Rabia Şeniz ERDOĞAN
Kıdemli Avukat
ÖZET
Türk hukukunda tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş ve işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi amacıyla, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ihtiyari veya zorunlu olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemi arabuluculuk olarak tanımlanmaktadır. Uyuşmazlıkların çözümü adına arabulucu olarak atanan, objektif ve tarafsız olması gereken bu üçüncü kişi bazı sistematik teknikler uygulayarak, tarafların görüşmesi ve uyuşmazlık konusunda müzakerelerde bulunması amacıyla iletişim sürecini yürütmektedir. Nitekim, ihtiyari veya zorunlu arabuluculuk süreçleri günümüz teknolojisi doğrultusunda, tarafların ihtiyaçları gereği -tartışmalı olmakla birlikte- telekonferans yolu ile yürütülebilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Arabuluculuk, Uyuşmazlık, Telekonferans.
GİRİŞ
Özel hukuka konu bir uyuşmazlığın çözülmesi adına tarafların dava açmadan önce ya da dava sürecinde taraflar kendi istekleri ile arabulucuya başvurabilmektedir. Arabuluculuk, zorunlu ve ihtiyari olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Kural olarak ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun temelini oluşturan arabuluculuk türü, ihtiyari arabuluculuktur. Zorunlu arabuluculuk ise, dava şartı olarak kabul edilmekte ve dava açılmadan önce başvurulması zorunlu olan uyuşmazlık çözüm yolu olarak görülmektedir. İş hukuku ve ticaret hukukundan kaynaklanan bazı uyuşmazlıkların çözümü için dava açılmadan önce zorunlu olarak arabuluculuk görüşmesinin gerçekleştirilmesi gerekmektedir; aksi halde dava şartı yokluğundan açılan bu dava usulden reddedilecektir.
Bu makalemizde, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarından biri olan arabuluculuğun (özellikle zorunlu arabuluculuğun) kural olarak tarafların ve arabulucunun fiziken aynı ortamda bulunarak gerçekleştirmesi gerektiği arabuluculuk görüşmesinin, teknolojik gelişmeler doğrultusunda telekonferans ile yapılması konusuna değinilecektir.
01.01.2018 tarihi itibarıyla işçi-işveren uyuşmazlıklarında, 01.01.2019 tarihi itibarıyla da ticari uyuşmazlıklarının önemli bir kısmında dava ikame edilebilmesi adına dava şartı olarak alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden arabuluculuk yoluna gidilmesi gerektiği zorunlu hâle getirilmiştir. İlgili yasal düzenleme çerçevesinde, taraflar ve arabulucunun katılımı ile arabuluculuk görüşmeleri düzenlenmekte, bu görüşmeler kural olarak tarafların ve arabulucunun fiziken arabulucunun ofisinde ya da adliyelerin içerisinde yer alan arabuluculuk bürolarında gerçekleştirilmektedir.
Öncelikle ve önemle belirtilmesi gereken husus, hukuk sistemi her zaman toplumun ve dönemin gereklerine uyumlu bir şekilde hareket etmektedir/etmelidir. Bu doğrultuda, tarafların ihtiyaçları ve güncel teknoloji ile birlikte arabuluculuk görüşmeleri fiziken katılımın yanı sıra telekonferans ya da görüntülü konuşma yolu ile de gerçekleştirilebilecektir.
Arabuluculuk Daire Başkanlığı, arabuluculuk görüşmelerinin telekonferans yolu ile gerçekleştirilmesine engel bir düzenlemenin olmadığı sözlü olarak belirtmiş, ancak ülkemizi ve Dünya’yı önemli ölçüde sarsan Covid-19 salgını için yayınlanmış olan yazılı metin öncesinde, arabuluculuk görüşmelerinin bu yöntem ile gerçekleştirilebileceğine ilişkin yazılı bir metin yayımlanmamıştır. Arabuluculuk görüşmelerinin telekonferans yöntemi ile gerçekleştirilebileceğine ilişkin Bakanlık ve Başkanlık tarafından yazılı bir metin yayımlanmadığından ve bu konuda net bir yasal düzenleme de bulunmadığından doktrinde ve uygulamada birçok farklı görüş bulunmaktadır.
Arabuluculuk görüşmelerinin telekonferans yolu ile gerçekleştirilebilmesi adına yasal mevzuata bakıldığında, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde, “Arabuluculuk sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak aracılığıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, uzmanlık eğimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyari olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemidir.” hükmü ile arabuluculuk görüşmelerine ilişkin genel bir anlatımla birlikte arabulucunun rolünün önemi belirtilmektedir.
Kanun’un “Taraflar Görüşme ve İletişim Kurulması” başlıklı 8. maddesinde, “Arabulucu, tarafların her biri ile ayrı ayrı veya birlikte görüşebilir ve iletişim kurabilir.” ve 15. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında, “Arabulucu, seçildikten sonra tarafları en kısa sürede ilk toplantıya davet eder. Taraflar, emredici hukuk kurallarına aykırı olmamak kaydıyla arabuluculuk usulünü serbestçe kararlaştırabilirler. Taraflarca kararlaştırılmamışsa arabulucu, uyuşmazlığın niteliğini, tarafların isteklerini ve uyuşmazlığın hızlı bir şekilde çözümlenmesi için gereken usul ve esasları göz önüne alarak arabuluculuk faaliyetini yürütür.” hükümleri uyarınca arabuluculuk görüşmelerinin telekonferansla yapılmasına engel bir durum olmadığı açıktır.
Ayrıca, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin “Taraflar Görüşme ve İletişim Kurulması” başlıklı 10. maddesinin birinci fıkrasında, “Arabulucu, tarafların her biri ile ayrı ayrı veya birlikte görüşebilir. Bu amaçla her türlü iletişim aracını kullanabilir.” hükmü ile arabuluculuk görüşmelerinin telekonferans ya da çeşitli görüntülü görüşme araçları ile gerçekleştirilebilmesinin önü açılmıştır.
Yönetmeliğin “Arabuluculuk Faaliyetinin Yürütülmesi” başlıklı 17. maddesinin üçüncü, beşinci ve altıncı fıkralarında, “taraflarca kararlaştırılmamışsa arabulucu; uyuşmazlığın niteliğini, tarafların isteklerini ve uyuşmazlığın hızlı bir şekilde çözümlenmesi için gereken usul ve esasları göz önüne alarak arabuluculuk faaliyetlerini yürütür.” hükmüne istinaden, örneğin, işçi-işveren uyuşmazlıklarının konu alındığı arabuluculuk görüşmelerinde dezavantajlı konumdaki tarafın hakkına bir an önce kavuşması adına bu yöntemin hem hızlı hem de ekonomik olması açısından ve tarafların farklı şehirlerde bulunması hâlinde, arabuluculuk görüşmelerinin telekonferans ile gerçekleştirilmesi tarafların yararına olacaktır. Bu kapsamda, uygulamada sıklıkla tüm tarafların telekonferans ile katıldığı ya da bir tarafın arabulucunun ofisine gittiği, diğer tarafın telekonferans ile katıldığı arabuluculuk görüşmeleri gerçekleştirilmektedir. Ancak aynı şehirlerde ya da yakın bir çevrede bulunan tarafların fiziken görüşmelerine (sağlık vb.) engel bir durum olmamasına rağmen telekonferans ya da görüntülü konuşma yolunu tercih ederek arabuluculuk görüşmesini gerçekleştirmesi bu uyuşmazlık çözüm yolunun amacının dışına çıkıldığı olarak değerlendirilebilir.
Arabuluculuk görüşmesine bir tarafın katıldığı durumda, arabulucu ve katılan taraf ilk tutanak ve son tutanağı ıslak imza ile düzenlemekte, telekonferans ile katılım sağlayan tarafa da düzenlenen tutanaklar ıslak imza alınması için kargo ile gönderilmektedir.
Örneğin, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, işe iade talebiyle arabuluculuğa başvurulduğunda, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde iş mahkemesinde dava açılabileceğine ilişkin öngörülen ve son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren işleyecek olan iki haftalık süre, son tutanaktaki son imzanın tamamlanmasıyla başlayacaktır.[1]
Nitekim, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 20. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında, “Arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaştıkları, anlaşamadıkları veya arabuluculuk faaliyetinin nasıl sonuçlandığı son tutanak ile belgelendirilir. Arabulucu tarafından düzenlenecek bu tutanak; arabulucu, taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatlarınca imzalanır. Tutanak; taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatlarınca imzalanmazsa sebebi belirtilmek sureti ile sadece arabulucu tarafından imzalanır. Arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenen son tutanağa faaliyetin sonuçlanması dışında hangi hususların yazılacağı taraflar karar verir. Arabulucu, bu tutanak ve sonuçları konusunda taraflara gerekli açıklamaları yapar.” hükmüne uygun olarak uygulama gerçekleştirilmektedir.
Belirtmiş olduğumuz hükümler çerçevesinde, arabuluculuk görüşmelerinde kullanılan telekonferans yönteminin hukuki dayanağı kanuna nazaran yönetmelik olduğu söylenebilecektir. Arabuluculuk görüşmesi için başvuru gerçekleştirildikten sonra, ileride bir şikâyet veya uyuşmazlık söz konusu olması ihtimâline karşın arabulucu ispat sorununu ortadan kaldırmak adına davet mektubunu yazılı bir şekilde örneğin işçi-işveren uyuşmazlıklarında işverene göndermektedir. İşverenin arabuluculuk görüşmesine katılmaya yetkili temsilcisi ya da vekili tarafından, başvuranın vekili ya da kendisi tarafından arabulucunun takvimi ile uyumlu bir şekilde arabuluculuk görüşmesinin tarihi ve saati belirlenmektedir. Akabinde, belirlenen tarih ve saatte telekonferans yolu ile katılım sağlanmaktadır.
Uygulamada, yukarıda belirttiğimiz gibi ıslak imzaların alınması adına tutanaklar kargo ile taraflara gönderilmekte, ayrıca arabulucu tarafından e-mail ile gönderilen tutanaklara vekiller tarafından e-imza ile imzalama işlemi de gerçekleştirilebilmektedir. E-imza ile imzalanan tutanaklar, ıslak imza ile imzalanan tutanaklar ile hukuki anlamda aynı nitelikte sayılmakta ve arabulucu tarafından görüşmenin tamamlandığını belirtir şekilde sisteme yüklenebilmektedir. Tüm bu yöntemler, zaman ve ekonomik açıdan tarafların yararına olmaktadır. Önemle belirtmek gerekir ki, fiziken yapılmayan bu görüşmelerde iyi niyet esas alınmalı, taraflarca arabulucuyu zor durumda bırakacak bir şekilde hukuka ve usule aykırı bir yöntem uygulanmamalıdır.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi tarafından verilen 2019/2485E. 2019/1674K. sayılı kararda telekonferans yolu ile arabuluculuk görüşmesi yapılması değerlendirilmiş[2] olup, “Kanunda tarafların telefonla arabuluculuk toplantısına katılabileceklerine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Aksine düzenlemelerden yüz yüze katılıma göre hükümlerin konulduğu anlaşılmaktadır. Burada her şeyden önce telefonla katılan kişinin ehil ve yetkili olup olmadığı ve bunun tespiti problemdir. Somut olayda yasal olarak tanımlanan ve hukuken geçerli olan bir ses tanımlama sisteminin bulunmadığı da dikkate alındığında konuşulan kişinin kim olduğunun yasal olarak tespitinde problem bulunduğu açıktır.” şeklinde verilen görüş ile kanuni bir düzenleme olmadığını ifade etmiş olsa da, makalemizde yer vermiş olduğumuz Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin “Taraflar Görüşme ve İletişim Kurulması” başlıklı 10. maddesinin birinci fıkrasında, “Arabulucu, tarafların her biri ile ayrı ayrı veya birlikte görüşebilir. Bu amaçla her türlü iletişim aracını kullanabilir.” hükmü ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’nin görüşü eleştirilebilir hâle gelmiştir. Yönetmelik hükmünde arabulucunun taraflarla yapacağı görüşmelerde her türlü iletişim aracının kullanılabileceği belirtilmiştir. Belirtilen istinaf kararında, telekonferans ile konuşulan kişinin ehil ve yetkili olup olmadığı ve konuşma esnasında ses tanıma sisteminin uygulanmadığı belirtilmiştir; bu durum görüntülü bir şekilde gerçekleştirilecek olan arabuluculuk görüşmesi ile çözülebilir. Böylece ne arabuluculuk görüşmesinin usulü ne de düzenlenen arabuluculuk tutanaklarının geçerliliği sorgulanabilecektir.
Ayrıca, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 15. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, “Taraflar, emredici hukuk kurallarına aykırı olmamak kaydıyla arabuluculuk usulünü serbestçe kararlaştırabilirler.” hükmü uyarınca, arabulucu düzenlemiş olduğu tutanağa tarafların arabuluculuk görüşmesini telekonferans yolu ile yapmayı tercih ettiklerini, bu yönde karşılıklı muvafakatleri olduğunu belirtebilir ve tarafların telekonferans görüşmesini yaptıkları telefon numaralarını tutanağa yazabilir; böylece, ispat sorunları bir ölçüde daha çözülmüş olur.
Arabuluculuk Daire Başkanlığı’nın Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Ticari Uyuşmazlıklarda Dava Şartı Arabuluculuk” başlıklı kitapta, makalemizde belirtmiş olduğumuz gibi telekonferans ile arabuluculuk görüşmelerinin gerçekleştirilebileceği şu ifadelerle belirtilmiştir: “Özellikle tarafların bir araya gelmesinde fiili imkânsızlık bulunduğu ya da tarafların menfaatlerinin gerektirdiği hâllerde tarafların arabuluculuk görüşmelerini telekonferans yöntemiyle yürütmeleri mümkündür. Bununla birlikte, telekonferans yöntemi arabuluculuk sürecini bir formaliteye dönüştürmek amacıyla kullanılmamalı ve süreç yönetiminden sorumlu olan arabulucu da tarafların bu yöndeki taleplerini kabul etmemelidir.”[3]
Başlangıçta, Arabuluculuk Daire Başkanlığı’nın arabuluculuk görüşmelerinin telekonferans veya görüntülü konuşma ile gerçekleştirilebileceğine için yazılı bir açıklaması olmadığından ancak hukukun günlük hayata ve toplumun gereklerine uyumlu bir şekilde işlemiş olduğundan bahsedilmiş ancak tüm Dünya’yı ve ülkemizi etkisi altına alan Covid-19 salgınının yayılma ihtimâlini en aza indirgemek adına birtakım tedbirler alınması gerektiği Başkanlık tarafından yapılan bir yazılı açıklama ile belirtilmiştir.[4]
Başkanlık tarafından düzenlenen yazıda, daha önceden başlanmış ve hâlihazırda devam etmekte olan arabuluculuk süreçlerine ilişkin uyuşmazlıklarda tarafların şehir içi ya da şehir dışında olup olmadığına bakılmaksızın arabuluculuk görüşmelerinde telekonferans yönteminin kullanılmasına ağırlık verilmesi ve arabulucuların yeni başlayan arabuluculuk süreçlerinde yasada belirtilen sürelerin sonuna doğru toplantı günü vermesini, riskli ve acil durumların devam etmesi hâlinde yine tarafların şehir içi ya da şehir dışında olup olmadığına bakılmaksızın telekonferans yönteminin kullanılması rica edilmiştir. Sonuç itibarıyla, her ne kadar Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi tarafından telekonferans yolu ile arabuluculuk görüşmelerinin gerçekleştirilmesi eleştirilmişse de somut durum doğrultusunda bu görüşmelerin telekonferans ya da görüntülü konuşma ile gerçekleştirilebileceği yasal dayanaklar çerçevesinde Başkanlık tarafından kabul edilmiştir. Hâlihazırda arabulucu olan kişiler tarafından görüşmeler belirtilen şekilde düzenlenmektedir.
SONUÇ
Özel hukuk uygulamalarında, uyuşmazlığın çözülmesi adına taraflarca başvurulan ihtiyari ya da zorunlu arabuluculuk süreci bir yargılama değil esnek bir süreçtir. Arabuluculuk sürecinin bir yargılama olmaması süreç sonucunda tutulan tutanakların hukuki niteliğini değiştirmemekte, bilindiği üzere son tutanak mahkeme ilamı niteliğinde olduğundan icra edilebilirdir. Arabuluculuk süreci, arabulucunun takdiri ile esnetilebilen bir süreç olup sesli ya da görüntülü olarak görüşmeler gerçekleştirilebilecektir. Arabulucu, ispat sorununu en aza indirgemek adına davet mektubunu taraflara yazılı olarak göndermekte, görüşmeye katılan kişilerin vekil ya da temsilci ise vekaletname, yetki belgesi ve imza sirkülerleri gibi temsil kabiliyeti olduğunu gösterir belgeleri taraflardan yazılı olarak talep etmektedir. Görüşmelerin tamamlanması sonrasında e-imza ya da kargo vasıtasıyla ıslak imza ile tutanakların imza süreci tamamlanmakta ve arabulucuya ulaşan tutanaklar sisteme kaydedilmektedir. Mahkemelerde gerçekleşen yargılama sürecine göre zaman ve ekonomik açıdan daha avantajlı olan arabuluculuk görüşmelerinin günümüz teknolojisine uyum sağlaması, bu görüşmelerin hukuk kuralları ve iyi niyet çerçevesinde gerçekleştirilmesi önem taşımaktadır.
[1] İlker Koçyiğit, Alper Bulur, T.C. Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanlığı’nın Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Ticari Uyuşmazlıklarda Dava Şartı Arabuluculuk, ARCS Matbaacılık, Ankara, 2019, s. 55
[2]Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/2485E. 2019/1674K. sayılı kararı, https://arabulucuyasor.com/anaforum/topic/telekonferansla-yapilan-arabuluculuk, Erişim Tarihi: 21.04.2020
[3] İlker Koçyiğit, Alper Bulur, T.C. Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanlığı’nın Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Ticari Uyuşmazlıklarda Dava Şartı Arabuluculuk, ARCS Matbaacılık, Ankara, 2019, s. 26
[4] T.C. Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanlığı, Koronavirüs Tedbirlerine Karşı Duyuru, http://www.adb.adalet.gov.tr/link/koronavirustdbrlr.pdf, Erişim Tarihi: 22.04.2020