ANA HATLARIYLA ADİ ORTAKLIĞIN HUKUKİ DURUMU
Onur Yalçın
Ortak, Dava ve Uyuşmazlık Çözümü, Avukat
ÖZET
Adi ortaklık, Ticaret Kanunu’nda düzenlenen sermaye şirketleri açısından zorunlu kılınan asgari sermaye, tescil ve benzeri kuruluş prosedürlerine tabi olmaması sebebiyle ticaret hayatında yoğun olarak tercih edilen bir sözleşme ilişkisi ve ortaklık yapılanmasıdır. Tüzel kişiliği bulunmayan adi ortaklığın, ortaklardan bağımsız olarak hak iktisap etmesi, borç altına girmesi ve bir hukuki işlemin tarafı olması mümkün değildir. Bu doğrultuda, adi ortaklık malvarlığı üzerinde tüm ortaklar elbirliği mülkiyet esaslarına göre hak sahibidirler.
Anahtar kelimeler: Adi ortaklık, Tüzel Kişilik, Hak Ehliyeti, Elbirliği Mülkiyeti.
GİRİŞ
Borçlar Kanunu’nda iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşme olarak tanımlanan adi ortaklık; amaç bakımından bir sınırlamaya bağlı olmadan, belirli şekil kurallarına uymak, kanunen belirlenmiş asgari bir sermayeyi denkleştirmek ve yasal prosedürü izlemek zorunda kalmadan basit bir işlemle ve az bir masrafla oluşturulabilen; bu yönüyle de ticaret hayatında ortaya çıkan ihtiyaçlara cevap veren bir ortaklık türüdür. Bu çerçevede, adi ortaklık bir ticaret şirketi olarak nitelendirilmez ve bu ayrımın bir sonucu olarak, adi ortaklık Türk Ticaret Kanunu hükümlerine de tabi değildir.
Adi ortaklık, gerek ekonomik, gerekse hukuki anlamda ticaret hayatında ve uygulamada önemli bir fonksiyon icra etmektedir. Herhangi bir yasal prosedüre bağlı olmadan kurulabilmesi ve ticaret şirketlerine kıyasla ortaklara tanınan hareket alanı, adi ortaklığı oldukça yaygın biçimde tercih edilen bir iş ve ortaklık modeli haline getirmiştir. Özellikle, büyük projelerin finansmanı ve yürütülmesi için gereken işbirliği ihtiyacının bir görünümü olarak yakın dönemde ortaya çıkan ve sayıları giderek artan konsorsiyum ve joint venture gibi yapılanmalar ile; kartel gibi birliktelikler sebebiyle karşılaşılan hukuki sorun ve uyuşmazlıkların esas olarak adi ortaklık hükümleri çerçevesinde ele alınmak suretiyle çözümlenmesi, adi ortaklık sözleşmesinin önem ve işlevselliğini daha da artırmıştır.
I. ADİ ORTAKLIĞIN TÜZEL KİŞİLİĞE SAHİP OLMAMASININ HUKUKİ İŞLEMLER VE ADİ ORTAKLIĞIN MALVARLIĞI AÇISINDAN DOĞURDUĞU SONUÇLAR
Adi ortaklığın kurulmasıyla, ortaya çıkan “kişi birliği”nin, bu birliği oluşturan kişilerden bağımsız bir varlık olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ile ilgili olarak, adi ortaklığın tüzel kişiliğinin bulunmadığı, ortaya çıkan kişi birliğinin onu oluşturan şahıslardan bağımsız bir hak süjesi teşkil etmediği ve sonuçta adi ortaklığın hak ehliyetine sahip olmadığı Yargıtay kararları ve bilimsel görüşlerde oy birliği ile kabul edilmektedir. Bunun doğal sonucu olarak, ortaklık faaliyetleri kapsamındaki bir hukuki işlemde (satım, kira vs.) ortaklık taraf olarak yer alamaz, işlemin tarafı ortakların tümüdür.
Buna paralel olarak, ortaklık faaliyetlerinden elde edilen değerlerden oluşan ortaklık malvarlığı üzerinde ortaklığın kendisi değil; elbirliğiyle mülkiyet esasları çerçevesinde tüm ortaklar hak sahibidirler. Nitekim, Borçlar Kanunu’nda da bu husus: “Ortaklık için edinilen veya ortaklığa devredilen şeyler, alacaklar ve ayni haklar, ortaklık sözleşmesi çerçevesinde elbirliği halinde bütün ortaklara ait olur.” şeklinde ifade edilmiştir. Bu durumun bir gereği olarak, örneğin, ortaklık malvarlığına dahil bir taşınmazın tapu sicilinde ortaklık adına tescili mümkün değildir. Tescil, adi ortaklık ilişkisine de işaret edilmek suretiyle bütün ortaklar adına yapılır. Tapu Sicili Tüzüğü’nün 28. maddesinin 5. fıkrasında bu husus: “Elbirliği mülkiyette elbirliğini doğuran neden, malik adlarının ortak paranteze alınmasından sonra belirtilir.” şeklinde ifade olunmuştur.
Adi ortaklığın ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olmamasının diğer sonuçları ise;
II. ADİ ORTAKLIĞIN TÜZEL KİŞİLİĞE SAHİP OLMAMASININ, ADİ ORTAKLIK ORTAĞI TİCARET ŞİRKETLERİNİN İŞLETTİKLERİ TİCARİ İŞLETMELER BAKIMINDAN TABİ OLDUĞU ÖZEL DURUM
Adi ortaklığın tüzel kişiliğe sahip olmamasının bir diğer görünümü, adi ortaklığın ticaret sicili nezdinde tescil edilebilmesine hukuken imkan bulunmamasıdır. Ancak, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından 2009 yılında yayınlanan “Ticaret Şirketlerinin Tüzel Kişiliği Bulunmayan Bir Ortaklık Yapısı İle İşlettikleri Ticari İşletmelerin Ticaret Sicillerine Tescili Hakkında Tebliğ” uyarınca, tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketlerinin müştereken belli bir amacı gerçekleştirmek ve kâr elde etmek için kurdukları ve müştereken yönettikleri tüzel kişiliği bulunmayan ortaklıklar aracılığıyla işletilen ticari işletmelerin, talep halinde, ticaret sicili nezdinde tescil edilmeleri mümkün kılınmıştır. Bunun için, ortaklığa ilişkin sözleşmenin yazılı olarak hazırlanması ve notere onaylattırılması ve bu sözleşmede, ortaklığın taraflarının bilgileri ile; Tebliğ’de belirtilen diğer hususların açıkça gösterilmesi aranmaktadır. Söz konusu tescil de, aradaki adi ortaklık ilişkisi belirtilmek suretiyle ortaklardan tümünün ticaret unvanları birlikte yazılmak suretiyle gerçekleşebilir.
SONUÇ
Ekonomik ilişkilerin karmaşık bir hal alması, teknik alanda yaşanan gelişmeler ve büyük projelerin hayata geçirilmesi amacıyla salt söz konusu projenin tamamlanmasına kadar geçecek sürede işbirliği yapılması ihtiyacı, adi ortaklık olarak isimlendirilen ortaklık modelinin önemini artırmış ve adi ortaklık biçiminde yapılanan iş modelleri sıklıkla karşılaşılan ortaklık türü olarak ticaret hayatındaki yerini almıştır. Bu kapsamda, adi ortaklığın tüzel kişiliği yoktur ve adi ortaklık çatısı altında ortaya çıkan kişi birliği, onu oluşturan şahıslardan bağımsız bir hak süjesi teşkil etmez ve sonuçta adi ortaklığın hak ehliyeti de bulunmamaktadır. Bunun neticesinde adi ortaklık, ortaklık faaliyetleri kapsamında girişilen satım, kira, eser ve benzeri bir sözleşme ilişkisinde taraf olarak yer alamaz, bu noktada söz konusu hukuki işlemin tarafı, adi ortaklığı oluşturan ortakların tümüdür. Adi ortaklığın tüzel kişiliğe sahip bulunmamasının bir diğer görünümü, adi ortaklık malvarlığının tabi olduğu mülkiyet rejiminde kendisini gösterir. Buna göre, ortaklık faaliyetlerinden elde edilen değerlerden oluşan ortaklık malvarlığı üzerinde ortaklığın kendisi değil; elbirliğiyle mülkiyet esasları çerçevesinde tüm ortaklar hak