KONU: Başvuru, baraj kısa mesafeli koruma kuşağında bulunan taşınmazlarda meydana gelen zararın karşılanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlâl edildiği iddiasına ilişkindir.
I. UYUŞMAZLIĞIN BİREYSEL BAŞVURU ÖNCESİNDE GEÇTİĞİ AŞAMALAR
İstanbul’da bulunan Büyükçekmece Gölü, 13/03/1984 tarihinde havza ilan edilmiştir. Büyükçekmece Gölü çevresinde bulunan tarla vasıflı 29.975,06 m2 yüzölçümüne sahip 115 parsel sayılı ve 23.766,85 m2 yüzölçümüne sahip 24 parsel sayılı taşınmazlar, başvurucu tarafından tapuda satış yoluyla devralınmıştır. Taşınmazlar, Büyükçekmece Gölü’nün kısa “mesafeli koruma alanında” kalmaktadır. Başvurucu, taşınmazlar üzerinde şerh varsa kaldırılması, bunun mümkün olmaması hâlinde ise kamulaştırılarak bedellerinin ödenmesi istemiyle İSKİ Emlak ve İstimlak Dairesi Başkanlığı’na başvurmuştur. İdare, başvuru konusu taşınmazların üzerinde kendilerine ait bir şerh olmadığını İSKİ İçme Suyu Havzaları Yönetmeliği gereğince sadece “mutlak koruma alanında” kalan parsellerin kamulaştırılabildiğini fakat söz konusu parsellerin bu kapsamda olmadığını belirterek kamulaştırma talebini reddetmiştir. Başvurucu, taşınmazların kısa mesafeli koruma alanında bulunduğunu ve kamulaştırmasız olarak taşınmazlara el atıldığını ileri sürerek taşınmaz bedellerinin ödenmesi istemiyle İstanbul 2. İdare Mahkemesi nezdinde tam yargı davası açmıştır. Mahkeme, mülkiyet hakkının ihlâl edilmiş sayılabilmesi için malikin mülkünden istifadesinin tamamen ortadan kaldırılmış olması gerektiğini fakat dava konusu taşınmazların tarımsal amaçlı kullanılmasının önünde hukuki ve fiili herhangi bir engel bulunmadığını belirtip kamulaştırılması zorunlu olmayan taşınmazlar üzerinde başvurucunun tasarruf yetkisinin kısıtlanmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. Dava Dairesi de ilk derece mahkemesi kararını onayarak istinaf başvurusunu kanun yolu kapalı olarak reddetmiştir.
II. BAŞVURUCUNUN ANAYASA’YA AYKIRILIK İDDİASI
Başvurucu, maliki olduğu taşınmazların Büyükçekmece Barajı kısa mesafeli koruma kuşağında kalması nedeniyle tasarruf yetkisinin kısıtlandığını, yasal mevzuat nedeniyle taşınmazlarının, emsali parseller gibi kullanılamadığını iddia etmiştir. Açtığı tazminat davasının haksız olarak reddedildiğini, mutlak koruma alanında bulunan taşınmazlar ile kısa mesafeli koruma alanında bulunan taşınmazlar arasında farklı uygulamalar yapıldığını ve bu gerekçelerle ayrımcılık yasağı ve mülkiyet hakkının ihlâl edildiğini ileri sürmüştür.
III. ANAYASA MAHKEMESİ’NİN DEĞERLENDİRMESİ
Mahkeme, başvurucu mülkiyet hakkının yanında ayrımcılık yasağının da ihlâl edildiğini ileri sürmekte ise de mülkiyet hakkının ihlâl edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar vermiştir.
Mahkeme, esas yönünde yapmış olduğu incelemede,
esasları bakımından bir inceleme gerçekleştirmiştir. Bu kapsamda Mahkeme, başvurucunun taşınmazlarının tarımsal faaliyet amacıyla kullanılmasının benimsendiğinin derece mahkeme kararlarından anlaşıldığı, dolayısıyla taşınmazların tarım yapılarak kullanabilmesine yönelik kısıtlamanın kamu gücü tasarrufu çerçevesinde gerçekleştirildiği dikkate alındığında mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği sonucuna varmıştır.
Yapılan incelemede Anayasa Mahkemesi tarafından:
belirtilmiştir.
IV. SONUÇ
Somut olayda mülkiyet hakkının öngördüğü güvencelerinin sağlanmamasından dolayı müdahalenin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği, başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile müdahalenin kamu yararı amacı arasında olması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu, başvurucunun mülkiyet haklarına yapılan müdahalenin ölçüsüz olduğu ve mülkiyet hakkının ihlâl edildiği sonucuna varılmıştır.
NAZALI HUKUK |