ANAYASA MAHKEMESİ’NİN 25.05.2022 TARİH VE 2017/33714 BAŞVURU NUMARALI KARARI
KONU: Başvuru, elektronik ortamda tebliğe ilişkin zorunluluklara uyulmadığı gerekçesiyle vergi dairesince uygulanan özel usulsüzlük cezasının kanuni dayanağının bulunmaması nedeniyle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlâl edildiği iddiasına ilişkindir.
I.OLAYLAR VE OLGULAR
Başvuru kararında özetle; İstanbul Barosuna kayıtlı serbest avukat olarak çalışan Başvurucu tarafından, kendisi adına elektronik tebligat sistemine dâhil olma zorunluluğuna uymadığından bahisle 213 sayılı Vergi Usul Kanunu(“VUK”)’nun mükerrer 355. maddesi uyarınca 15.08.2016 tarihli vergi/ceza ihbarnamesi ile 1.370-TL’lik özel usulsüzlük cezası kesildiğini ancak bu cezanın 10.11.2016 tarihinde tebliğ edildiğini ve öncesinde herhangi bir bildirim yapılmadığını belirterek kendisinin, ilgili maddede sözü edilen cezai yaptırımın gerekçesinde yer alan elektronik tebligat sistemine dâhil olma zorunluluğunun olmadığı iddiasıyla mahkemeye başvurulmuştur. İstanbul 1. Vergi Mahkemesi ise 31.05.2017 tarihli kararında: “...serbest meslek faaliyeti yönünden mükellefiyeti bulunan başvurucunun elektronik tebligat sistemine dâhil olma zorunluluğu bulunduğunu buna rağmen süresi içinde e-tebligat aktivasyonu yapmadığı gerekçesiyle davanın reddine ve başvurucu hakkında kesilen özel usulsüzlük cezasının hukuka aykırı olmadığına” hükmetmiştir.
Başvurucu, 23.08.2017 tarihinde başvurduğu bireysel başvuru yolunda da elektronik tebligat sistemine dâhil olma zorunluluğunun olmadığını belirterek öncesinde herhangi bir bildirim yapılmadan hakkında uygulanan cezaî yaptırım bakımından hiçbir bireyin bilgisayar kullanmaya ve vergi daireleri ile elektronik ortamda iletişime geçerek vergisel yükümlülüklerini kontrol etmeye zorlanmayacağını ifade etmiş olup; diğer yandan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin kanuni dayanağı olan VUK’un 107/A maddesinde yer alan elektronik tebligat sistemine dâhil olma zorunluluğunun VUK’un mükerrer 355. maddesinde sözü edilen ceza müeyyidesi uygulanacak zorunluluklar arasında bulunmadığını belirterek kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme, mahkemeye erişim ve mülkiyet haklarının, ayrıca eşitlik ilkesi ile suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlâl edildiğini ileri sürmüştür.
II.ANAYASA MAHKEMESİ’NİN DEĞERLENDİRMESİ
Mahkemece, kamu otoritesinin ve bunun bir sonucu olan ceza verme yetkisinin keyfî ve hukuk dışı amaçlarla kullanılmasının önlenebilmesi, kanunilik ilkesinin katı bir şekilde uygulanmasıyla mümkün olabildiği, bu doğrulta yargı organının da kanunlarda belirlenen suç ve cezaların kapsamını yorum yoluyla genişletmemesi gerektiği, belirlilik ilkesinin hukuk devletinin ön koşullarından olduğu bu sebeple de hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey, belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu kanundan öğrenebilme imkânına sahip olması gerektiğinden bahisle olay tarihinde yürürlükte bulunan VUK’un mükerrer 355. maddesinin 1. fıkrasında, aynı Kanun’un 86, 148, 149,150, 256, 257 ve mükerrer 257. maddelerinde yer alan zorunluluklara uyulmaması durumunda kesilecek olan özel usulsüzlük cezaları bakımından VUK’un 107/A maddesinde belirtilen “tebliğe elverişli elektronik adres kullanma zorunluluğu”na yer verilmediğini bu sebeple özel usulsüzlük cezalarının belirlendiği mükerrer 355. maddesinde olay konusu idari yaptırımın uygulandığı vergi kabahati sayılan kusur ve bu kusurun cezası gösterilmeden- hatta bu konuda idareye yetki dahi verilmeden- kabahatin idari düzenleme ile ortaya konulduğunu diğer bir deyişle Kanun’da gösterilmediği belirtilmiştir.
Diğer yandan Mahkemece Danıştay İçtihadı değerlendirilmiş olup; Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 8.11.2017 tarih ve E.2017/618, K.2017/521 sayılı kararı örnek gösterilmiştir. İlgili kararda; sınırları kanunla belirlenmiş bir yetkiye dayanmaksızın düzenleyici işlem ile suç ve ceza ihdas edilmiş olduğu, 456 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (“Tebliğ”)’nin “Ceza Hükümleri” başlıklı 9. maddesindeki düzenlemelerin suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırılık teşkil ettiği vurgulanmıştır. Söz konusu kararda, 107/A maddesinin VUK’a eklenmesi hususundaki Kanun tasarısına ilişkin olarak hazırlanan komisyon raporunda da Mahkeme’nin değerlendirmesine paralel olarak tebliğe elverişli elektronik adres kullanma zorunluluğu getirme konusunda Maliye Bakanlığı’na yetki verildiği ancak ne tür ceza kesileceği hususunda bir belirleme olmadığından bahisle muhalefet şerhi düşüldüğünden bahsedilmiştir.
Sonuç olarak Mahkemece, herhangi bir kanuni dayanak olmaksızın düzenleyici işlem ile vergi kabahati ve ceza ihdas edilmesi Anayasa’nın 38. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen suçta ve cezada kanunilik ilkesi ile bağdaşmadığı bu sebeple de Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlâl edildiğine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Mahkemece, başvurucunun maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin olarak, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesi bakımından da somut olay değerlendirilmiş olsa da ihlâlin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı bu sebeple de kararın bir örneğinin İstanbul 1. Vergi Mahkemesi’ne gönderilmesine, başvurucunun tazminat taleplerinin de reddine karar verilmiştir.
III.SONUÇ
Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlâl edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna, Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlâl edildiğine, kararın bir örneğinin suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlâlinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 1. Vergi Mahkemesi’ne gönderilmesine, başvurucunun tazminat taleplerinin reddine kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığı’na gönderilmesine 25.05.2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
İlgili Karar’ın tamamına buradan ulaşabilirsiniz:
https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2022/08/20220803-7.pdf
NAZALI VERGI & HUKUK