Sirküler

ANAYASA MAHKEMESİ’NİN 2016/13456 SAYILI BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN 29/05/2019 TARİHLİ KARARI

18.07.2019

 

KONU: Başvuru, yurt dışında mukim şirketin Türkiye’de yaptığı yatırımlar nedeniyle yararlandığı yatırım indirimi tutarları üzerinden Uluslararası İkili Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması’na aykırı olarak fazladan gelir vergisi kesintisi yapılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

 

I. OLAY VE OLGULAR

Primerofin B.V. Şirket’i Hollanda’da mukim olup; Türkiye’de kurulan Baymina Enerji Anonim Şirketi (“Baymina Enerji” veya “Başvuru Şirket”)’nin %94.99 oranında ortağıdır.

Baymina Enerji 2004 vergilendirme döneminde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu (“GVK”)’nun geçici 61. maddesi hükmüne istinaden yatırım indiriminden yararlanmış bu indirim üzerinden Hollanda ile Türkiye arasında imzalanan 27.3.1986 tarihli Türkiye Cumhuriyeti ile Hollanda Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması (“ÇVÖA”) dayanak tutularak tevkifat yoluyla %10 oranında gelir vergisi ödemiştir.

Başvurucu Şirket nezdinde 2008 yılında gerçekleştirilen vergi incelemesi neticesinde, Başvurucu Şirket’in ortağı Primerofin B.V. Şirketi adına isabet eden yatırım indirim tutarı üzerinden ÇVÖA uyarınca %10 oranında tevkifat yapıldığı; ancak 22.07.1998 tarih ve 4369 sayılı Kanun ile GVK’nın 75. maddesinin 2. fıkrasının 4. bendinde yapılan değişiklikle yatırım indiriminden yararlanılan kazanç kısmının tam mükellef kurumlar için menkul sermaye iradı niteliğini ortadan kaldırdığı belirtilerek yatırım indirimi üzerinden stopaj vergilemesinin bu değişiklik sonrasında temettü vergilemesi olarak değerlendirilmediği, dolayısıyla yatırım indiriminden yararlanan ve yatırım indirimi stopajına tabi tutulan kazanç kısmının dağıtılması halinde çifte vergilendirmeyi  önleme anlaşmalarındaki temettü vergilemesi için öngörülen düşük oranlardan başvurucunun yararlandırılamayacağı ve Başvurucu Şirket’in ortağı Primerofin B.V. Şirket’ine isabet eden 2004 yılı yatırım indirimine ilişkin tevkifat matrahı üzerinde %19.8 oranında vergi hesaplanması gerektiği tespit edilmiş ve idarece 2005/4 dönemine ilişkin vergi ziyaı cezalı gelir (stopaj) vergisi tarhiyatı yapılmıştır.

Söz konusu tarhiyat işlemine karşı başvurulan dava yolunda inceleme gerçekleştiren Ankara 1. Vergi Mahkemesi, 12.11.2009 tarihli kararı ile davanın kabulüne karar vererek vergi ziyaı cezalı tarhiyatın terkin edilmesi gerektiğine hükmetmiştir.

İşbu kararın, temyiz incelemesini gerçekleştiren Danıştay Dördüncü Dairesi, 12.11.2019 tarihli kararı ile GVK’nın 94. maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b-ii) alt bendinde 23.11.2000 tarihli ve 4605 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle değişiklikle yatırım indirimi istinasının da tevkifata tabi tutulduğunu hatırlatarak önceki müracaatlara istinaden düzenlenen teşvik belgeleri kapsamındaki yatırım indirimi harcamalarına yönelik olarak GVK’nın geçici 61. maddesinin ihdas edildiğinin altını çizmiş ve anılan madde uyarınca önceki dönemlerden devreden yatırım indiriminden yararlanan kazançlar üzerinden -dağıtılsın ya da dağıtılmasın- %19.8 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılması gerektiğini ifade etmiştir.

Danıştay Dördüncü Dairesi, Başvurucu Şirket tarafından ÇVÖA dayanak alınarak düşük oran dikkate alınmış vaziyette tevkifat yapılmış olduğu için tarh edilen vergi ziyaı cezalı gelir (stopaj) vergisinde hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatini açıklayarak hükmün bozulmasına karar vermiştir.

Bozma kararı üzerine Ankara 1. Vergi Mahkemesi 17.06.2015 tarihinde davanın reddine karar vermiş, hüküm temyiz incelemesinden geçerek 09.05.2016 tarihinde kesinleşmiştir. Başvurucu 26.07.2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne birey başvuruda bulunmuştur.

 

II. BAŞVURUCU ŞİRKET’İN ANAYASA’YA AYKIRILIK İDDİASI

Başvurucu Şirket, yatırım indirimi üzerinden yapılan stopajın temettü vergilemesi niteliğinde olduğunu vurgulayarak Hollanda ile Türkiye arasında imzalanan ÇVÖA’nın 10. maddesinde temettü vergilemesinde tevkifat oranının %10 olarak belirlendiğini belirtmiştir. İlaveten, Başvurucu Şirket bu hususta açtığı davanın Danıştay Dördüncü Dairesi’nin önceki içtihatlarına aykırı olarak reddedildiğini ve fazladan yapılan ödemenin mülkiyet hakkının ihlali niteliği taşıdığını iddia etmiştir.

Buna ek olarak, Başvurucu Şirket, Danıştay Üçüncü ve Dördüncü Daireleri arasında, yatırım indirimi tutarı üzerinden yapılan tevkifatın temettü vergilemesi olup olmadığına ilişkin bir görüş ve içtihat farklılığı bulunduğunu, bu farklılığa ilişkin Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’na yapılan başvurunun sonucu beklenmeksizin karar düzeltme incelemesinin aleyhte sonuçlandırıldığını ve bu hususun adil yargılanma hakkının ihlaline sebep verdiğini ileri sürmüştür. 

 

III. ANAYASA MAHKEMESİ’NİN DEĞERLENDİRMESİ

Anayasa Mahkemesi tarafından;

  • Mahkemece daha önce bu konu ile ilgili şikayetlerin incelenerek uygulanacak ilkelerin ortaya koyulduğunu,
  • Ford Motor Company kararında vergilendirme işleminin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği hususunda tereddüt bulunmadığı ve söz konusu müdahalenin niteliği sebebiyle devletin mülklerin kullanımını düzenleme veya mülkiyetin kamu yararına kullanımını kontrol yetkisi kapsamında incelenmesi gerektiğinin kararlaştırılmış olduğu,
  • İşbu olayda şikayetin özünü, vergilendirme suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin belirlilik ve öngörülebilirlik kriterlerini taşıyan bir kanuna dayanmadığı iddiasının oluşturduğunu,
  • İçtihat farklılığına ilişkin adil yargılanma hakkıyla ilişkilendirilen tüm iddiaların mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiğini,
  • Danıştay Üçüncü ve Dördüncü Dairesi arasındaki, GVK’nın geçici 61. maddesi uyarınca yatırım indirimi tutarları üzerinden yapılan kesintinin mahiyetine ilişkin olarak görüş ayrılığı bulunmasının aynı kanun hükmüne ilişkin farklı yorumların hukuk kuralının belirliliği ve öngörülebilirliğini etkileyip etkilemediğinin incelenmesi neticesinde, coğrafi olarak dairelerin görev alanında bulunan yerler arasında uygulamada farklılık görüldüğü,
  • Geçici 61. maddenin 09.04.2003 tarihinde yürürlüğe girdiği ve yeni uygulanmaya başlanan bir kanun hükmü olmadığı, maddenin yorumuna ilişkin içtihadın yerleşmesi ve yeknesaklık kazanması bakımından yeterli uzunlukta süre geçtiği,
  • Aynı kanun hükmüne ilişkin iki farklı yorumun yürürlükte bulunmasının ve bu yorumlardan birine geçerlilik sağlayacak şekilde içtihadın birleştirilememesinin hukuk kurallarının öngörülebilirliğini zayıflattığı,
  • Uygulanacak stopaj oranı hususunda bir kesinliğin ve belirliliğin bulunmamasının mükelleflerin davranışlarına yön vermeleri noktasında belirsizliğe yol açtığı, bu durumun ise hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine ters düşeceği, bireylerin yargı sistemine ve mahkeme kararlarına güveninin sarsılacağı,
  • Vergilendirme suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin belirlilik ve öngörülebilirlik kriterlerini taşıyan bir kanuna dayanmadığı kanaatine varılarak mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verildiği

belirtilmiştir.

SONUÇ

Somut olayda Başvurucu Şirket’in yatırım indirimi istisnasından yararlanan kazançlar üzerinden uygulanan stopajın mahiyetine ilişkin farklı içtihatların bulunduğu ve kanunun yürürlüğe girmesinin üzerinden uzun süre geçmesine rağmen ilgili hükmün yorumunda yeknesaklığın sağlanamadığı ve dolayısıyla söz konusu vergilendirme işleminin belirli ve öngörülebilir bir kanun hükmüne dayanmaması sebebiyle, Başvurucu Şirket’in mülkiyet hakkını ihlal ettiğine karar verilmiştir.

İşbu yazı hakkında ek bilgi gerektiğinde bizlerle irtibata geçmenizi rica ederiz.

NAZALI VERGİ

info@nazali.av.tr

Yukarıda yer verilen açıklamalarımız, hukuki görüş ve tavsiye niteliğinde olmayıp, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir; bu sebeple belirtilen konularda bir aksiyon almadan önce, bir uzmana danışmanızı tavsiye ederiz. NAZALI’ya işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz