Makaleler

AYIPLI MALIN NEDEN OLDUĞU İŞ KAZASINDAN ÜRETİCİNİN SORUMLULUĞU

18.02.2021

Halil KALE

Makine Mühendisi, E. İş Müfettişi

 

ÖZET

İş kazaları, günümüz iş dünyasında işverenleri ve işveren vekillerini hem ödenen yüksek tazminatlar hem de karşılaşılabilecek hapis cezaları nedeni ile tehdit etmektedir. Çalışanlar iş kazasına maruz kaldıkları sırada üçüncü kişi olan bir üreticiden alınmış ürünü kullanabilmekte ve kazaya bu üründeki bir eksiklik de neden olabilmektedir. Bu durumda üreticilerin de iş kazasında sorumlu olabileceği, sorumlu olması gerektiği gibi hususlar akla gelmektedir.

 

Çalışmamızda üreticilerin iş kazalarında sorumlu olup olamayacağı ve sorumluluğun şartları ve sınırları incelenmiştir.

 

Anahtar Kelimeler: Ayıplı Mal, İş Kazası, Üreticinin Sorumluluğu.

 

GİRİŞ

İş kazalarından dolayı üreticinin sorumluluğunu inceleyebilmek için öncelikle iş kazasından dolayı sorumluluk üzerinde kısaca durmak gerekmektedir. İş kazası, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’ndaki tanımıyla “İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay”dır. Söz konusu tanım 6331 sayılı Kanun görüşmeleri sırasında da belirtildiği üzere, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’ndaki tanımı da kapsamaktadır. Yukarıda anlatılan tanımda belirtilmiş iş kazası gerçekleştiğinde işverenlerin ve/veya işveren vekillerinin ceza hukuku ve tazminat hukuku açısından sorumlulukları ortaya çıkmaktadır. Bu sorumlulukların ilke olarak kaynağı kusur sorumluluğudur, yani işveren kusuru oranında ve kusurundan dolayı sorumludur, bu kusurun kaynağı da işverenin yaptığı veya ihmâl ettiği hususlardır. Bazı durumlarda işveren veya işveren vekilinin kusurunun kaynağı üçüncü kişi olan üretici veya aracıdan aldığı ayıplı makine veya ürün olabilmektedir.

 

  1. Ayıplı Mal

 

Tacirler arasındaki satışlar açısından Türk Ticaret Kanunu’nda ayıplı mal tanımı yapılmamış olup ayıplı mal konusunda Türk Ticaret Kanunu’nun göndermesiyle Borçlar Kanunu’nun 219. maddesinde ayıplı malın özellikleri genel olarak belirtilmiştir. Buna göre, “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur.” denilmiştir. Buna göre satıcı, sattığı malda önceden belirttiği niteliklerin bulunmaması durumunda ve kullanım amacı bakımından alıcının beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ve ekonomik ayıplardan sorumludur. Ayıp türleri genel olarak ikiye ayrılmaktadır: Açık ayıp ve gizli ayıp.

 

Ayıbın türüne göre de bildirim süreleri bulunmaktadır. Mal veya hizmet alındığında Türk Ticaret Kanunu’nun 23/c maddesine[1] göre maldaki ayıp ilk bakışta görülebiliyorsa iki gün içerisinde ayıp konusunda bildirim yapılmalı; açıkça belli değilse malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içerisinde incelenmek veya incelettirilmek suretiyle ayıplı olup olmadığına bakılmalıdır. Bu durumda da ayıplı olmadığı kanısına varıldıktan sonra üründe ayıp çıkarsa bu durumda gizli ayıp söz konusudur ve Borçlar Kanunu’nun 223/2 maddesi[2] gereği gizli ayıp anlaşılır anlaşılmaz satıcıya bildirilmelidir. Gizli ayıbın iddia edilebileceği süre ise, Borçlar Kanunu’nun 223/2 maddesine göre iki yıldır; fakat iki yıl öncesinde bildirilen ayıplar için ve satıcının ağır kusurlu olduğu durumlarda iki yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmayacağı belirtilmiştir. Alıcının ayıplı mal konusunda çeşitli hakları bulunmakla birlikte, makalede ayıplı malın neden olduğu iş kazasından dolayı maddi zararını talep edip edemeyeceği hususu üzerinde durulacaktır.

 

  1. İşverenin İş Kazasından Dolayı Sorumluluğu

 

İşverenin iş kazasından dolayı sorumluluğunun kaynağı, Borçlar Kanunu’nun 417. maddesinde belirtilen, “İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir.” hükmü ve Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına göre sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine bağlıdır. Buna göre işveren kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeni ile oluşan zararlardan sorumludur ve bu sorumluluk Yargıtay içtihatlarında[3] da belirtildiği gibi kusur sorumluluğuna dayanmaktadır.

 

  1. Üreticinin İş Kazasından Dolayı Sorumluluğu

 

Borçlar Kanunu’nun 61. maddesindeki, “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” hükmü ile müteselsil sorumluluktan bahsedilmiştir. İş kazasından dolayı işçinin zararından işverenlerle beraber kusuru olan üçüncü kişiler de sorumlu tutulabilmektedir. Burada özellikle malın ayıplı olması nedeniyle üreticinin sorumluluğu üzerinde durulacaktır. Makina Emniyeti Yönetmeliği’ne göre, üretilecek makinelerin üzerinde CE işareti bulunmalı ve makineler Yönetmelik’te belirtilenlere ve ilgili standartlara uygun olarak üretilmelidir. Uygulamada makineler, Makine Emniyeti Yönetmeliği ve ilgili standarda aykırı olarak üretilebilmekte ve bu durum iş kazasına neden olabilmektedir. Burada makinenin eksikliği yani ayıbı akıllara gelmektedir, yazının başında da belirtildiği gibi ayıbın türüne göre sorumluluk değişmektedir.

 

  1. Açık Ayıptan Doğan Sorumluluk

 

Açık ayıpta daha önce de anlatıldığı gibi, iki ve sekiz günlük bildirim süreleri bulunmaktadır ve bu bildirim sürelerinde herhangi bir bildirim yapılmazsa ürünün alıcı tarafından ayıbıyla kabul edildiği düşüncesi oluşmaktadır. Bu duruma kusur sorumluluğu ve illiyet bağı açısından bakıldığında işveren-alıcının makinedeki ayıbı bildiği halde bildirim yapmaması, işveren-alıcının ürünü olduğu şekilde kabul ettiği sonucuna neden olmakta ve işveren-alıcının iradesi, satıcının iradesinin önüne geçtiğinden illiyet bağını kesebilmektedir. Kanaatimizce işveren-alıcının bu durumda malı olduğu gibi kabul ettiği için malda veya makinede kabul edilen eksikliğin neden olduğu bir kazadan dolayı satıcının sorumlu olmadığıdır. Burada dikkat edilecek husus, iş kazasının bildirim süresi içerisinde yaşanması durumudur, bu durumda henüz bildirim süresi geçmediğinden işveren-alıcının malı incelemesi için tanınan süre henüz bitmediğinden üründeki ayıp nedeni ile yaşanan iş kazasından satıcı veya aracının sorumlu olduğu sonucuna varılabilir.[4]

 

  1. Gizli Ayıptan Doğan Sorumluluk

 

Gizli ayıp açık ayıba göre normal inceleme veya inceletme ile tespit edilemeyen ayıplardandır. Örneğin, presin yazılımında bulunan hata gizli ayıp olarak sayılabilmektedir. Bazı durumlarda iş kazası meydana geldikten sonra yapılan araştırmalarda makinadaki ayıp fark edilmektedir. Bu durumda işverenin ve kaza geçiren işçinin iş kazasından dolayı maddi ve manevi zararı ortaya çıkmaktadır. Söz konusu zarar müteselsil sorumluluk hükümlerine göre işçi tarafından hem işveren hem de üreticiden istenebileceği gibi işveren zararı ödedikten sonra rücu talebiyle üreticiden de ayrı bir dava açarak kusuru oranında zararının karşılanmasını isteyebilmektedir, hatta bazı durumlarda kusur oranı belirlenemese bile üreticiden zararı gidermesi beklenebilmektedir.[5]

 

SONUÇ VE TARTIŞMA

İş kazalarında üreticilerin ürettikleri makine ve ürünlerden sorumlu tutulması henüz ülkemizde yerleşmiş uygulamalardan olmamakla birlikte, işverenlerin iş kazası sonrası hapis cezası ve yüksek tazminatlarla karşılaşması, satın aldıkları makinelerin ayıplı olup olmadığını sorgulamalarına neden olmaktadır. Avrupa’da ise benzer durumlarda üreticinin sorumlu tutulduğu davalarla sık sık karşılaşılabilmektedir. Örneğin, Avrupa Birliği Yüksek Mahkemesi’ne kadar taşınan Case C-40/04v Criminal Proceedings Against Syuichi Yonemoto davasında Abkant Preste bulunan acil durdurma butonun ayıplı olması nedeni ile istenmeyen zamanda presin çalışmasına izin vermesi ve işçinin elinin kesilmesine neden olması olayında ithalatçı konumunda olan Syuichi Yonemoto tazminata ve hapis cezasına mahkum edilmiştir.[6] Bu durum da üreticilerin gün geçtikçe iş kazalarında, ürettikleri ürün nedeni ile davalı taraf olmalarına neden olmaktadır. Üreticilerin üretim yaparken iş güvenliği konusunda uymaları gereken birçok yönetmelik ve standart olması üretimin hukuki boyutunu karmaşıklaştırmakta ve üreticilerin bu standartlara, Avrupa Birliği Direktifleri’ne uyum sağlamak için profesyonel yardım almalarını zorunlu hâle getirmektedir. İlliyet bağının kesilmediği makine hatalarından dolayı üreticiler ileride ceza ve tazminat davalarına maruz kalabileceklerdir.

 

 

 

[1] “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.”

[2] “Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmâl ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.”

[3] "İşverenin yukarıdaki hükümler dahil kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlâline bağlı zararların tazmini sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabi" olduğu hükme bağlanmak suretiyle, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluğun hukuki niteliği konusunda tartışmalar sona erdirilmiş, sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan ölüme ve vücut bütünlüğünün zedelenmesine veya kişilik haklarının ihlâline bağlı zararların tazmininde sözleşmeden doğan sorumluluk hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. Öte yandan objektifleştirilen kusur, kusur sorumluluğunu kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da, onu kusursuz sorumluluk haline dönüştüremez. Çünkü, bazı istisnalar dışında işverenin sorumluluğu için kusurun varlığı şarttır. Ancak Türk Borçlar Kanunu’nun 417/2. maddesi, Anayasa ve 6331 sayılı Kanun hükümleri objektifleştirilmiş kusur sorumluluğu ilkesi gereğince işverenin sorumluluğunu oldukça genişletmiştir.  21. Hukuk Dairesi 2016/4174 E.,  2016/5185 K. (Yargıtay Kararları ile İş Güvenliği Hukuku, Halil Kale, Maliye Hesap Uzmanları Derneği 2018)

[4] Somut olayda, davalılardan Talat’a ait çiftlikte bulunan traktöre bağlı çalışan saman kırma makinesinde meydana gelen iş kazasında, davalı Talat’ın işveren, davalı Nevzat’ın ise saman kırma makinesinin üreticisi olduğu, davalılar aleyhine görülen ceza yargılaması neticesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, eldeki dosyada hükme esas alınan 28.01.2013 ve 26.07.2013 tarihli raporlarda davalı işveren Talat’ın %35, Nevzat’ın %35, kazalının %30 kusurlu olduğu kanaatinin bildirildiği, buna göre saman balyasının makine içine atılmasını sağlayan açıklığın gereksiz derecede büyük olduğu, bu büyüklüğün saman balyasının girebileceği kadar yapılması gerektiği, ayrıca saman balyası atmak için yapılan platformun genişliğinin kısa olduğu, ayrıca vidalı milin açıkta dönmemesi, kapağa yakın kısmının üzerinin kapalı olması gerektiğinden bahisle davalı Nevzat’a kusur atfedildiği anlaşılmaktadır. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, herhangi bir davranışın zararlandırıcı sigorta olayında sorumluluğa neden olabilmesi için sonuç ile arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Dosya kapsamına göre, davalı Talat tarafından saman kırma makinesinin uzun süre önce satın alınarak kullanıldığının, iş güvenliği tedbirlerini alma ve özellikle bu tedbirlere uyulması için gerekli eğitim ve denetim yetki ve sorumluluğunun işverene ait olduğu, işverenin geniş ölçüde gözetim ve denetim, işçilerini tehlikelere karşı bilinçlendirme, iş disiplinini sağlama yükümlülüğünün bulunduğunun, hükmün açıklanmasının geri bırakılması ilişkin kararın, kesinleşmiş mahkumiyet kararı olarak kabul edilemeyeceğinin belirgin bulunması karşısında; üretici Nevzat’ın mevzuata aykırı olduğu ileri sürülen eylemleri ile ölüm olayı arasında uygun illiyet bağının ve kusurunun bulunmadığının gözetilmemesi isabetsiz bulunmuştur. 10. Hukuk Dairesi 2014/2389 E., 2014/27692 K.

[5] Davacı tanıkları davacının temizlik yaptığı evde yerde bulunan soda şişesini mutfak tezgahı üzerine koyduğu sırada patladığını, etrafın cam kırıkları ile dolu olduğunu, davacının sağ gözünü tuttuğu ve kan içinde olduğunu, soda şişesi üzerindeki etiketten markasının "S" olduğunun anlaşıldığını, yoldan geçen bir şahsın yardımı ile davacıyı hastaneye götürdüklerini belirtmişlerdir. Davacının ilk muayenesini yapan M. Göz Cerrahi ve Lazer Merkezi tarafından davacının soda şişesinin patlaması sonucu sağ gözünden yaralanma şikayeti ve kliniklerine başvurduğu belirtilmiştir. Açıklanan nedenle davacının sağ gözünün davalı şirketin ürettiği maden suyu şişesinin patlaması ile yaralandığı tartışmasızdır. Dosya üzerinde inceleme yapan kimya mühendisi bilirkişi olayın nasıl meydana gelebileceğini açıklamış, 23/12/2004 tarihli ek raporu ile de olayın meydana geldiği ortamın şartlarının belli olmadığını, patlamaya yol açan şişenin ve etiketinin mevcut olmamasından dolayı üretici firmanın kusur oranının belirlenmesinin mümkün olmadığını belirtmiştir. Kusur oranının belirlenememesi davanın tümden reddini gerektirmez. Bilirkişi raporunda belirtilen nedenler ancak indirim nedeni olabilir. Mahkemece davacının zarar miktarı belirlenerek uygun bir tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın tümden reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. 4. Hukuk Dairesi 2005/8792 E,  2006/6946 K. (Yargıtay Kararları ile İş Güvenliği Hukuku,Halil Kale, Maliye Hesap Uzmanları Derneği 2018)

[6]Case C-40/04v Criminal proceedings against Syuichi Yonemoto,  https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/?uri=CELEX%3A62004CJ0040 (Erişim Tarihi:27.11.2019)