Ajanda

ANAYASA MAHKEMESİ’NİN 12/11/2019 TARİH VE 2016/8880 SAYILI, BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN KARARI

06.12.2019

KONU: Başvuru, gümrük alanında çıkan yangında zayi olan mallar için ödenen verginin iadesi isteğinin reddine karar verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlâl edildiği iddiasına ilişkindir.

I. UYUŞMAZLIĞIN BİREYSEL BAŞVURU ÖNCESİNDE GEÇTİĞİ AŞAMALAR

1994 yılından beri mobil telefon piyasasında faaliyette bulunan ticari bir kuruluş olan Başvurucu Şirket, 13.05.2006 tarihli gümrük beyannamesi ile 5600 adet cep telefonunu yurda ithal ettiği yönünde bildirimde bulunmuş ve bu mallar için katma değer vergisini (“KDV”) ve özel tüketim vergisini (“ÖTV”) yatırmıştır.

Atatürk Havalimanı İtfaiye Müdürlüğü tarafından düzenlenen rapora göre havalimanının kargo binasında saat 15.00 ila saat 17.30 arasında yangın meydana gelmiş ve bina kullanılamaz hale gelmiştir. Bunun üzerine başvurucu, beyannameye konu malların kendisine teslim edilmeden önce yangında zayi olduğunu Bakırköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin mahallinde icra ettiği keşif neticesinde 19.02.20017 tarihli bilirkişi raporuyla tespit ettirmiştir.

Başvurucu, 13.05.2006 tarihli giriş beyannamesi uyarınca kendisinden KDV tahsil edilmişse de beyannameye esas teşkil eden malların kargo binasında meydana gelen yangında zayi olması dolayısıyla düzeltme beyannamesi vererek mahsup talebinde bulunmuş ancak Vergi Dairesi mahsup isteğini haksız olduğu gerekçesiyle reddetmiştir. Başvurucu KDV’ye ilişkin mahsup isteğinin reddi üzerine işlemin iptali isteğinde bulunmuş, İstanbul 6. Vergi Mahkemesi eşyaya ilişkin gümrük vergileri, resimleri ve KDV’si ödenerek ithalatı gerçekleştirilmiş malların henüz teslim alınmadan antrepodayken çıkan yangın sonucunda yandığını saptamış ve davanın kabulüne karar vermiştir. Hüküm Danıştay 9. Dairesi’nce de onanmış ve karar düzeltme isteği de aynı Daire tarafından reddedilmiş böylece hüküm kesinleşmiştir.

Ayrıca, başvurucu 146965 sayılı gümrük beyannamesi muhteviyatı eşyanın yukarıda detaylarına yer verilmiş olan yangında zayi olduğu gerekçesiyle 24.05.2006 tarihli makbuzla ödemiş olduğu ÖTV’nin iadesini de talep etmiş; İstanbul Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüğü’nün zımni ret kararı üzerine başvurucu işlemin iptali isteğinde bulunmuştur. İstanbul 1.Vergi Mahkemesi, idari merci tecavüzü nedeniyle dilekçe ve eklerini Gümrük Müsteşarlığı’na tevdii etmiştir. Müsteşarlık ÖTV’nin iadesi için eşyanın yandığının mahkeme kararıyla kanıtlanması gerektiği ve başvurucunun ise bu yönde bir karar ibraz etmediği gerekçeleriyle talebi reddetmiştir.

Başvurucu, aynı eşyalar için ödemiş olduğu KDV iade edilmişken, tahsil edilen ÖTV’nin iade edilmemesi yönündeki işlemin hukuka aykırılığını ileri sürerek işlemin iptalini istemiş; İstanbul 10. Vergi Mahkemesi, eşyanın yerine konulamaz şekilde kaybının idarenin taraf olduğu mahkeme kararıyla kanıtlanması gerektiğini iddia etmiş; Asliye Hukuk Mahkemesi’nce alınan bilirkişi raporundaki ‘eşya veya kalıntısına rastlanmadığı’ şeklindeki tespitin yeterli olmamasını gerekçe göstererek davanın reddine karar vermiştir.

Başvurucu Şirket tarafından temyiz edilen karar, Danıştay 7. Dairesi’nce 22.05.2015 tarihinde onanmış, karar düzeltme talebi de aynı Daire tarafından 25.01.2016 tarihinde reddedilmiştir. Nihai karar kendisine 04.04.2016 tarihinde tebliğ edilen Başvurucu Şirket, 04.05.2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştur.

II. BAŞVURUCU ŞİRKET’İN ANAYASA’YA AYKIRILIK İDDİASI

Başvurucu Şirket, yurt dışından ithal ettiği ve vergisini ödediği malların devletin hüküm ve gözetimi altındaki antrepoda çıkan yangın sonucunda zayi olduğunu belirterek bu hususun dahi tek başına mülkiyet hakkının açık ihlâli niteliğinde olduğunu, malların zayii olmasına neden olan yangının itfaiye tarafından düzenlenen resmi belge niteliğindeki yangın tutanağı ile sabit olduğunu ve bu nedenle ödemiş olduğu ÖTV’nin de bu tespit uyarınca iadesinin gerekli olduğunu iddia etmiştir.

Buna ek olarak, Başvurucu Şirket , üzerine düşen bütün sorumluluklarını yerine getirmiş olmasına rağmen idare tarafından düzenlenen yangın tutanağının 4458 sayılı Gümrük Kanunu (“4458 Sayılı Kanun”)’un 186. maddesi kapsamında değerlendirilmemesinin aynı zamanda adil yargılanma hakkını da ihlâl ettiğini ileri sürmüştür.

 

III. ANAYASA MAHKEMESİ’NİN DEĞERLENDİRMESİ

Mahkeme, Başvurucu Şirket’in şikayetinin özünün vergilendirmenin kanuni dayanağının bulunmadığına yönelik olduğunu dikkate alarak ihlâl iddialarının mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiğine hükmetmiş olup, adil yargılamaya ilişkin itirazı kapsam dışı bırakmıştır.

Mahkeme, esas yönünde yapmış olduğu incelemede;

  1. Mülkün varlığı
  2. Müdahalenin varlığı ve türü
  3. Müdahalenin ihlâl oluşturup oluşturmadığı

esasları bakımından bir inceleme gerçekleştirmiştir.

Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi;

  • Başvuru Şirket’in ödemiş olduğu ÖTV için “korunmaya değer ekonomik bir menfaatin olduğunu” ,
  • Gümrük giriş beyannamesi uyarınca tahakkuk ettirilen ÖTV’nin “mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğini”,

kabul etmiştir.

Mülkiyet hakkına müdahalenin ihlâl oluşturup oluşturmaması bakımından ise;

  • Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa’nın 13. maddesinin de göz önünde bulundurulması gerektiği,
  • Mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerektiği,
  • Müdahalenin kanuna dayalı olmasının müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir, belirli ve öngörülebilir kanun hükümlerinin bulunmasının gerektiği,
  • Kamu makamlarınca başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği,
  • Ölçülülük ilkesinin elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluştuğu,
  • Somut olayda müdahalenin elverişliliğini veya gerekliliğini sorgulamaya yönelik herhangi bir olgunun söz konusu olmadığı,
  • Orantılılık ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının sınırlandırılması halinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil bir dengenin kurulması gerektiği ve bu adil dengenin başvurucunun şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş olacağı,
  • Somut olay değerlendirildiğinde ise, 4458 sayılı Kanun hükümleri uyarınca başvurucunun yükümlülüğünün yurda ithal ettiği telefonları doğru şekilde beyan ederek tahakkuk ettirilen vergisini ödemekten ibaret olduğu,
  • Henüz gümrük sahasında bulunan cep telefonlarının mevcudiyetini ve beyannameye uygun olup olmadığını denetleme yükümlülüğünün gümrük idaresinde olduğu,
  • Bu nedenle İtfaiye Müdürlüğü tarafından tutulan yangın raporu da nazara alındığında beyanname kapsamındaki cep telefonlarının meydana gelen yangında zayi olduğunu kanıtlama yükümlülüğünün başvurucuya yüklenmesinin kamu makamlarının tutum ve yaklaşımlarını gözetmeyen katı bir yaklaşım olduğu,

belirtilmiştir.

IV. SONUÇ

Somut olayda mülkiyet hakkının öngördüğü usul güvencelerinin sağlanmamasından dolayı müdahalenin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği, başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile müdahalenin kamu yararı amacı arasında olması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu, başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olmadığı; dolayısıyla Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlâl edildiği sonucuna varılmıştır.

NAZALI HUKUK

info@nazali.com

Yukarıda yer verilen açıklamalarımız, hukuki görüş ve tavsiye niteliğinde olmayıp, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir; bu sebeple belirtilen konularda bir aksiyon almadan önce, bir uzmana danışmanızı tavsiye ederiz. NAZALI’ya işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz