ANONİM ŞİRKETLERDE AZLIK PAYLARINA TANINAN HAKLAR
Selman BALTACI
Avukat
ÖZET
Anonim ortaklıklarda “Azlık Hakları” çoğunluğun iradesine karşı korunmak istenen “Azlığın” kimi yöntemlerle güçlendirilmesi ve haklarını koruyabilmesinin temin altına alınabilmesi için düzenlenmektedir. Azlık hakları 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nda (SPK) düzenlenmiş olup, Yargıtay kararları ve doktrin görüşleri doğrultusunda yorumlanmaktadır. Azlık hakları, yabancı hukuk sistemlerinde de yer almaktadır ve anonim ortaklıklarda işleyişin hak kaybı ortaya çıkmadan sağlanabilmesi hususunda önemli bir yer tutmaktadır.
Çalışmamızda, “Azlık Paylarının” tanımı ve koşulları, mevzuatta öngörülmüş olan azlık hakları hükümleri, azlık haklarının neler olduğu ve bu bilgiler doğrultusunda ortaya çıkan sonuç değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Azlık Hakları, Türk Ticaret Kanunu, Azlık – Çoğunluk Payları, Anonim Ortaklık.
GİRİŞ
Ekonomi ve sermaye piyasalarının küreselleşmesinin bir sonucu olarak, artık küçük tasarruflar da menkul kıymetler ile değerlendirilmekte ve bu bağlamda çoğunluk payları ile azlık payları arasında kimi zaman çıkar çatışması ortaya çıkmaktadır. Sermaye ve oy üstünlüğünü elinde bulunduran çoğunluğun azlık aleyhinde ve hakkaniyete aykırı tasarruflarda bulunması, azlığın ise bu durum karşısında herhangi bir çıkar yol bulamaması birçok sorunu beraberinde getirecektir. Bunun engellenmesi amacıyla kanun koyucu, azlık paylarına özel bazı hak ve imkanlar tanımış ve anonim ortaklığın işleyişi içinde kendilerini koruma imkânı vermiştir.
Azlık paylarının korunması, sahibi bulunduğu küçük tasarrufları menkul kıymetler aracılığıyla değerlendirmek isteyen ve dolaylı olarak ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayan yatırımcıların güvenini sağlamaya ve ülke ekonomisinin güçlenmesine yardımcı olmaktadır. Bu koruma ile çoğunluğu elinde bulunduran ve güçlü konumda olan pay sahiplerinin de keyfi ve hukuksuz işlemlerinin önüne geçilmektedir.
I. AZLIK PAYLARI TANIMI VE UNSURLARI
1. Azlık Kavramı
TTK’da, azlık kavramı üzerine net bir tanım verilmemişse de bu konuyu düzenlemiş olan madde metinlerinden yorum yapılarak bir tanım oluşturmak mümkündür. Bu bağlamda azlık, halka açık olmayan anonim ortaklıklarda sermayenin en az onda birini, halka açık anonim ortaklıklarda da sermayenin en az yirmide birini karşılamaktadır.[1]
Bu halde, anonim ortaklığın türüne göre sermayenin onda birine veya yirmide birine tekabül eden pay sahipleri, “azlık” kavramını karşılamakta olup, kanunlar çerçevesinde ve/veya esas sözleşme ile azlık paylarına tanınmış olan haklardan yararlanabilecektir.
2. Yabancı Hukuk Sistemlerinde Uygulama
Azlık hakları, özellikle Kıta Avrupası hukuk sisteminde önemli bir yer tutmakta olup, bu haklar “koruyucu haklar” başlığı altında değerlendirilmiştir. Avrupa Birliği Direktifleri ile de genişletilmesi öngörülen azlık haklarının daha özenli ve daha koruyucu hale getirilmesi için, özellikle İngiltere’de ciddi bir çaba gösterilmektedir. Öyle ki, gerek Common Law (Ortak Hukuk) gerekse Company Law (Şirket Hukuku) hükümlerinde azlığın çoğunluğun tasarruf ve işlemlerine karşı korunması amaçlanmıştır.
Bu bağlamda, İngiltere ve Almanya’da azlık paylarına genel kurulu toplantıya çağırma hakkı, gündeme madde ekletme hakkı, denetçi isteme hakkı ve bilgi alma hakkı gibi haklar tanınmıştır.[2]
Avrupa Birliği Direktifleri ile azlık paylarına tanınan hakların genişletilmesindeki amaç, şirket içi yolsuzluklara son verilmesi ve ekonominin daha istikrarlı hale getirilmesinin yanı sıra, düşük bütçeli yatırımcıların da güvenliğinin sağlanmasıdır.
Azlık hakları Ülkemizde de düzenlenmiş olup, genel olarak Avrupa ülkelerinde yer alan hukuk sistemlerinden yola çıkılarak oluşturulduğu söylenebilir.
II. TTK’DA AZLIK HAKLARI
TTK ile, önceki kanunda yer alan azlık haklarına ek olarak başkaca kanuni azlık hakları da düzenlenmiş ve mevcut olan azlık haklarının bazılarında da güçlendirme yapılmıştır. Kanun’da yer alan ve “kanuni azlık hakları” olarak adlandırılan azlık haklarına ek olarak esas sözleşme ile de azlık payları lehine hak öngörülmesi mümkündür.[3] Kanun’da, bazı konularda azlık hakkı tanınması serbest hale getirilmiş ve esas sözleşme ile düzenlenebileceği belirtilmiştir.[4]
Kanun’da böyle bir ayrım ya da sınıflandırma yapılmasa da, azlık hakları doktrinde “olumsuz azlık hakları” ve “olumlu azlık hakları” olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Bu ayrım, kullanılan hakkın, çoğunluğu bir tasarrufu yapmaktan alıkoymasına veya bir tasarrufu yapmaya zorlamasına göre gerçekleştirilmiştir. Söz konusu haklar aşağıda detaylı şekilde açıklanmaktadır.
1. Olumlu Azlık Hakları
a. Bilgi Alma ve İnceleme Hakkı: TTK’nın 437. maddesi uyarınca, her pay sahibi yönetim kurulundan şirketin işleri ile ilgili bilgi alma talebinde bulunabilecektir. Bilgi verilmesi talebi, istenilen bilgi verildiği taktirde şirketin sırlarının açığa çıkacağı ve tehlike oluşturulacağı gerekçesiyle reddedilebilir. Bu durumda, bilgi verilmesi talebi reddedilen pay sahibi on gün içerisinde, ortada kesin bir ret kararı bulunmayıp sürüncemede bırakılmış ise makul bir süre içerisinde şirket merkezinin bulunduğu asliye ticaret mahkemesine başvurabilecektir.
b. Genel Kurulu Toplantıya Çağırma Gakkı: TTK’nın 411. maddesi uyarınca, sermayenin en az onda birini, halka açık şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahipleri, yönetim kurulundan, yazılı şekilde ve gündemi belirterek, genel kurulu toplantıya çağırmasını veya zaten genel kurul yapılacak ise, karara bağlanmasını istedikleri konuları gündeme koymalarını talep edebilir.
c. Özel Denetçi Atanmasını Mahkemeden Talep Etme Hakkı: Pay sahipleri her zaman özel denetçi atanmasını genel kuruldan talep edebilir ancak genel kurulun ret kararına karşı mahkeme yoluna gitme hakkı yalnızca azlık pay hakkı sahiplerine tanınmıştır. Şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden özel denetçi atanması talep edilebilecektir.
d. Nama Yazılı Pay Senedi Basılmasını Talep Etme Hakkı: TTK m.486/f.3’de azlık hak sahiplerinin istemde bulunması halinde nama yazılı pay senedi bastırılıp, tüm nama yazılı pay senedi sahiplerine dağıtılacağı öngörülmüştür.
2. Olumsuz Azlık Hakları
a. Genel Kurul Toplantısının Ertelenmesini İsteme Hakkı: TTK m.420’ye göre, finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular, azlık pay sahiplerinin istemi üzerine, genel kurulun bir karar almasına gerek olmaksızın, toplantı başkanının kararıyla bir ay sonraya bırakılır. Bu hak, azlık pay sahiplerine, genel kurula önemli bir müdahale etme gücü vermesi dolayısıyla dikkate çekicidir.
b. Haklı Sebeple Fesih Davası Açma Hakkı: Azlık hak sahiplerine tanınmış en önemli haklardan biri de şirketin haklı sebeple feshini talep etme hakkıdır. TTK m.531’e göre, haklı sebeplerin varlığında, azlık, mahkemeden şirketin feshine karar verilmesini talep edebilir. Ancak mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen başka bir çözüme karar verebilir.
c. Kurucuların, Yönetim Kurulu Üyelerinin ve Denetçilerin İbra Edilmesini Engelleme Hakkı: Kural olarak ibra edilmiş yönetim kurulu üyeleri aleyhine m.553’e göre sorumluluk davası açılamaz. Bunun bir istisnası, TTK m.559’da düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, denetçilerin, şirketin kuruluşundan ve sermaye artırımından doğan sorumlulukları, şirketin tescili tarihinden itibaren dört yıl geçmedikçe sulh ve ibra yoluyla kaldırılamaz. Dolayısıyla, kuruluştan ve sermaye artırımından doğan sorumluluk dört yıl geçmedikçe ortadan kaldırılamaz. Dördüncü yılın sonunda bu kişiler kural olarak genel kurulda ibra edilerek sorumluluktan kurtulabilirler. Ancak, Kanun burada azlık pay sahiplerine önemli bir hak tanımıştır. Buna göre, kuruluş veya sermaye artırımından dört yıl geçmiş olsa dahi, azlık pay sahipleri sulh ve ibranın onaylanmasına karşı iseler, sulh ve ibra genel kurulca onaylanmaz.
SONUÇ
Yukarıda da bahsedildiği ve Kanun’un lafzından da anlaşılacağı üzere azlık hakları görece daha güçsüz konumda bulunan pay sahiplerinin de korunabilmesi ve güvenle yatırım yapabilmeleri amacıyla düzenlenmiştir. Tahmin edileceği üzere, azlığı tamamen çoğunluk pay sahiplerinin insiyatifine bırakmak birçok hak kaybına yol açabilecek ve sermaye ortaklıklarının işlevini büyük ölçüde yaralayacaktır.
Azlık haklarına ilişkin nisapların esas sözleşme ile değiştirilebileceği öngörülmekle birlikte, bu değiştirmenin hangi taraf lehine yapılacağı Kanun’un amacı yorumlanarak belirlenebilir. Bu hususta doktrin görüşleri, Kanun’da yer alan nisapların azlık aleyhine değiştirilemeyeceği, böyle bir değişikliğin Kanun’un amacı ile ters düşeceği ve hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurabileceği yönündedir. Kanun’un öngördüğü oranlar, azlığın korunması için öngörülen asgari sınırlar olduğu için, bu oranların ağırlaştırılamaması, yani örneğin gerek TTK’daki onda birlik (halka açık anonim şirketler açısından yirmide birlik) oranın, gerek SPK’daki yüzde beşlik oranın artırılamaması, ancak azaltılabilmesi mümkün olmalıdır.[5]
Önümüzdeki süreçte, sermaye ortaklıklarının daha fazla küreselleşmesi ve yatırımcıların bilinçlenmesi neticesinde, düşük tasarruflu yatırımcı sayısının artacağı öngörülebilir. Bu halde yukarıda bahsedilen azlık haklarına ilişkin korumanın artması ve belki de daha keskin hale getirilmesi de mümkündür.
[1] “Sermayenin en az onda birini, halka açık şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahipleri, yönetim kurulundan, yazılı olarak gerektirici sebepleri ve gündemi belirterek, genel kurulu toplantıya çağırmasını veya genel kurul zaten toplanacak ise, karara bağlanmasını istedikleri konuları gündeme koymasını isteyebilirler. Esas sözleşmeyle, çağrı hakkı daha az sayıda paya sahip pay sahiplerine tanınabilir.”
[2] Azınlık Hakları Konusunda Türk Ticaret Kanunu ve Sermaye Piyasası Mevzuatında Yer Alan Düzenlemeler ve Gelişmiş Ülke Uygulamaları, Dr. Hakan Güçlü, sf. 34
[3] Ünal Tekinalp, Kuramdan Kurala Serisi 4, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, sf.330, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2015.
[4] “Esas sözleşmede öngörülmek şartı ile, belirli pay gruplarına, özellik ve nitelikleriyle belirli bir grup oluşturan pay sahiplerine ve azlığa yönetim kurulunda temsil edilme hakkı tanınabilir. Bu amaçla, yönetim kurulu üyelerinin, belirli bir grup oluşturan pay sahipleri, belirli pay grupları ve azlık arasından seçileceği esas sözleşmede öngörülebileceği gibi, esas sözleşmede yönetim kurulu üyeliği için aday önerme hakkı da tanınabilir.” (6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu md. 360)
[5] Bkz. Arslanlı, Domaniç, İmregün, Tekil.