ANAYASA MAHKEMESİ’NİN 25/10/2018 TARİH VE 2015/941 SAYILI İSKENDERUN DEMİR VE ÇELİK A.Ş.
BAŞVURUSUNA İLİŞKİN KARARI
KONU: Başvuru, İskenderun Demir ve Çelik A.Ş. (“Başvurucu Şirket”)’nin, kendi ürettiği elektrik ve kok gazı üzerinden elektrik ve havagazı tüketim vergisi alınması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
I. UYUŞMAZLIĞIN BİREYSEL BAŞVURU ÖNCESİNDE GEÇTİĞİ AŞAMALAR
Ana iştigal konusu çelik üretimi yapmak olan Başvurucu Şirket, elektrik enerjisi ve gaz ihtiyacını, ana iştigal konusunu elde ederken kendi imkanlarıyla karşılamaktadır.
Payas Belediyesi (“Belediye”), Başvuru Şirket’in bu yolla elektrik ve havagazı tüketmiş olması sebebiyle 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu (“2464 sayılı Kanun”)’nun 34. ve 39. maddelerine istinaden elektrik ve havagazı tüketim vergisi ödemesini istemiştir.
Başvurucu Şirket, bu talep üzerine; 2012, 2013, 2014 dönemleri için muhtelif tarihlerde ihtirazi kayıtla verdiği beyannamelerine ilişkin tahakkuk ettirilen elektrik ve havagazı vergisine ilişkin ödemeleri gerçekleştirmiş, daha sonra Hatay 1. Vergi Mahkemesi (“Mahkeme”) nezdinde söz konusu tahakkukların iptali ve ödenen vergilerin iadesi istemiyle davalar açmıştır. Mahkeme 22/1/2013 tarihinde farklı tahakkuk dönemlerine ilişkin söz konusu davaların reddine karar vermiştir.
Başvurucu Şirket tarafından temyiz edilen kararlar, Danıştay Dokuzunca Dairesi’nce 19/12/2013 tarihinde onanmıştır. Başvurucu Şirket’in karar düzeltme talepleri de aynı Daire tarafından 23/10/2014 tarihinde reddedilmiştir. Nihai kararlar kendisine 17/12/2014 tarihinde tebliğ edilen Başvurucu Şirket, 15/1/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesi(“Mahkeme”)’ne bireysel başvurularda bulunmuştur.
II. BAŞVURUCU ŞİRKET’İN ANAYASA’YA AYKIRILIK İDDİASI
Başvurucu Şirket, kendisi tarafından üretilen elektrik ve kok gazının yine kendisi tarafından tüketilmesi sebebiyle vergiye tabi olmadığını ve 2464 sayılı Kanun’un 36. maddesinde yer alan istisnaya ilişkin düzenlemenin tartışılmaması gerektiğini, aynı Kanun’un vergi sorumlusu, matrah, oran, beyan ve ödeme usulüne ilişkin esaslı nitelikteki hususları düzenlemediğini ve buradan hareketle kendi mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuna dayanmadığını, işbu hususun otoprodüktör olarak enerji üretimini ve dolayısıyla kamusal faydayı caydırıcı nitelik taşıdığını ve kendisinden vergi istenmesinin gerekli ve zorunlu olmadığı için müdahalenin de ölçülü olmadığını iddia etmiştir.
Buna ek olarak, açılan davalara ilişkin mahkeme kararlarının temel iddiaları karşılayan yeterli ve makul bir gerekçe bulunmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkı yönünden, derece mahkemelerinin hukuk kurallarının yorumunda bariz takdir hatasında bulunması yönünden de hukuki güvenlik ilkesi yönünden Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
III. ANAYASA MAHKEMESİ’NİN DEĞERLENDİRMESİ
Mahkeme Başvurucu Şirket’in şikayetinin özünün vergilendirmenin kanuni dayanağının bulunmadığına yönelik olduğunu dikkate alarak ihlal iddialarının mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiğine hükmetmiş olup, adil yargılamaya ilişkin itirazı kapsam dışı bırakmıştır.
Mahkeme; esas yönünde yapmış olduğu incelemede
esasları bakımından bir inceleme gerçekleştirmiştir. Bu kapsamda, Mahkeme;
belirtmiştir.
Yukarıda belirtilen hususlar kapsamında olayın değerlendirilmesinden önce Anayasa Mahkemesi ihtilaf konusunu; Başvurucu Şirket açısından, 2464 sayılı Kanun ve işbu Kanun hakkında yapılan değişikliklerin Resmî Gazete’de yayınlanması sebebiyle ulaşılabilir olması yönünden herhangi bir ihlalin olmadığına, aynı Kanun’un 34., 35., ve 36.maddeleri uyarınca kendi üretimine de dayalı olsa elektrik ve havagazı tüketiminde bulunduğu ve bu sebepten faaliyetinin verginin konusuna girdiği ve verginin mükellefi olduğunun da belirli ve öngörülebilecek olduğuna karar verilmiştir.
Başvurucu Şirket’in elektrik enerjisini tedarik eden veya havagazını dağıtan bir kuruluştan temin etmek yerine, kendi ürettiği elektriği ve kok gazını tüketmesine ilişkin ödeyeceği verginin, matrahının belirlenmesi ile beyan ve tahsilinin, başvurucu açısından belirli ve öngörülebilir nitelikte olup olmadığı şeklinde belirlemiştir.
Mahkeme, VUK’un 20.maddesinde, matrahın, verginin kanunla düzenlenmesi gereken esaslı unsuru olarak belirtildiği ve buna uygun olarak 2464 sayılı Kanun’un 37. ve 38. maddelerinde matrah ve matraha uygulanacak nispetler belirtildiğini ifade etmiştir.
Ancak Danıştay 9. Dairesi 6/6/2018 tarihli ve E. 2006/1348, K. 2007/2214 sayılı kararında açıkça kabul edildiği üzere, 2464 sayılı Kanun’da bahsedilen hususları kapsayacak bir madde olmadığının kabul edildiği, ardından vergi matrahının belirlenmesi açısından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (“Bakanlık”) tarafından belirlenen otoprodüktör enerji satış fiyatının mı yoksa Türkiye Elektrik Dağıtım ve A.Ş.(“TEDAŞ”)’nin üçüncü şahıslara uyguladığı satış fiyatının mı esas alınacağını tartışıldığı, konuyla ilgili yönetmeliği de dikkate alarak otoprodüktör firmaların TEDAŞ’a enerji satış fiyatı olarak bakanlık tarafından belirlenen fiyat olması gerektiğini takdir ettiği ifade edilmiş ve bu husus Anayasa Mahkemesi tarafından kendi ürettiği elektriği tüketen vergi mükellefleri açısından vergi matrahının tespitinde bir belirsizlik olduğunun açık olması şeklinde yorumlanmıştır.
Buna ek olarak ilgili 2464 sayılı Kanun’da belirtilen elektrik ve havagazı tüketim vergisinin ödenmesi sorumluluğunun VUK’un 8.maddesi uyarınca tanımı yapılan vergi sorumlusuna ait olduğu ancak somut olayda tedarikçi kurum olmadığından vergi sorumlusu bulunmadığı ve bu durumda verginin mükellef tarafından ödenip ödenmeyeceği konusunda kanuni açıklık olmadığından tahsil usulüne ilişkin bir belirsizlik olduğu tespit edilmiştir.
IV. SONUÇ
Somut olayda Başvurucu Şirket’in kendisinin ürettiği elektrik ve havagazı tüketim vergisinin esaslı unsurlarının kanunla belirli ve öngörülebilir biçimde düzenlenmemiş olması sebebiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin Anayasa’nın 13., 35., ve 73. maddelerinde öngörülen kanunilik ilkesine aykırı olduğu, kanunilik şartını sağlamadığı tespit edildiğinden ilgili maddelerde öngörülen başkaca ilkelere ilişkin değerlendirme yapılmasına gerek bulunmadığı ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.