Duyurumuz; “7101 sayılı İcra ve İflâs Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”(“Kanun”) ve bu kapsamda yapılan değişiklikler hakkındadır.
Genel Olarak;
15.03.2018 tarihli ve 30361 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “7101 sayılı İcra ve İflâs Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile “2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu”, “6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun”, “7201 sayılı Tebligat Kanunu”, “492 sayılı Harçlar Kanunu”, “1163 sayılı Kooperatifler Kanunu”, “4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu”, “5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun”, “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu” ve “6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanunu” kapsamında değişiklikler yapılmış, bazı hukuki müesseselere son verilir iken, yeni hukuk yolları getirilmiştir.
2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu (“İİK”) Bakımından;
Kanun ile özellikle İİK kapsamında değişiklik yapılması yoluna gidilmiş olup; ticari istikrarın ve üretimin devamlılığının sağlanması ve ekonomik denge gözetilerek getirilen ancak suiistimal edilmesi sebebiyle amacından sapan “iflasın ertelenmesi” kurumunun kaldırılması söz konusudur. Ayrıca, icra ve iflas kurumlarının işleyişi ve bunların işleyişindeki usul ve esaslar hakkında bazı değişiklikler yapılmıştır. Bu çerçevede;
Yukarıda sayılan haller dışında, İİK kapsamında yapılan köklü bir değişiklikle, iflasın ertelenmesi kurumu kaldırılmış, sermaye şirketleri ve kooperatifler tarafından da konkordatoya başvurabileceği düzenlenmiştir. Kanunun 13 ila 46. maddeleriyle, konkordatonun usul ve esaslarının belirlendiği İİK’nın 285 ila 309 numaralı maddeleri, madde başlıklarıyla birlikte tümden değiştirilmiştir. Bu doğrultuda; konkordatoya başvuru, mahkemenin vereceği kararlar ve süreç, kanun yoları, kesin mühletin hukuki sonuçları ve sair unsurlar madde başlıklarıyla birlikte yeniden düzenlenmiştir.
7201 Sayılı Tebligat Kanunu Bakımından:
Kanun ile, Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesinde değişiklik yapılmış ve mülga kanun hükmünde ihtiyari tutulan elektronik tebligat müsessesesi, söz konusu değişiklik ile zorunlu hale getirilmiştir. Söz konusu değişiklik uyarınca;
Tebligat Kanunu kapsamında yapılacak elektronik tebligat işlemleri PTT tarafından, Ulusal Elektronik Tebligat Sistemi üzerinden yürütülecektir. Sistemin güvenliği ile sisteme kaydedilen verilerin muhafazasının sağlanması hususlarında sorumluluğun PTT’ye ait olacağı öngörülmüştür.
Elektronik Tebligat adresi edinilmesi gayesiyle Tebligat Kanunu 7/a maddesinde sayılan kişilerce herhangi bir başvuru yapılmayacak olup; elektronik tebligat adresleri, PTT tarafından oluşturularak ilgili kişilere bildirilecek ve kullanıma sunulacaktır. Elektronik tebligat kapsamında öngörülen değişiklikler, 1 Ocak 2019 tarihi itibariyle yürürlüğe girecektir.
4686 Sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu (“MTK”) Bakımından:
Kanun değişikliği uyarınca, hakem kararına karşı açılacak olan iptal davaları artık asliye hukuk mahkemeleri yerine bölge adliye mahkemelerinde ikame edilecektir. İptal davası hakkında verilen kararlara karşı başvurulacak kanun yoluna ilişkin açıklamalara yer verilen maddede yapılan değişiklik neticesinde; öncesinde temyiz incelemesi yalnızca 15. maddede yer alan iptal sebepleri ile sınırlı iken, yapılan revizyon ile bu sınırlama kaldırılmıştır. Böylelikle 15. madde kapsamında öngörülen hususlar ile sınırlı kalınmaksızın temyiz yoluna başvurulması mümkün olabilecektir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (“HMK”) Bakımından:
HMK’nun 274. maddesinde yapılan değişiklik sonucu, basit yargılama usulüne tabi dava ve işlerde, bilirkişinin talebi üzerine, bilirkişi raporunun hazırlanması için verilen süre mahkeme tarafından, iki ayı geçmemek üzere uzatabilecektir.
Mülga hüküm uyarınca, tahkim yargılamasında, mahkeme tarafından yapılacağı belirtilen işlerde görevli ve yetkili mahkeme tahkim yeri bölge adliye mahkemesi olarak belirlenmiş iken; Kanunun 57. maddesi ile, tahkim yargılamasında, mahkeme tarafından yapılacağı belirtilen işlerde görevli ve yetkili mahkemenin, konusuna göre tahkim yeri asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemesi olacağı öngörülmüştür. Ayrıca, tahkim yeri belirlenmediği hallerde görevli mahkeme, konusuna göre asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemesi; yetkili mahkeme ise davalının Türkiye’deki yerleşim yeri, oturduğu yer veya işyeri mahkemesi olacaktır.
HMK’nun 416. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, mahkemenin, gerektiğinde tarafları dinledikten sonra işbu fıkra hükümlerine göre vereceği kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamayacağının öngörüldüğü hüküm değiştirilmiş ve tarafların kanun yoluna başvuramayacakları kabul edilmiştir. Böylelikle tarafların, HMK m.416/f.2 hükmü uyarınca verilen kararlara karşı istinaf yoluna başvurma imkanları kalmamıştır.
Hakemin reddine ilişkin usulün düzenlendiği HMK’nun 418. maddenin 4. fıkrasında, seçilen hakemin veya hakem kurulunun tümünün ya da karar çoğunluğunu ortadan kaldıracak sayıda hakemin reddi için ancak mahkemeye başvurulabileceği ve mahkemenin bu düzenleme uyarınca vereceği kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamayacağı düzenlenmiş idi. Ancak; “temyiz yolu” ifadesi “kanun yolu” olarak değiştirilmiş ve mahkemenin HMK m.418/f.4 kapsamında vereceği kararlara karşı, tarafların istinaf yoluna başvurma imkanları kaldırılmıştır.
Hakem kararlarına karşı açılacak iptal davalarında, MTK’da yapılan değişikliğe paralel olarak; yetkili ve görevli mahkemelerin bölge adliye mahkemeleri olacağı öngörülmüştür.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) Bakımından:
TTK’nun 4. maddesinin 2. fıkrasında değişiklik yapılmış; ticari davalara ilişkin delillerin ve bu delillerin sunulmasının 6100 Sayılı HMK hükümlerine tabi olacağı hükmolunmuştur. Buna ek olarak, miktar veya değeri 100.000 Türk Lirasını geçmeyen ticari davaların basit yargılama usulüne tabi olacağı öngörülmüştür.
İşbu yazı hakkında ek bilgi gerektiğinde aşağıdaki kişilerle irtibata geçmenizi rica ederiz.
Ersin Nazalı Yönetici Ortak, Avukat, YMM |