Ajanda

ANAYASA MAHKEMESİ’NİN 2016/14254 SAYILI BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN 28/11/2019 TARİHLİ KARARI

10.01.2020

 

KONU: Başvuru, ithal edilen eşya için yapılan ek tahakkuk nedeniyle mülkiyet hakkının, ek tahakkuk işlemine karşı açılan davanın reddedilmesi nedeniyle de mahkemeye erişim hakkının ihlâl edildiği iddialarına ilişkindir.

 

I. OLAY VE OLGULAR

Petrol Ofisi Anonim Şirketi (“Başvurucu Şirket”), petrol ticaretiyle iştigal eden bir şirkettir.

Başvurucu Şirket, yurt dışından getirilen bir parti motorini Tekirdağ Gümrük Müdürlüğü denetimindeki gümrük antreposuna 31.12.2013 tarihli Antrepo Beyannamesi ile beyan edip boşaltmıştır. İşbu Antrepo Beyannamesi 30.12.2013 tarihli proforma faturasındaki kıymet esas alınmak suretiyle yapılmıştır.

İlerleyen süreçte, ürünün ithal edilmesi için 27.01.2014 tarihli Serbest Dolaşıma Giriş Beyannamesi düzenlenmiştir. Serbest Dolaşıma Giriş Beyannamesi, satıcı tarafından düzenlenen 03.01.2014 tarihli satış faturasındaki fiyat esas alınarak yapılmıştır.

Proforma faturasındaki fiyatın satış faturasındaki fiyattan yüksek olduğuna ilişkin tespit gümrük muayene memurunca Serbest Dolaşıma Giriş Beyannamesi’nin arkasına yazılmıştır. İlgili gümrük müdür yardımcısı ise bu yazının altına ithalatçıdan bilgi alınması, alınacak cevaba göre konunun değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. İlaveten, 31.01.2014 tarihinde ek tahakkuk ve para cezası hesaplanarak beyannamenin arkasına yazılmıştır.

Başvurucu Şirket, 31.01.2014 tarihinde Tekirdağ Gümrük Müdürlüğü’ne verdiği dilekçe ile proforma fatura ile kati fatura arasında birim fiyat farkından kaynaklanan katma değer vergisi (“KDV”) farkının beyan edilmesi gerektiği hususunda oluşan tereddüt nedeniyle beyanname arkasına tahakkuk çıkarıldığını belirterek bu KDV farkını ve para cezasını 07.10.2009 tarihli ve 27369 Mükerrer Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Gümrük Yönetmeliği (“Yönetmelik”)’nin 587. maddesi hükümleri uyarınca depo olarak ihtirazi kayıtla yatırılmasını ve ürünün teslimini talep etmiştir.

Gümrük İdaresi’nin proforma faturasındaki fiyat üzerinden fark ek vergileri ve beyana göre oluşan vergi farkı nedeniyle düzenlenen para cezasına ilişkin olarak 03.02.2014 tarihli kararı Başvurucu Şirket’e 24.02.2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

Akabinde Başvurucu Şirket tarafından anılan ek tahakkuk ve para cezası kararlarına karşı Gümrük İdaresi nezdinde gerçekleştirilen 06.03.2014 tarihli itirazlar; süresinde yapılmadığı gerekçesiyle Tekirdağ Gümrük Müdürlüğü’nce 26.03.2014 tarihinde reddedilmiştir.

Başvurucu Şirket, 20.05.2014 tarihinde, ek olarak tahakkuk ettirilen KDV üzerinden hesaplanan para cezasına itirazın reddine ilişkin idari işlemin iptali talebiyle Tekirdağ Vergi Mahkemesi nezdinde dava açmıştır.

İnceleme gerçekleştiren Tekirdağ Vergi Mahkemesi, 30.12.2014 tarihinde;

  • İdare’ye süresinde itirazda bulunulmadığı,
  • Ek tahakkuktan Başvurucu Şirket’in haberdar olduğu,
  • Serbest Dolaşım Beyannamesi’nin arkasına 31.01.2014 tarihinde hesaplama yapılarak yazı yazıldığı ve Başvurucu Şirket tarafından aynı tarihte ek tahakkuka yönelik olarak ihtirazi kayıt dilekçesi verilmiş olduğu,

gerekçesi ile davanın reddine karar vermiştir. 

Başvurucu tarafından temyiz edilen karar 24.12.2015 tarihinde Danıştay 7. Dairesi tarafından bozulmuştur. Danıştay  özetle “kıymet tespitinin belli bir araştırma neticesinde ortaya konulabileceği, araştırma sonucu beklenmeksizin eşyanın yükümlülerce gümrükten çekilmek istenmesi halinde ise ileride doğması olası vergi farkının eldeki verilere göre hesaplanmak suretiyle güvenceye alınması amacıyla teminata bağlanarak eşyanın gümrükten çekilebileceği, 31.01.2014 tarihinde beyannamenin arkasına yazılan yazının teminat miktarının belirlenmesine yönelik olduğu, ek tahakkuk ettirilen KDV üzerinden hesaplanan para cezası kararının ise 24.02.2014 tarihinde tebliğ edilmesinden hareketle Başvurucu Şirket’in gerekli itirazı yasal süresi içinde gerçekleştirdiği”ni belirtmiştir.

Davalı İdare tarafından söz konusu Danıştay kararına karşı karar düzeltme talebinde bulunulmuş olup işbu talep aynı Daire tarafından 01.03.2018 tarihinde reddedilmiştir.

Danıştay’ın bozma kararının ardından ilk derece mahkemesince 05.06.2018 tarihinde Danıştay kararına uyma kararı verilmiş olup, Davalı İdare tarafından temyiz edilen kararın Danıştay nezdinde incelenmesine devam olunmaktadır.

İlaveten, Başvurucu Şirket, ceza kararına ek olarak ek tahakkuk işlemine itirazın reddine ilişkin idari işlemin iptali talebi ile de mahkeme yoluna başvurmuş olup, yukarıda yer verilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş ardından işbu karara karşı başvurulan istinaf yolunda inceleme gerçekleştiren Edirne Bölge İdare Mahkemesi, 27.11.2015 tarihinde 30.12.2014 tarihli ilk derece mahkemesi kararının onanmasına karar vermiştir. Para cezasına ilişkin dosyada verilen Danıştay’ın bozma kararına dair açıklamaları da içeren karar düzeltme talebi de Edirne Bölge İdare Mahkemesi tarafından reddedilmiştir. Nihai karara karşı Başvurucu Şirket tarafından 08.08.2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

 

II. BAŞVURUCU ŞİRKET’İN ANAYASA’YA AYKIRILIK İDDİASI

Başvurucu Şirket tarafından, ek tahakkuk kararı usulüne uygun tebliğ edilmediği halde Mahkemece ek tahakkuktan Başvurucu  Şirket’in haberdar olduğu ve itiraz süresinin geçirildiği gerekçesiyle ek tahakkukun iptali davasının reddedildiği; aynı olaydan kaynaklı para cezasının iptali davasında ise davanın reddine ilişkin kararın Danıştay tarafından bozulduğu, bu husus karar düzeltme başvurusunda belirtildiği halde aynı somut olaydan doğan iki farklı davada farklı kararlar verilmesinin makul bir biçimde gerekçelendirilemediği ve buradan hareketle adil yargılanma hakkının ihlâl edildiği ileri sürülmüştür.

 

III. ANAYASA MAHKEMESİ’NİN DEĞERLENDİRMESİ

Anayasa Mahkemesi;

  • Başvurucu Şirket iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünden inceleneceğini,
  • Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biri olduğunu,
  • Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülmesinin ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerden faydalanabilmesinin kişilerin iddialarını ortaya koyabilmesine bağlı olduğunu,
  • Başvuru Şirket tarafından açılan davanın İdare’ye süresinde itiraz edilmemesi nedeniyle reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına bir müdahale teşkil ettiğini,
  • İşbu müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkelerine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerektiğini,
  • Mahkeme’nin 4458 sayılı Kanun’un 242. maddesi hükmünce tebliğ edilen gümrük vergilerine karşı tebliğden itibaren on beş gün içerisinde itiraz edilmesi gerektiği halde bu süre dolduktan sonra idareye itiraz edildiği gerekçesiyle ret kararı verdiği ve mahkemenin işbu hükmü esas alarak verdiği ret kararına göre yapılan müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünü karşıladığını,
  • 4458 sayılı Kanun’un 242. maddesindeki düzenleme uyarınca idarenin işlemlerinin gözden geçirilmesi ve gerekirse düzeltilmesine olanak sağlanması amacıyla uyuşmazlıkların mahkeme önüne gelmeden idare tarafından olumlu şekilde sonuçlandırılabilmesine imkân tanındığı anlaşıldığı,
  • Dava açmadan önce idareye belli süre ve usullerde başvuru zorunluluğu getirilmesinin yargılamanın makul süre içinde tamamlanmasını temine yönelik bir çare olup meşru amacının bulunduğunu,
  • İdari başvurunun süresinde yapılmaması gerekçesiyle davanın reddedilmesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişimine getirilen sınırlamanın ölçülü olup olmadığı ve başvurucuya ağır bir yük getirip getirmediği hususlarının değerlendirilmesi gerektiğini,
  • Dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesinin hukuki belirlilik ilkesinin bir gereği olduğunu,
  • Tek başına bu durumun mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmayacağını ancak öngörülen koşulların açıkça hukuka aykırı olarak yanlış uygulanması ya da yorumlanması nedeniyle kişilerin dava açma ya da kanun yollarına başvuru hakkını kullanamadığı durumlarda mahkemeye erişim hakkının ihlâl edileceğini,
  • Başvuru konusu somut olayda ilk derece mahkemesinin 31.02.2014 tarihli beyanname arkasındaki ibarelerden hareketle idari kararın bu tarihte başvurucunun bilgisi dahilinde olduğu belirtilerek süre aşımı yönünden davanın reddine karar verildiğini,
  • Bu kararın Bölge İdare Mahkemesi tarafından usule ve kanuna uygun bulunarak onandığını,
  • Başvurucu Şirket’in, para cezasına ilişkin dava dosyasında 24.12.2015 tarihinde verilen bozma kararını 18.02.2016 tarihli karar düzeltme dilekçesinde açık bir biçimde dile getirdiğini ancak 27.05.2016 tarihli karar düzeltme talebinin reddine dair kararın bu yönüyle Başvurucu Şirket’in itirazı konusunda herhangi bir değerlendirme yapmadığını,
  • Sonuç olarak, aynı olaydan doğan para cezasına ilişkin davada beyanname arkasına yapılan işlemin teminat miktarının belirlenmesine yönelik olduğu ve idarece tahakkuk ettirilen KDV üzerinden hesaplanan para cezasının 24.02.2014 tarihinde tebliği üzerine itirazın yasal süresi içinde yapıldığının kabul edildiğini,
  • Ancak bu bozma kararının ek tahakkuka ilişkin davada karar düzeltme dilekçesinde itiraz konusu yapılmasına rağmen Bölge İdare Mahkemesi’nce değerlendirmeye alınmadığını ve bu hususun Bölge İdare Mahkemesi’nin Başvurucu Şirket’in mahkemeye erişim hakkına yaptığı işbu müdahalenin orantısız addedilmesine sebep olduğunu,
  • Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlâl edildiğine dair karar verilmesi gerektiğini

belirtmiştir.

Somut olayda Başvurucu Şirket’in aynı somut olaya ilişkin iddialarının iki farklı mahkeme tarafından farklı değerlendirilmesi ile Danıştay tarafından somut olayın nitelendirilmesine ilişkin kararı da içeren karar düzeltme başvurusunun Bölge İdare Mahkemesi tarafından dikkate alınmaması suretiyle mahkemeye erişim hakkı engellenmiştir.

NAZALI HUKUK

info@nazali.com

Yukarıda yer verilen açıklamalarımız, hukuki görüş ve tavsiye niteliğinde olmayıp, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir; bu sebeple belirtilen konularda bir aksiyon almadan önce, bir uzmana danışmanızı tavsiye ederiz. NAZALI’ya işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz