Ajanda

ANAYASA MAHKEMESİ’NİN 01.07.2020 TARİHLİ VE 2016/4293 SAYILI BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN KARARI

06.08.2020

 

KONU: : Başvuru, ödenmeyen vergi borcu için taşınmaza haciz konulması nedeni ile mülkiyet hakkının ihlâl edildiği iddialarına ilişkindir.

 

I. UYUŞMAZLIĞIN BİREYSEL BAŞVURU ÖNCESİNDE GEÇTİĞİ AŞAMALAR 

Başvurucu Güven Bostan (“Başvurucu”), 27.02.2007 tarihinde A.G Eğiitm Hizmeti Ticaret Limited Şirket’inin (“Şirket”) %20 hissesini satın almış ve beş yıllığına Şirketin müdürü olarak seçilmiştir. Şirketin ödenmeyen vergi borçlarının Şirket ortağı ve kanuni temsilcisi sıfatıyla başvurucudan tahsili amacıyla düzenlenene 2009 yılına ait ödeme emirlerinin iptali istemiyle başvuru tarafından, Şirketle bir ilgisi olmadığı ve borçlardan sorumlu tutulamayacağı iddialarıyla üç dava açılmıştır. İlk derece mahkemesi, usulüne uygun olarak tebliğ edilmeyen ödeme emirlerinin iptaline, diğer ödeme emirlerinin ise onanmasına karar vermiş ve karar kesinleşmiştir.

İlgili Vergi Dairesi, iptal edilmeyen ödeme emirleri içeriğinde yer alan vergi borçlarının tamamının ödenmediği ve Şirketten tahsil edilmediği gerekçesiyle Başvurucuya ait taşınmaz hakkında haciz işlemi uygulamıştır. Başvurucu, ödeme emirleriyle kesinleşen borcunun yasal süresi içinde ödediği, vergi borcunun silinecek dosyanın kapatıldığı ve borcunun kalmadığını ileri sürerek haciz işleminin iptali için dava açmıştır ve amme alacağının zamanaşımına uğramış olması ve ödeme emri tanzim edilmemesi nedenleriyle taşınmaza konulan haczin usulsüz olduğu belirtilmiştir. Davalı İdare ise iptal edilmemiş olan ödeme emirlerine konu borçların tamamının ödenmediğini, başvurucuya borcunun bulunmadığına dair bir yazı verilmediğini ve Şirketin malvarlığı vergi borçlarını karşılamaya yetmediğinden Şirket ortağı olarak başvurucuya ait taşınmaza haciz konulduğunu ileri sürmüştür.

Davasının reddedilmesi üzerine Başvurucu, Bölge İdare Mahkemesi’ne itiraz başvurusunda bulunmuştur. İtiraz dilekçelerinde Mahkeme’nin vergi tekniği raporuna ilişkin tespitlerine yer verilmesinden sonra işbu raporun Başvurucuya gösterilmediği ifade edilmiş; ancak Başvurucu’nun raporun kendisine gösterilmesi ya da kendisine tebliğe ilişkin Mahkeme’den bir talepte bulunup bulunmadığı hususlarında itiraz dilekçelerinde bir açıklama tespit edilmediği belirtilmiştir. Şirket temsilcisi A.G. Şirket borcunun 25.11.2014 tarihli talep dilekçesi ile 18 ay üzerinden taksitlendirerek yapılandırmıştır. İlgili İdare Mahkemesi, İdare tarafından tahsil edilemeyen Şirkete ait vergi borçlarının başvurucudan tahsili için haciz işleminin tesis edildiği, haciz işlemi sonrasında Şirket borçlarının yeniden yapılandırıldığını, bu aşamada başvurucunun taşınmazı hakkında haciz uygulanamayacağı gerekçesiyle, haciz işleminin iptaline karar vermiştir. İdare tarafından karara itiraz edilmiştir. Bölge İdare Mahkemesi, mahkeme kararının bozulmasına ve davanın reddine hükmetmiştir.

Başvurucu, Bölge İdare Mahkemesi kararına karşı karar düzeltme isteminde bulunmuş ancak karar düzeltme istemi de reddilmiştir. Bunun akabinde Başvurucu 26.06.2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

II. BAŞVURUCU’NUN ANAYASA’YA AYKIRILIK İDDİASI 

Başvurucu, taşınmazına vergi borcu nedeniylehaciz konulmasının kanuni dayanaktan yoksun olduğu, vergi borcunun ödendiğine ve haline münasip evinin haczedilemeyeceğine, buna ilişkin iddia ve itirazlarının cevapsız bırakıldığına, Şirketin borçlarının yapılandırılması ve Şirket hakkındaki takibin kesinleşmesi ile ilgili bir inceleme yaparak karar verilmesi, taşınmazının haline münasip ev niteliğinde olması nedeniyle haciz işleminin usule ve şartlara uygun gerçekleşmediği nedenleri ile mülkiyet ve adil yargılanma hakları ile eşitlik ilkesinin ihlâl edildiğini ileri sürmüştür.

III. ANAYASA MAHKEMESİ’NİN DEĞERLENDİRMESİ

Başvurucunun ihlâl iddialarının içeriğinden şikayetin özünü mülkiyet hakkı ihlali oluşturduğu için inceleme mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiş ve kabul edilebilir bulunmuştur.

Anayasa Mahkemesi esas yönünden yapmış olduğu incelemede;

  • Davaya konu taşınmazın bağımsız bölüm olarak tapu kaydında başvurucu adına kayıtlı olduğundan mülkün varlığının açık olduğunu,
  • Vergi borcunun ödenmemesi nedeniyle başvurucuya ait taşınmaza haciz konulması suretiyle başvurucunun mülkiyet hakkına müdahale edildiğini,
  • Mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin dayandırıldığı kanun hükümlerinin açık,ulaşılabilir ve öngörülebilir nitelikte olduğundan müdahalenin kanuni olduğunu,
  • Kamu alacağının tahsili için başvurucuya ait taşınmazın haczedilmesinde kamu yararı olduğunu ve müdahalenin meşru amaç taşıdığını,

belirtmiştir.

Mahkeme tarafından müdahalenin ihlâl oluşturup oluşturmadığı hususunda yapılan incelemede;

  • Mahkeme kararlarında, hacze konu olan taşınmazın münasip ev olduğu yönündeki iddianın değerlendirilmesinin yeterli olmadığı,
  • Mülkiyet hakkına ilişkin davanın sonuca etkili olabilecek mahiyette olan iddia ve itirazlara cevap verecek nitelikte yeterli bir gerekçe içermediği,
  • Bu sebeple mülkiyet hakkının korunmasında usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirilmediği,
  • Müdahalenin taşıdığı meşru amacın dayandığı kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil dengenin başvurucu aleyhinde olup müdahalenin ölçülü olmadığı,

sonucuna varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi tarafından incelenen başvuruda mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olmadığı gerekçesiyle mülkiyet hakkının ihla edildiğine ilişkin hüküm kurulmuştur.

IV. SONUÇ

Somut olayda Anayasa Mahkemesi tarafından, ödenmeyen vergi borcu için taşınmazına haciz konulan Başvurucu’nun hacze konu taşınmazına ilişkin olarak ileri sürdüğü münasip ev olduğu yönündeki iddiaların ve itirazların mahkemeler nezdinde yeterli olarak değerlendirilmemesi nedeniyle müdahalenin taşıdığı meşru amacın dayandığı kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil dengenin kurulmamış olması nedeniyle müdahalenin ölçülü olmadığı gerekçesiyle Başvurucu’nun mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.

 

NAZALI VERGI & HUKUK

info@nazali.com

Yukarıda yer verilen açıklamalarımız, hukuki görüş ve tavsiye niteliğinde olmayıp, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir; bu sebeple belirtilen konularda bir aksiyon almadan önce, bir uzmana danışmanızı tavsiye ederiz. NAZALI’ya işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz