Ajanda

ANAYASA MAHKEMESİ’NİN BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN 12.11.2019 TARİHLİ VE 2016/15421 SAYILI KARARI

11.12.2019

 

Konu: Başvuru, başvurucu Koç Holding Emekli ve Yardım Sandığı Vakfı (“Başvurucu Vakıf”) tarafından yürütülen faaliyetlerin bir iktisadi teşebbüs oluşturduğunun kabul edilmesi sonucunda vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi ve geçici vergi tahsili nedeniyle mülkiyet hakkının ihlâl edildiği iddiasına ilişkindir.

 

I. UYUŞMAZLIĞIN BİREYSEL BAŞVURU ÖNCESİNDE GEÇTİĞİ AŞAMALAR 

Başvurucu Vakıf, merkezi İstanbul Üsküdar’da bulunan ve amacı, üyelerine hizmet süresine göre toptan ödeme yapmak, emekli aylığı bağlamak, ölüm halinde tazminat ödemek, faizsiz finansman sağlamak ve üyeler ile eş ve çocuklarına toplu sağlık sigortası yaptırmak olan bir vakıftır. Vakfın gelirleri, Vakıf üyesi çalışanların ücretlerinden şirketler tarafından kesilip Vakfa gönderilen %6 oranındaki üye emeklilik kesintileri ile aynı oranda her üye çalışan için şirketlerce Vakfa ödenen şirket katkı paylarından oluşmaktadır.

Başvurucu Vakfın 2002 ile 2006 yılları arası dönemlerine ilişkin olarak vergi incelemesi yapılmış olup; inceleme sonucu düzenlenen vergi tekniği inceleme raporunda Vakfın yürüttüğü faaliyetler dolayısıyla bir iktisadi işletme teşekkül ettiği ve iktisadi işletme adına mükellefiyet tesis edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Söz konusu rapor doğrultusunda Vergi Dairesi tarafından vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi ve kurum geçici vergisi tarhiyatı yapılmıştır.

Başvurucu Vakıf, bu tarhiyat işlemine karşı Vergi Mahkemesi nezdinde dava açmıştır. Vergi Mahkemesi vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi tarhiyatı ve geçici vergiye ilişkin vergi ziyaı yönünden davayı reddetmiş; geçici vergi aslı yönünden ise davayı kabul etmiştir. Bu karar üzerine Başvurucu Vakıf kararı temyiz etmiş ve Danıştay tarafından karar bozulmuştur. Davalı İdare’nin karar düzeltme talepleri de Danıştay tarafından reddedilmiştir.

Bozma kararı yapılan yargılama sonucunda Vergi Mahkemesi önceki hükmünde ısrar etmiş, bunun üzerine ısrar kararı temyiz edilmiştir. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu (“VDDK”) tarafından başvurucunun temyiz istemlerinin ısrar hükmü yönünden reddine; davaların reddine ilişkin hüküm fıkralarının matrahların hukuka uygunluğu yönünden temyiz istemlerinin incelenmek üzere dosyaların Daire’ye gönderilmesine karar verilmiştir. Başvurucunun karar düzeltme talebi reddedilmiştir. Daire’nin temyiz edilen kararları onaması ve karar düzeltme taleplerini reddetmesi üzerine bireysel başvuruda bulunulmuştur.

 

II. BAŞVURUCU VAKFIN ANAYASA’YA AYKIRILIK İDDİASI 

* Başvurucu Vakıf, makul sürede yargılanma hakkının ihlâl edildiğini ileri sürmüştür.

* Başvurucu Vakıf, vergi matrahı yönünden vergi inceleme elemanı tarafından yapılan değerlendirmenin doğru olduğu kabulüyle kurulan hükmün gerekçesiz olduğunu ifade etmiştir. Olayda vergi ziyaı cezasının manevi unsurunun mevcut olup olmadığının da tartışılmadığı vurgulanmış ve adil yargılanma hakkı bağlamında gerekçeli karar hakkının ihlâl edildiği ileri sürülmüştür.

Başvurucu Vakıf, kurulduğu tarihten bu yana pek çok kez vergi incelemesi yapıldığını ancak bu incelemelerin hiçbirinde Vakıf faaliyetlerinin iktisadi teşekkül oluşturacağı yönünde bir değerlendirme yapılmadığını ifade etmiştir. Başvurucu Vakıf, 2007 yılında yapılan vergi incelemesi ile ilk kez bu uygulamanın başlatıldığını ve bu yöndeki ilk Danıştay görüşünün de bu inceleme dolayısıyla Danıştay VDDK tarafından verilen 2013 tarihli kararla ortaya çıktığını vurgulamıştır. İlgili konu hakkında kanunda bir açıklık bulunmadığı, olması gereken açıklığın idari düzenleme ve uygulamalarla sağlanmadığı belirtilmiştir. Söz konusu faaliyetlerin iktisadi işletme kapsamında sayılarak vergilendirilmesi gerektiği konusundaki öngörülebilirliğin ancak 2013 yılında sağlanabildiğini belirterek önceki vergilendirme dönemleri yönünden mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin öngörülebilir olmadığını açıklamıştır. Bu gerekçelerle Başvurucu Vakıf hukuk güvenliği ilkesinin ve mülkiyet hakkının ihlâl edildiğini ileri sürmüştür.

 

III. ANAYASA MAHKEMESİ’NİN DEĞERLENDİRMESİ

Mahkeme tarafından, başvurucunun mülkiyet hakkının yanında makul sürede yargılanma ve gerekçeli karar hakkının da ihlâl edildiği ileri sürülmekte olsa da vergilendirme işlemine ilişkin şikâyetin ilgili olduğu mülkiyet hakkının ihlâli iddiası kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiş olup; mülkiyet hakkının ihlâl edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmiştir.

Mahkeme, esas yönünden yapmış olduğu incelemede;

  1. Mülkün ve Müdahalenin Varlığı ile Türü
  2. Müdahalenin İhlâl Oluşturup Oluşturmadığı

esasları bakımından bir inceleme gerçekleştirmiştir. Bu kapsamda mahkeme; vergilendirme işleminin ve vergi cezası uygulamasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğine ilişkin tereddüt bulunduğuna, müdahalenin mülkiyetin kamu yararına kullanımının düzenlenmesi çerçevesinde incelenmesi gerektiğine karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan incelemede:

  • Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa’nın 13. maddesinin de göz önünde bulundurulması gerektiği,
  • Mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerektiği,
  • Müdahalenin kanuna dayalı olmasının müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir, belirli ve öngörülebilir kanun hükümlerinin bulunmasının gerektiği,
  • Somut olayda; 5422 sayılı mülga Kanun’un kanuni dayanak olarak uygulanmasında şekli anlamda kanunun varlığının olduğu, söz konusu Kanun Resmi Gazete’de yayınlanmış olduğundan ulaşılabilir olduğu, Başvurucu Vakfın iktisadi teşekkül oluşturduğu ve bu sebeple kurumlar vergisine tabi olduğunun kamu makamları tarafından kabul edilmesinin keyfî olmadığı, uzunca bir süre vergilendirme yapılmamış olmasının yalnız başına müdahalenin öngörülebilir olmadığı sonucunu doğurmadığı, iktisadi teşekkül kapsamında olduğundan kurumlar vergisine tabi tutulması gerektiğine ilişkin müdahalenin öngörülebilir olduğu,
  • Mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılabildiğini,
  • Anayasa’nın 73.maddesinde, herkesin kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü olduğunu,
  • Somut olayda, Vakfın faaliyetlerinin iktisadi teşekkül kapsamında görülerek kurumlar vergisi ve buna bağlı vergi ziyaı cezası ile geçici vergi tahsil edilmesinin kamu yararına dayalı meşru bir amaç olduğu,
  • Kamu makamlarınca başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği,
  • Ölçülülük ilkesinin elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluştuğu,
  • Orantılık ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının sınırlandırılması halinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil bir dengenin kurulması gerektiği ve bu adil dengenin başvurucunun şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş olacağı,
  • Somut olayda, vergi ve cezasının tahsil edilmesi yönündeki müdahalenin meşru amacının dayandığı kamu yararını gerçekleştirmeye elverişli olduğu,
  • Müdahalenin gerekliliği yönünden vergi politikalarının belirlenmesi ve uygulanması bakımından kamu makamlarının geniş takdir yetkisi olduğu ve başvurucunun müdahalenin gerekli olmadığını gösterir herhangi bir somut olgu göstermediği,
  • Müdahalenin orantılılığı yönünden ise Vakıf somut olay bağlamında müdahalenin kendisine şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediğini ortaya koyamadığını, bu nedenle müdahalenin meşru amacının dayandığı kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil dengenin bozulmadığı,

 

IV. SONUÇ

Somut olayda, kanunilik, meşru amaç ve ölçülülüğe aykırılık bulunmadığından Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlâl edilmediğine karar verilmiştir.

NAZALI HUKUK

info@nazali.com

Yukarıda yer verilen açıklamalarımız, hukuki görüş ve tavsiye niteliğinde olmayıp, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir; bu sebeple belirtilen konularda bir aksiyon almadan önce, bir uzmana danışmanızı tavsiye ederiz. NAZALI’ya işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz