Sirküler

ANAYASA MAHKEMESİ’NİN 10/12/2019 TARİHLİ VE 2017/28126 SAYILI BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN KARARI

29.01.2020

KONU: Başvuru, baraj kısa mesafeli koruma kuşağında bulunan taşınmazlarda meydana gelen zararın karşılanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlâl edildiği iddiasına ilişkindir.

 

I. UYUŞMAZLIĞIN BİREYSEL BAŞVURU ÖNCESİNDE GEÇTİĞİ AŞAMALAR

İstanbul’da bulunan Büyükçekmece Gölü, 13/03/1984 tarihinde havza ilan edilmiştir. Büyükçekmece Gölü çevresinde bulunan tarla vasıflı 29.975,06 m2 yüzölçümüne sahip 115 parsel sayılı ve 23.766,85 myüzölçümüne sahip 24 parsel sayılı taşınmazlar, başvurucu tarafından tapuda satış yoluyla devralınmıştır. Taşınmazlar, Büyükçekmece Gölü’nün kısa “mesafeli koruma alanında” kalmaktadır. Başvurucu, taşınmazlar üzerinde şerh varsa kaldırılması, bunun mümkün olmaması hâlinde ise kamulaştırılarak bedellerinin ödenmesi istemiyle İSKİ Emlak ve İstimlak Dairesi Başkanlığı’na başvurmuştur. İdare, başvuru konusu taşınmazların üzerinde kendilerine ait bir şerh olmadığını İSKİ İçme Suyu Havzaları Yönetmeliği gereğince sadece “mutlak koruma alanında” kalan parsellerin kamulaştırılabildiğini fakat söz konusu parsellerin bu kapsamda olmadığını belirterek kamulaştırma talebini reddetmiştir. Başvurucu, taşınmazların kısa mesafeli koruma alanında bulunduğunu ve kamulaştırmasız olarak taşınmazlara el atıldığını ileri sürerek taşınmaz bedellerinin ödenmesi istemiyle İstanbul 2. İdare Mahkemesi nezdinde tam yargı davası açmıştır. Mahkeme, mülkiyet hakkının ihlâl edilmiş sayılabilmesi için malikin mülkünden istifadesinin tamamen ortadan kaldırılmış olması gerektiğini fakat dava konusu taşınmazların tarımsal amaçlı kullanılmasının önünde hukuki ve fiili herhangi bir engel bulunmadığını belirtip kamulaştırılması zorunlu olmayan taşınmazlar üzerinde başvurucunun tasarruf yetkisinin kısıtlanmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. Dava Dairesi de ilk derece mahkemesi kararını onayarak istinaf başvurusunu kanun yolu kapalı olarak reddetmiştir.

II. BAŞVURUCUNUN ANAYASA’YA AYKIRILIK İDDİASI

Başvurucu, maliki olduğu taşınmazların Büyükçekmece Barajı kısa mesafeli koruma kuşağında kalması nedeniyle tasarruf yetkisinin kısıtlandığını, yasal mevzuat nedeniyle taşınmazlarının, emsali parseller gibi kullanılamadığını iddia etmiştir. Açtığı tazminat davasının haksız olarak reddedildiğini, mutlak koruma alanında bulunan taşınmazlar ile kısa mesafeli koruma alanında bulunan taşınmazlar arasında farklı uygulamalar yapıldığını ve bu gerekçelerle ayrımcılık yasağı ve mülkiyet hakkının ihlâl edildiğini ileri sürmüştür.

III. ANAYASA MAHKEMESİ’NİN DEĞERLENDİRMESİ

Mahkeme, başvurucu mülkiyet hakkının yanında ayrımcılık yasağının da ihlâl edildiğini ileri sürmekte ise de mülkiyet hakkının ihlâl edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar vermiştir.

Mahkeme, esas yönünde yapmış olduğu incelemede,

  1. Mülkün ve Müdahalenin Varlığı ile Türü
  2. Müdahalenin İhlâl Oluşturup Oluşturmadığı

esasları bakımından bir inceleme gerçekleştirmiştir. Bu kapsamda Mahkeme, başvurucunun taşınmazlarının tarımsal faaliyet amacıyla kullanılmasının benimsendiğinin derece mahkeme kararlarından anlaşıldığı, dolayısıyla taşınmazların tarım yapılarak kullanabilmesine yönelik kısıtlamanın kamu gücü tasarrufu çerçevesinde gerçekleştirildiği dikkate alındığında mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği sonucuna varmıştır.

Yapılan incelemede Anayasa Mahkemesi tarafından:

  • Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa’nın 13. maddesinin göz önünde bulundurulması gerektiği,
  • Mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerektiği,
  • Müdahalenin kanuna dayalı olmasının müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir, belirli ve öngörülebilir kanun hükümlerinin bulunmasının gerektiği,
  • Somut olayda belirli, öngörülebilir ve ulaşılabilir Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin uygulandığı,
  • İstanbul’un nüfus yoğunluğu ve temiz suya ulaşımın hayati önemi göz önüne alındığında yapılan müdahalenin meşru bir amacının olduğu,
  • Mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği,
  • Ölçülülük ilkesinin elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluştuğu,
  • Orantılılık ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının sınırlandırılması halinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil bir dengenin kurulması gerektiği ve bu adil dengenin başvurucunun şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş olacağı,
  • Başvurucunun kendisine ait taşınmazlar üzerindeki kullanma ve yararlanma yetkisini dilediği gibi sınırsız olarak kullanılabildiğinden bahsetmenin mümkün olmadığı fakat kısıtlamalar sonucunda taşınmazların tamamen kullanılmaz halde olduğunun da söylenemeyeceği,
  • Bu durumda kısmi yasal kısıtlamaya maruz kalan taşınmazların kamulaştırılması veya bedelinin tamamen ödeneceğinden söz edilemeyeceği,
  • Fakat adil dengenin sağlanması için, meydana gelen zararın en uygun giderim vasıtasıyla bertaraf edilmesi gerektiği,
  • Taşınmazlara getirilen kısıtlamalara rağmen başvurucuya hiçbir tazminat ödenmemesinin, müdahalenin içerdiği kamu yararı ile karşılaştırıldığında bütün külfetin başvurucuya yüklenmesine yol açtığı,
  • Dolayısıyla mülkiyet hakkının korunması ile kamu yararı arasında olması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu ve mülkiyet hakkının ihlâl edildiği

belirtilmiştir.

IV. SONUÇ

Somut olayda mülkiyet hakkının öngördüğü güvencelerinin sağlanmamasından dolayı müdahalenin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği, başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile müdahalenin kamu yararı amacı arasında olması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu, başvurucunun mülkiyet haklarına yapılan müdahalenin ölçüsüz olduğu ve mülkiyet hakkının ihlâl edildiği sonucuna varılmıştır.

NAZALI HUKUK

info@nazali.com

Yukarıda yer verilen açıklamalarımız, hukuki görüş ve tavsiye niteliğinde olmayıp, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir; bu sebeple belirtilen konularda bir aksiyon almadan önce, bir uzmana danışmanızı tavsiye ederiz. NAZALI’ya işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz