul edilecektir.
6. Tecil Kapsamına Giren ve Girmeyen Borçlar
Tecil kapsamına giren borçlar ile tecil kapsamına girmeyen borçlar aşağıdaki tabloda yer almaktadır.
Tecil Kapsamına Giren Borçlar |
Tecil Kapsamına Girmeyen Borçlar |
---|---|
|
|
7. Tecil Edilen Amme Borcuna Uygulanacak Tecil Faizi Oranı ve Hesaplanması
Borçlarının tecil ve taksitlendirilmesini talep eden borçlular başvurularını; Dijital Vergi Dairesine (dijital.gib.gov.tr) giriş yaparak “Taksitlendirme/Tecil Talep İşlemleri (6183 S.K. 48. Md. Kapsamında)” menüsü aracılığıyla elektronik ortamda yapabilirler. Borçlular bu taleplerini Tecil ve Taksitlendirme Talep Formu ile bağlı bulunulan vergi dairesine bizzat veya posta yoluyla da yapabilirler. Tecil faizi, tecil edilen borçlar için tecil müracaat tarihinden (tecil müracaat tarihi vade tarihinden önce ise vadeyi takip eden günden) ödemenin yapıldığı tarihe kadar geçen süre için uygulanır. Tecil faizi oranı yıllık olarak belirlenir. 21/05/2024 tarihinden itibaren uygulanan tecil faizi oranı yıllık % 48’dir (Tahsilat Genel Tebliği (Seri:C, Sıra No:8).
Tecil faizi; müracaat tarihinden ödeme tarihine (bu tarihler dahil) kadar geçen günler için, ödenecek taksit tutarları üzerinden hesaplanır. Amme borçlusunun, vade tarihinden önce ya da vade tarihinde yaptığı müracaatlar üzerine tecil edilen amme alacaklarına uygulanacak tecil faizinin hesaplanmasında ise, vade gününe faiz alınması söz konusu olamayacağından, vade gününü takip eden tarih esas alınır. Tecil faizi borcun tamamı üzerinden değil, her taksit için öngörülen tutar üzerinden hesaplanır. Her taksit için gün sayısının hesaplanmasında, müracaat tarihi esas alınır ve ödeme günü dahil geçen gün sayısı belirlenir. Tecil faizinin hesaplanmasında basit faiz usulü formülü kullanılır.
Tecil Faizi = Taksit Tutarı X Yıllık Tecil Faizi Oranı X Gün Sayısı
36.000
8. Tecil Edilen Borcun Süresinde Ödenmesi ve Tecil Şartlarına Uyulmamasının Sonuçları
Tecil yetkisini kullanan tarafından uygun görülen ödeme planında, taksitlerin ödeme sürelerinin aylık olarak belirlenmiş olması durumunda, taksitler ayın son gününe kadar ödenmelidir. Ancak, ayın son gününün resmi tatile rastlaması halinde, tatili izleyen ilk iş günü mesai saati bitimine kadar ödeme yapılabilir. Tecil edilen borçların taksit ödeme sürelerinden önce ödenmesi mümkündür. Bu durumda, erken ödenen tutara, tecil müracaat tarihinden ödemenin yapıldığı tarihe kadar geçen süre için tecil faizi hesaplanır. Borçlarının tecil ve taksitlendirilmesini talep eden borçlular ödemelerini normal borçlarını ödedikleri tüm ödeme kanallarını kullanarak yapabilirler.
Taksitlerin hesaplanan tecil faiziyle birlikte tahsil edilmesi gerekmektedir. Taksit tutarları ile hesaplanan tecil faizlerinin tam olarak ödenmemesi, tecilin ihlal nedenidir. Bu durumda, teminat paraya çevrilir ve cebri icraya ilişkin hükümler uygulanarak alacağın tahsili yoluna gidilir. Tecilin geçerliliğini kaybetmesi durumunda, tecil edilen borçlara normal vade tarihinden itibaren gecikme zammı hesaplanır. Yapılan taksit ödemeleri borca mahsup edilir. Ancak, tecil edilen amme alacağı gecikme zammı tatbik edilemeyen alacaklardan ise ödenen tecil faizleri iade veya mahsup edilmez.
Borçlunun tecil dosyasını ihlal etmesi durumunda tekrar tecil talep edilebilmektedir. Tecil şartlarını ihlal eden borçluların, tecilin geçerli sayılması için tecile yetkili makamlara yapacakları başvuru üzerine bu makamlarca gerekli değerlendirme yapıldıktan sonra tecil geçerli sayılabilir. Daha evvel tecil edilen bir borca karşılık yapılan ödemelerin tecilli sayılması ve kalan tutarın da belirlenen bir plan dahilinde ödenmesine izin verilmesi anlamına gelen “tecilin geçerli sayılması” uygulamasında, tecil faizi geçerli sayılan tecil için yapılmış ilk müracaat tarihi esas alınarak hesaplanır. Tecilin geçerli sayılması durumunda da tecile yetkili makamların borçlunun ilk müracaat tarihinden itibaren verilebilecek azami süreyi geçmeyecek şekilde ödeme süresi vermeleri gerekir.
9. Tecil Uygulamasına İlişkin Bilinmesi Gereken Diğer Hususlar
10. Sonuç
Mükellefler tarafından vergi borçlarının süresinde ödenmesi esas olmakla beraber ticari hayatta bu durum her zaman mümkün değildir. Dolayısıyla, ödeme güçlüğü çeken ve çok zor durumda olması nedeniyle borçlarını ödeyemeyen amme borçlusunun, yazı ile istemeleri, Vergi İdaresinin uygun görmesi ve Kanunda belirtilen diğer koşulların sağlanması şartıyla, tecil faizi alınarak amme borcunun her zaman tecil ve taksitlendirilmesi mümkün bulunmaktadır.
Kanunun ve alacaklı amme idarelerinin öngördüğü şartlarla, amme alacağı 36 ayı geçmemek üzere tecil edilerek taksite bağlanabilir. Ancak, katma değer vergisi müracaat tarihinden itibaren azami 6 ay süreyle tecil edilebilir. Amme borcuna uygulanan tecil faizi, tecil edilen borçlar için tecil müracaat tarihinden ödemenin yapıldığı tarihe kadar geçen süre için uygulanır. Tecil faizi oranı yıllık olarak belirlenmekte olup halen uygulanan tecil faizi oranı yıllık % 48’dir.
Tecil ve taksitlendirme sonucunda vergi borçlarının belli bir oranda ödenmesi ve belirlenen şartlara uyulması durumunda vergi dairesi mükellefe borcu yoktur yazısı verebilmekte ve mükelleflerde bu yazı ile özellikle kamunun ihalelerine girebilmektedir. Tecil ve taksitlendirme borçlu olan mükelleflere sağlanan çok önemli bir avantajdır. Ancak bu imkandan yararlanmak için belirlenen oranda vergi dairesine teminat verilmesi gerekmekte olup son yapılan düzenleme ile teminat alınmaksızın tecil edilebilecek amme alacağında uygulanan 50.000 TL’lik sınır 250.000 TL’ye yükseltilmiştir. SGK prim borçlarının tecil ve taksitlendirmesinde de belirlenen bu yeni tutar dikkate alınacaktır.
Özetle, 6183 sayılı Kanun kapsamında bulunan alacaklara ilişkin olarak öteden beri uygulanmakta olan teminat isteme sınırının 250 bin liraya çıkarılması amme borçluları açısından son derece olumlu bir düzenleme olmuştur. Ancak, amme borçlusunun taksit tutarları ile hesaplanan tecil faizlerini tam olarak ödememesi durumunda tecil hükümleri ihlal olacaktır. Bu durumda, teminatın paraya çevrilerek cebri icraya ilişkin hükümler uygulanmak suretiyle alacağın tahsili yoluna gidileceği unutulmamalıdır.
KAYNAKÇA