KONU: Başvuru, sahte fatura kullanma sebebine dayalı olarak re’sen tarh edilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinin iptali istemiyle açılan davada, fatura düzenleyicisi mükellefin faaliyetinin gerçek olduğu yolunda başka mahkemeler tarafından verilen kararların dikkate alınmaması nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
I. OLAY VE OLGULAR
Başvurucu Trakya Kalıp ve Plastik Kapak İmalatı Sanayi ve Tic. Ltd. Şti. (“Başvurucu”)’, plastik paketleme malzeme imalatı ile uğraşmakta olup; İstanbul Rami Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne kayıtlı bir vergi mükellefidir. Başvurucu’ya ait 2010 yılı yasal defter ve belgeler üzerinde yapılan incelemenin neticesinde Başvurucu’nun alış belgeleri arasında K. Limited Şirketi (“Şirket”)’nden aldığı ve yasal defterlere kaydının yapılmış olduğu faturalara rastlandığı ve ilgili dönem beyannamelerine intikal ettirildiği tespit edilmiştir. Şirket hakkında düzenlenen 28.11.2013 tarihli vergi tekniği raporunda tespiti yapılan hususlara bağlı olarak Şirket’in düzenlediği tüm faturaların sahte olarak kabul edilmiş ve Başvurucu’nun Şirket’ten yapmış olduğu alımların sahte fatura ticareti niteliğinde olması nedeniyle Başvurucu hakkında 16.12.2015 tarihli vergi inceleme raporu düzenlenerek 2010/8 dönemine ilişkin olarak 30.12.2015 tarihinde vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatı yapılmıştır.
Başvurucu tarafından başvurulan dava yolunda, Şirket’ten kendisi gibi alış yapan başka mükelleflerin açmış olduğu davalarda Şirket’in düzenlediği faturaların sahte olmadığına karar verildiğini, Şirket ile olan ticari ilişkisinin gerçek olduğu ile ödemelerin banka aracılığıyla yapıldığını belirterek cezalı tarhiyatların iptalini talep etmiştir.
İstanbul 14. Vergi Mahkemesi, 30.06.2016 tarihinde vermiş olduğu karar ile
şeklindeki tespitlerden hareketle Şirket’in gerçek ticari muamele gerçekleştirmediği gerekçesi ile davanın reddine hükmetmiştir. Bunun üzerine Başvurucu, 23.09.2016 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurmuş olup; istinaf başvurusunu inceleyen İstanbul Bölge İdare Mahkemesi ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak davayı kabul etmiştir.
Davalı İdare’nin başvurduğu karar düzeltme isteminin 19.04.2017 tarihinde kısmen kabul edilerek kararın kesinleşmesi üzerine Başvurucu, 02.08.2017 tarihinde Anayasa Mahkemesi nezdinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. BAŞVURUCU’NUN ANAYASA’YA AYKIRILIK İDDİASI
Başvurucu, Şirket tarafından düzenlenen faturaların sahte olmadığına ilişkin bulunan emsal kararlar uyarınca Şirket’in sahte fatura düzenleyicisi olmadığı, dolayısıyla bu faturalara bağlı olarak kesilen vergi cezalarının iptal edilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Buna rağmen cezalar yönünden davasının reddedildiğini ve söz konusu durumda bariz takdir hatası bulunduğunu iddia ederek adil yargılanma hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
III. ANAYASA MAHKEMESİ’NİN DEĞERLENDİRMESİ
Başvurucunun ihlâl iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkı yönünden incelenmesi uygun görülmüş, söz konusu hakkın ihlâl edildiğine ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi tarafından;
Anayasa Mahkemesi tarafından incelenen başvuruda hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması gerekçesiyle başvurunun kabul edilemez olduğu yönünde hüküm kurulmuştur.
SONUÇ
Somut olayda Anayasa Mahkemesi tarafından, sahte fatura kullanma gerekçesine dayalı olarak tarh edilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinin iptali istemiyle açılan davada Şirket’in faaliyetinin gerçek olduğu yolunda başka mahkemeler tarafından verilen kararların dikkate alınmayarak davasının reddedilmesinin Başvurucu’nun adil yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlâli iddiası incelenmiş olup; Anayasa Mahkemesi, farklı mahkemeler tarafından benzer konuda verilen kararlar arasındaki farklılıkların tek başına adil yargılanma hakkının ihlali olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı; mahkemeler tarafından farklı sonuca varılmasının delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasından kaynaklanabileceği belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesince, somut olayda bariz bir takdir hatasının bulunmadığı ve keyfilik durumunun mevcut olmaması sebepleriyle Başvurucu’nun iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması gerekçesi ile başvurun kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
NAZALI VERGI & HUKUK |