Duyurumuz; Anayasa Mahkemesi’nin, 3 Ocak 2018 Tarihli, 30290 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan; 2014/17809 Başvuru Numaralı, 08.11.2017 tarihli, anayasal mülkiyet hakkının kapsamına ilişkin kararı ile ilgilidir.
Karar kapsamında incelenen başvurunun konusu, ölen eşin askerlik borçlanmasının eksik hesaplanması ve bu sebeple ölüm aylığının geç bağlanması sebebiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
Başvurucu Besime Çetin, kendisine ölüm aylığı bağlanması amacıyla; sigortalı olarak çalışan ölen eşinin, askerlikte geçen hizmet sürelerinin borçlanması için, 16.02.2007 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu’na müracaat etmiştir. Başvurucunun talebi Kurum tarafından kabul edilmiş ve 756 günlük askerlik süresi üzerinden bir hesaplama yapılarak başvurucudan 2.835 TL tutarında bir ödeme talep edilmiştir. Buna istinaden 21.02.2008 tarihinde başvurucu kendisinden talep edilen ödemeyi yapmış; ancak Kurumca yapılan hesaplamalar sonucu, başvurucunun ölüm aylığına hak kazanabilmesi için beş (5) hizmet gününün eksik olduğu gerekçesi ileri sürülerek başvurucudan ödeme alınmasına rağmen, kendisine ölüm aylığı tahsis edilmemiştir. Bunun üzerine başvurucu, 13.02.2018 tarihinde Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açmış ve Mahkeme 19.12.2011 tarihinde, SGK tarafından yapılan hesaplamada söz konusu sürenin on (10) gün eksik hesaplandığına karar vermiştir. İlk derece mahkemesinin işbu kararı, 21.05.2013 tarihinde, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin kararı ile onanarak kesinleşmiştir. Kesinleşen karara istinaden başvurucu on (10) günlük askerlik borçlanma tutarına ilişkin ödemeyi 04.07.2013 tarihinde Kurum’a yapmış ve bu tarihten itibaren başvurucuya ölüm aylığı tahsis edilmiştir.
Başvurucu, Sosyal Güvenlik Kurumu’na ilk ödemeyi yapmış olduğu 21.02.2008 tarihinden; kendisine ölüm aylığının bağlandığı 04.07.2013 tarihinine kadar geçen dönemde mahrum kaldığı ölüm aylıklarının tazmini talebiyle SGK aleyhine alacak davası açmıştır. Başvurucunun talebi ilk derece mahkemesi tarafından reddedilmiş, ardından temyiz yoluna başvurulsa da söz konusu red kararı Yargıtay’ın ilgili dairesince onanmıştır. Bunun üzerine, başvurucu, 13.11.2014 tarihinde mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştur.
Anayasa Mahkemesi tarafından, başvurucunun iddiasının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesinin ardından söz konusu ihlale ilişkin değerlendirme yapılmıştır:
Mülkiyet hakkı Anayasa’nın 35. maddesinde düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesi, anılan madde kapsamında güvence altına alınan mülkiyet hakkının, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü malvarlığı hakkını kapsadığına kanaat getirmiştir.
Mahkeme, Anayasa’nın 35. maddesinde düzenlenmiş olan mülkiyet hakkının mevcut mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvence olduğunu vurgulayarak, bir kişinin halihazırda sahip olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma hakkının, kişinin bu konudaki menfaatinin ne kadar güçlü olduğuna bakılmaksızın Anayasa ile korunan mülkiyet kavramı kapsamında değerlendirilemeyeceğini ifade etse de bu hususun istisnası olduğunu belirtmiştir: Anayasa Mahkemesi’ne göre; belli durumlarda “ekonomik değer” veya icrası mümkün bir “alacağı” elde etmeye yönelik “meşru bir beklenti” Anayasa’da düzenlenen mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilecektir. Mahkemece, “makul bir şekilde ortaya konmuş icra edilebilir bir alacağın doğurduğu, ulusal mevzuatta belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteren yerleşik bir yargı içtihadına dayanan, yeterli somutluğa sahip” beklentiler, meşru beklenti olarak nitelendirilmiş ve tüm bu gerekçeler doğrultusunda, oybirliğiyle, başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
İşbu yazı hakkında ek bilgi gerektiğinde Ersin Nazalı ile irtibata geçmenizi rica ederiz.
Ersin Nazalı Yönetici Ortak, Avukat, YMM |
Yukarıda yer verilen açıklamalarımız, hukuki görüş ve tavsiye niteliğinde olmayıp, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir; bu sebeple belirtilen konularda bir aksiyon almadan önce, bir uzmana danışmanızı tavsiye ederiz. NAZALI’ya işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.