Makaleler

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARLARI IŞIĞINDA MÜLKİYET HAKKI VE VERGİLENDİRME

19.02.2021

Serena BAKİOĞLU

Stj. Avukat

 

ÖZET

Mülkiyet hakkının koruma altına alındığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (“AİHS”)’nin 1 Numaralı Protokolü’nün 1. maddesi, bireylerin malvarlıklarına ilişkin geniş bir koruma sağlamaktadır. İşbu madde devletlerin vergilendirme kapsamı altında mülkiyet hakkına ilişkin almış olduğu tedbirleri de kapsamakta olup; yapılan müdahalelerde bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması ile kamu yararını arasında devletin koruması gereken bir denge mevcuttur.

 

Anahtar Kelimeler: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Mülkiyet Hakkı, Vergi.

 

GİRİŞ

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 1 Numaralı Protokolü’nün 1. maddesi kapsamında koruma altına alınan mülkiyet hakkı, birçok hukuk disiplinini ilgilendiren hem Türk Anayasa Mahkemesi hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (“AİHM”) önünde en çok ihlâl iddiasına konu edilen haklar arasındadır. Bu nedenle AİHS kapsamında mülkiyet hakkına ilişkin geniş kapsamda, yıllara yayılmış kararlar mevcuttur.

Protokol kapsamında mülkiyet hakkı devletlerin bireyler üzerindeki müdahalelerine ilişkin bir koruma sağladığından devletin en önemli gelir kaynaklarından biri olan verginin bu kararlar kapsamındaki yeri özellikle önem arz etmektedir.

 

  1. AİHS KAPSAMINDA MÜLKİYET HAKKI

 

1. Numaralı Protokolün “Mülkiyet Hakkı” başlıklı 1. maddesindeki[1] malvarlığı kavramı hem mevcut malvarlığını hem de meşru beklentiyi kapsayan bir anlam taşımaktadır. AİHS koruması altındaki mülkiyet hakkının kapsamı Türk mevzuatı kapsamından daha geniş bir koruma sağlamakta olup; Menkul ve gayrimenkul mallar, elle hisseler, fikri mülkiyet hakları, tahkim kararları, emeklilik maaş hakkı, ev sahibinin kira alma hakkı, hukuki bir hak iddiası mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmektedir.

 

Nitekim Marckx v. Belçika kararında AİHM ilk defa demiştir ki:

 

“…Herkesin mülkiyetinden müdahale edilmeksizin yararlanma hakkını tanımakla Madde 1 özünde mülkiyet hakkını güvence altına almaktadır. Bu husus “malvarlığı” ve “mülkiyetin kullanımı kelimelerden açıklıkla çıkmaktadır. Gerçekten de kişinin malvarlığı üzerinde tasarruf edebilmesi hakkı, mülkiyet hakkının geleneksel temel öğelerinden biridir…

Madde 1’in ikinci fıkrası yine de Sözleşmeci Devletlere “mülkiyetin genel yarara uygun olarak kullanılmasını denetim altına almak gerekli gördüğü nitelikteki yasaları yürürlüğe koyma” yetkisi vermektedir. Buna göre işbu fıkra Sözleşmeci Devletleri böyle bir kanunun “gerekliliği” hususunda tek yargıç kılmaktadır…. “Genel yarar”la ilgili olarak ise, bunun “mülkiyetin kullanımının kontrolü” için belirli vakalarda yasamaya imkân verdiği söylenebilir (…)”

 

  1. MÜLKİYET HAKKININ SINIRLANDIRILMASI

 

Temel hak ve özgürlükler kapsamında öncelik o hakkın korunması olup hakkın sınırlandırılması istisnai bir tutum olmalıdır.

Malvarlığından barışçıl şekilde yararlanma hakkına getirilen müdahalede ölçülülük incelemesi için AİHS “üç kural” sistemini benimsemiş özellikle ilk dönem kararlarında bu sistematiğe uygun kararlar vermiştir. Ancak mülkiyete yapılan müdahalenin niteliğine göre, ölçülülük incelemesinin tabi tutulacağı rejimde devreye girecek ölçütler (tazminat karşı edimi zorunluluğu, takdir marjının kapsamı gibi) değişebilmektedir.[2]

 

  • Birinci kural, mülkiyetin barışçıl kullanılması ilkesidir. Bu kural genel nitelikte olup müdahalenin ikinci veya üçüncü kural kapsamına sokulmadığı hallerde uygulandığından “her şeyi yakala formülü” olarak görülmektedir.

 

  • İkinci kural mülkiyetten yoksun bırakılmayı ve bunun tabi tutulduğu belirli koşulları kapsamaktadır.

 

  • Üçüncü kural ise Devletlerin, diğerleri arasında, genel yarar uyarınca, bu amaç için gerekli gördükleri yasaları icra ederek mülkiyetin kullanılmasını kontrol etmeye yetkisi olduğunu tanımaktadır.

 

Mülkiyet hakkına müdahalenin sınırları AİHS’e göre incelendiğinde: Müdahale hukuka dayalı, kamu yararı amacıyla ve ölçülü olmalıdır.

 

  1. Müdahalenin Hukuka Uygun Olması

 

Hukukilik ilkesi hem bir hukuk devleti olmanın hem de işbu makale konusu Protokol No. 1 Madde 1’in ilk ve en önemli gerekliliğidir.[3] Vergilendirme hususunda devletlerin keyfiliğini önlemek adına mutlaka kanuna dayanması gerekmektedir. Ancak vergilendirme hususu devlete geniş bir takdir yetkisi veriyor olduğundan ve vergilendirme süreci kanunlarla yürütüldüğünden bu incelemenin kapsamı özellikle önem taşımaktadır. Söz konusu madde malvarlığından yoksun bırakılma müdahalesi ancak hukukun öngördüğü koşullara tabi olarak ve devletlerin kanunları icra etme suretiyle mülkiyet hakkına müdahalede bulunabilmesi hususunu düzenlemektedir.[4] Hukukilik ilkesi kapsamında devletler gerekli durumlarda yeni vergiler düzenleyerek veya gerekli gördükleri hallerde vergi oranlarında değişiklikler yaparak mükelleflerin mülkiyet hakkına müdahalede bulunmaktadır.

Burada AİHM’in kabul etmiş olduğu hukukilik yalnızca yasal dayanağın ulusal hukuk mevzuatı kapsamındaki varlığı değil aynı zamanda söz konusu dayanağın hukuk devleti ilkesine uygun ve keyfiliğe yer vermiyor olmasıdır. Söz konusu yasanın gerekli özelliklere haiz olması, ulaşılabilir, kesin ve öngörülebilir olması gerekmektedir.[5] Burada bahsi geçen “hukukilik” AİHS’in diğer maddeleri ve içtihatları da kapsayacak şekilde geniş olarak yorumlanmaktadır. [6]

Špaček, s.r.o., v. Çek Cumhuriyeti kararında Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılan Genel Tebliğ ile öngörülen gelir vergisi matrahlarının yükseltilmesini öngören düzenlemeler Resmi Gazete’de yayımlanmadığı için hukukilik ilkesine aykırılık kapsamında değerlendirilmiştir.

 

  1. Müdahalenin Kamu Yararına Dayanması

 

Devletlerin vergiye ilişkin müdahalelerinde hukukiliğin yanı sıra kamu yararının da gözetilmesi gerekmektedir. Bir kamu makamı tarafından “malvarlığından” barışçıl yararlanmaya yapılan herhangi bir müdahale ancak meşru bir kamu yararına (veya genel yarara) hizmet ediyorsa haklılaştırılabilir.

Devlet ve birey arasındaki eşit olmayan ilişkide devletin sahip olduğu üstünlük mükellefler üzerinde açıkça baskı kurmaktadır. Burada yapılan müdahale devletlerin yürüttükleri ekonomik ve sosyal politikalar kapsamında vergilendirme yetkilerini kullanmaları, vergilerin tahsilini güvence altına almak için çeşitli önlemler uygulamaları, vergisel ödevlerini yerine getirmeyen mükelleflerin belirli yasal yollarla denetlenmesi, bu kişilere vergi idaresi tarafından ceza kesilmesi, yargı organlarınca vergi suçu işlediği kanaatine varılan kişilerin adli cezalara hükmedilmesi kamu yararına hizmet etmektedir.[7]

Vergilendirme kapsamında devletin sahip olduğu takdir yetkisi geniş tutulduğundan AİHM tarafından verilen birçok kararda devletin mülkiyet hakkına müdahalede meşru amacı olduğuna karar verilmiştir.

Önalım hakkının hazine tarafından başvurucunun satın aldığı taşınmaz üzerinde kullanılması şeklindeki müdahalenin fiili kamulaştırma niteliğinde ve keyfi olduğu gerekçesiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğinin ileri sürüldüğü Hentrich v Fransa davasında incelemeyi gerçekleştiren AİHM, vergi kaçakçılığının önlenmesinin kamu yararı kapsamında meşru bir amaç teşkil ettiğini, mülkiyet hakkına vergilendirme yoluyla müdahalenin ancak belirli ve öngörülebilir olduğunda meşru bir müdahale teşkil edeceğini belirterek mülkiyet hakkının korunması ile kamu çıkarı arasında adil bir denge kurulamadığı gerekçesi ile mülkiyet hakkının ihlâl edildiğine karar vermiştir.

 

  1. Müdahalenin Ölçülü Olması

 

Mülkiyet hakkına yönelik bir müdahalenin mevcut olması halinde hukukilik ve kamu yararı şartı sağlanıyor olsa dahi ölçülülük ilkesine aykırılık olması halinde müdahale ihlâl kapsamında olacaktır. Vergilendirme hususunda yapılan müdahalenin ölçülü olması için Devletin amacı ile söz konusu amaca ulaşmakta kullandığı araç arasında denge kurulmuş olmalıdır.  Burada yapılan müdahalenin orantılı olması, gereklilik arz etmesi ve elverişli olması AİHM tarafından aranan unsurlardır.

Travers ve Diğerleri v İtalya davasında başvurucuların ücretlerinin brütü üzerinden yapılan stopajın gelirlerinin %60’ına denk geliyor olması durumunda mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olmadığına karar verilmiştir.

 

Eko-Elda Avee v Yunanistan davasında başvuru şirketin fazladan ödenen kurumlar vergisinin iadesi talebi ile açmış olduğu davada yerel mahkeme tarafından ödenen verginin iadesine karar verilmiş ancak faize ilişkin mevzuatta bir düzenleme olmadığı gerekçesiyle faiz talebi reddedilmiştir. Bu karara istinaden yapılan AİHM başvurusunda, ödenen verginin iadesinin beş yıl sonra gerçekleştiği ve idarenin başvurucunun zararını tazmin etmediği, bu kadar uzun süre ile faizsiz iade almasının bireysel yarar ile kamu yararı arasında bulunması gereken adil dengeyi bozduğu gerekçesiyle mülkiyet hakkının ihlâline karar verilmiştir.

 

SONUÇ

AİHS’in 1 Numaralı Protokolü’nün 1. maddesinde görüldüğü üzere, devlet diğer temel hak ve özgürlüklerde olduğu gibi mülkiyet hakkını da korumak durumundadır. Mülkiyet hakkına yapılan müdahale istisna olup uyulması gereken kıstaslar yukarıda da açıklandığı üzere, hukuki bir dayanağın olması, kamu yararının olması ve ölçülülük ilkesine uygun olmasıdır. Bu kriterler Devletlerin vergilendirme yetkileri kapsamında da uygulanmakta ve bireyin yararı ile kamu yararı arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir.

 

[1] “1. Her gerçek ya da tüzel kişi, mülkiyetinden/malvarlığından müdahale edilmeksizin yararlanma hakkına sahiptir. Hiç kimse, kamu yararı uyarınca ve yasanın ve uluslararası hukuk genel ilkelerinin öngördüğü koşullara tabi olarak mülkiyetinden yoksun bırakılması hali hariç, mülkiyetinden yoksun bırakılmayacaktır.

2. Ancak yukarıdaki hükümler hiçbir biçimde, bir Devletin, mülkiyetin genel yarara uygun olarak kullanılmasını denetim altına almak ya da vergilerin yahut diğer katkıların/yükümlülüklerin yahut para cezalarının ödenmesini temin etmek üzere gerekli gördüğü nitelikteki yasaları yürürlüğe koyması yetkisine halel getirmeyecektir.”

[2] H. Burak Gemalmaz, Mülkiyet Hakkı, Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru El Kitapları Serisi - 6, Avrupa Konseyi Yayını, Ankara, 2018, sf:100-116. 

[3] Vistiņš and Perepjolkins v. Latvia; Béláné Nagy v. Hungary

[4] Iatridis v. Greece ; Former King of Greece and Others v. Greece, Broniowski v. Poland

[5] Guiso-Gallisay v. Italy

[6] Špaček, s.r.o., v. the Czech Republic, Vistiņš and Perepjolkins v. Latvia

[7] Gümüşkaya, Gamze, İnsan Hakları ve Vergilendirme: Mülkiyet Hakkı Yönünden İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne Kişisel Başvuru, T.C. İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Mali Hukuk Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2009, s.128