Özgen POLAT
Kıdemli Vergi Asistanı
ÖZET
Birleşik Krallık, 2016 yılında gerçekleşen referandumla, 1973 yılında üyesi olduğu Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı aldı. Böylece, Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılmasının akabinde 31 Aralık 2020 tarihine kadar sürecek Brexit geçiş süreci başlamış oldu. Geçiş süreci boyunca Avrupa tek pazarı ve gümrük birliği konularında Birleşik Krallık, Avrupa Birliği tarafından koyulan kurallara tabi olmaya devam edecek. Geçiş sürecinin amacı, işletmelerin, bireylerin ve yönetimin değişikliklere uyumunu kolaylaştırmak. Bu süreçte, Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık arasında, Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılığı sonrası yaşanacak ticari, ekonomik ve sosyal değişimleri belirleyecek görüşmeler sürdürülmektedir. Görüşmelerin 15-16 Ekim 2020 tarihlerinde gerçekleşecek olan EU Summit öncesi tamamlanması umuluyor.
İşbu makale, 30.09.2020 tarihinde yazılmış olup; makale kapsamında Birleşik Krallık’ın Brexit sonrası olası ticari ve vergisel değişimlerini ve bu değişikliklerin bireyler, işletmeler ve ülke ekonomisine olası etkileri üzerinde durulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Brexit, Avrupa Birliği, Avrupa Adalet Divanı, Gümrük Birliği, Serbest Ticaret Anlaşmaları, Vergi, OECD.
GİRİŞ
Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılması, Avrupa Birliği ile ilişkilerin tamamen koparılması anlamına gelmeyip, Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği arasında yeni ilişkilerin başladığı bir dönem olarak tanımlanmalıdır. Görüşmeler neticesinde bazı konularda uzlaşmaya varılması ihtimali bulunmakla birlikte, anlaşmasız ayrılık ihtimali daha yüksek görülmektedir.
Avrupa Birliği üye ülkeleri arasındaki ekonomik aktivitelerin Avrupa Birliği kurallarına tabi olması, Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılık kararının hem işletmeler hem de bireyler nezdinde büyük belirsizlikleri beraberinde getirmesine yol açtı. Anlaşmasız ayrılık senaryosunda, yeni kanunların ve ikili anlaşmaların yapılmasına kadar yaşanacak süreçte, bu belirsizlik bir süre daha var olmaya devam edecek. Belirsizlik sürecinin işletmeler üzerindeki etkilerinden, hukuki etkileri başta olmak üzere, vergi, finansman, tedarik zinciri ve döviz kuru etkileri olarak bahsedilebilir. Gelecekte vergisel anlamda gerçekleşecek olan değişiklikler de söz konusu görüşmelerin sonucuna göre netlik kazanacak. Birleşik Krallık kanunlarınca uygulanan KDV ve gümrük vergisi gibi dolaylı vergiler Avrupa Birliği temelli vergiler olduğundan, bu vergilerin Brexit sürecinde en fazla değişikliğe uğrayacak vergiler olacağı öngörülüyor. Bu nedenle, Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği Direktifleri, düzenlemeleri ve konsey kararlarının yerine geçecek yeni düzenlemeleri yerel mevzuatına getirmesi beklenmektedir.
COVID-19’un global anlamda olduğu gibi, Birleşik Krallık üzerinde de negatif etkileri olmuştur. COVID-19’un ülke ekonomileri üzerindeki negatif etkilerinin verimli bir şekilde telafisi, ülkeler arası sağlıklı ticari ilişkiler ile mümkündür. Brexit süreci ile, Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği üyesi olmanın sağladığı avantajlardan feragat etmesinin ülke ekonomisinin iyileşmesi sürecine olumsuz etkileri olacaktır. Dolayısıyla, mevcut durum, Birleşik Krallık açısından Brexit sürecini Avrupa Birliği ile yapılacak bir anlaşma ile tamamlamanın faydalı olacağını göstermektedir.
Avrupa Birliği üye ülkeleri, Avrupa birliği tarafından belirlenen standartlara uymakla yükümlüdür. Kurallara uyulmaması halinde başvurulan yargı müessesesi Avrupa Adalet Divanı’dır. Avrupa Adalet Divanı tarafından alınan kararların reddi Birleşik Krallık’ta yalnızca Yüksek Mahkeme tarafından gerçekleşebilmekte idi. Aralık 2019’da Birleşik Krallık Başbakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Avrupa Adalet Divanı tarafından alınan kararları reddetme yetkisinin alt mahkemelere de verileceği açıklandı. Başbakanlık bu durumu “yasaların kontrolünü geri almak ve ülkeyi Avrupa Birliği hukukundan kurtarmak” olarak tanımladı.
31 Aralık 2020’de Brexit geçiş sürecinin bitmesiyle birlikte Birleşik Krallık Avrupa Gümrük Birliği’nden de ayrılmış olacak. Bu kapsamda 19.05.2020 tarihinde, 21.01.2021 tarihinde yürürlüğe girmek üzere Birleşik Krallık Küresel Tarifesi (UK Global Tariff) yayımlandı. Tarifenin, 31 Aralık 2020 tarihine kadar uygulanacak olan Avrupa Birliği Ortak Dış Gümrük Tarifesi’nin yerini alması planlanmaktadır. İthalat sırasında ödenecek gümrük vergilerini içeren tarife, Birleşik Krallık ile ticaret anlaşması bulunan ülkeler arasındaki ithalatlarda uygulanmayacak.[1] Avrupa Birliği ile gümrük vergisi konusunda bir anlaşmaya varılamaması halinde, Brexit sonrası, Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği üye ülkeleri arasında gerçekleşecek olan ticari işlemler ithalat ve ihracat olacak değerlendirilecek ve gümrük vergisi ödenmeye başlanacaktır. Gümrük vergisi uygulamasının başlaması ticari faaliyetler yürüten şirketler için uyum maliyetinin ortaya çıkmasına neden olacaktır.
Birleşik Krallık, 01.01.2021 tarihinde yürürlüğe girmek üzere 19 ülke/blok ile serbest ticaret anlaşmasını tamamlamış olup, Türkiye’nin de içinde bulunduğu 18 ülke/blok ile görüşmeler devam etmektedir. Andorra, San Marino ve Türkiye gibi gümrük birliği üyesi olan ülkeler ile yapılacak anlaşmalar, Avrupa Birliği ile devam eden görüşmelerin sonucuna göre şekillenecektir. Birleşik Krallık Avustralya, Yeni Zelanda ve Amerika Birleşik Devletleri ile 01.01.2021 tarihinde yürürlüğe girmek üzere karşılıklı tanınma anlaşması imzalamıştır. Karşılıklı tanınma anlaşması, mevcut Avrupa Birliği ticaret anlaşmaları ile aynı özellikleri taşıyor olup, 31.12.2020 tarihinden sonra Birleşik Krallık ve anlaşmayı imzalayan ülkelerin ticaret ilişkilerinin Avrupa Birliği üyesi iken olduğu şekilde devam edeceğini göstermektedir.[2]
Birleşik Krallık, 11.09.2020 tarihinde Japonya ile bir serbest ticaret anlaşması konusunda uzlaşmaya varmıştır. Söz konusu anlaşma, Birleşik Krallık’ın ticari anlamda bağımsız bir ülke olarak sonuçlandırdığı ilk büyük anlaşma olma niteliğindedir. Anlaşma kapsamında Birleşik Krallık ve Japonya arasındaki ticaretin 15,2 milyar Sterlin artması öngörülüyor. Birleşik Krallık ekonomisine uyarlanan anlaşma kapsamında, Birleşik Krallık’a Avrupa Birliği ve Japonya arasındaki mevcut ticaret anlaşmasının ötesinde ek faydalar sağlanmakla birlikte, Japonya’ya ihracat yapan Birleşik Krallık şirketlerine bir dizi alanda rekabet avantajı sağlanmıştır.[3]
İlgili konuda anlaşma yapılmaması durumunda gümrük vergisinde olduğu gibi, KDV konusunda da Brexit sonrası uygulamada değişiklikler yaşanması kaçınılmaz olacaktır. 2019 yılı Birleşik Krallık vergi gelirleri toplam 623,36 milyar İngiliz Sterlini olarak gerçekleşmiştir.[4] İlgili yılın toplam vergi gelirleri içinde KDV’nin payı ise 132,18 milyar İngiliz Sterlinidir.[5] Birleşik Krallık gelirleri arasında önemli bir paya sahip olan KDV’nin dayanağı olan kanunlar Avrupa Birliği direktifleri doğrultusunda hazırlanmıştır. Gümrük vergisinde olduğu gibi KDV konusunda yaşanacak prosedür değişiklikleri de uyum maliyetinin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Öte yandan, Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği üye ülkeleri arasındaki gümrük vergileri ve KDV’nin artması, Avrupa Birliği üye ülkelerinin Birleşik Krallık’tan yapacakları ithalatları daha maliyetli hale getirecek, bu nedenle tercih edilebilirliğini azalacaktır. Aynı şekilde, Birleşik Krallık tarafından Avrupa Birliği ülkelerinden yapılacak olan ithalatlar da eskisine göre daha maliyetli olacaktır.
Birleşik Krallık doğrudan vergileri Avrupa Birliği temelli vergiler olmayıp, geçtiğimiz yıllarda Avrupa Birliği standartlarına uymadığı gerekçesiyle birden çok kez yeniden düzenlenmiştir. Değişikliklerin büyük kısmı çifte vergilendirmenin önlenmesi ve bireylerin mukimliği konularında yapılmıştır. Geçmişte Avrupa Birliği Direktifleri’ne uyum sorunu yaşamış olan Birleşik Krallık, Brexit sonrası her ne kadar yeni vergi kanunlarını belirlemede özgür olacaksa da hükümetin, vergi kaçakçılığı ve rekabetçi olmayan çifte vergilendirme gibi sorunları önleme amacıyla yine Avrupa Birliği Direktifleri’nden etkilenmesi muhtemeldir. Birleşik Krallık’ın Brexit sonrası kurumlar vergisi ve gelir vergisi oranlarını düşürerek agresif bir vergi politikası uygulamasının Avrupa Birliği açısından olumsuz etkileri olacağından, Avrupa Birliği tarafından bunun önüne geçme yönünde bir anlaşma yapılmak istenebilmesi de mümkün görülmektedir.
Avrupa Birliği Direktifi’ne göre, Avrupa Birliği üye ülkelerinde mukim gerçek ve tüzel kişilerin birbirleri arasında yaptıkları temettü ödemeleri stopaja tabi değildir. Aynı şekilde, Avrupa Birliği üye ülkelerinde mukim şirketler arasında yapılan faiz ve gayri maddi hak ödemeleri de stopaja tabi değildir. Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği arasında ilgili bir anlaşmanın yapılmaması halinde, Avrupa Birliği direktiflerince belirlenen temettü, faiz ve gayri maddi hak ödemelerinde Avrupa Birliği üye ülkeleri tarafından yararlanılan avantajlar Brexit sonrası iki taraf için de geçerli olmayacaktır. Avrupa Birliği Şirket Birleşmeleri Direktifi kapsamında, ilgili ülkeden çıkış nedeniyle elde edilen kazançlar üzerinden ödenecek verginin ertelenmesi Avrupa Birliği üye ülkeleri içinde şirket yeniden yapılandırmalarını kolaylaştırmıştır. Söz konusu direktiflerin hem Birleşik Krallık hem de Avrupa Birliği için önemi açıktır. Bu nedenle, bu konular üzerinde bir anlaşmaya varılması iki taraf için de faydalı olacağından, tarafların ilgili konularda bir anlaşma üzerinde görüşmesi olasılığı yüksek görülmektedir.
Birleşik Krallık, Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD)’nün Matrah Aşındırması ve Kâr Aktarımı (BEPS) projesinin arkasındaki itici güçlerden biri olmuştur. Ayrıca, kötüye kullanımın önlenmesi ve kontrol edilen yabancı kurum kazancı gibi kurallar başta olmak üzere vergiden kaçınma karşıtı kuralları uygulamada da lider ülkelerden biridir. Çok uluslu işletmeler açısından en büyük soru işaretlerinden biri ise, Avrupa Birliği üye ülkeleri tarafından uygulanan, faizlerin indirilebilirliğinin FAVÖK’ün %30’u ile sınırlı olması konusudur. Ancak bu kural OECD tarafından teşvik edilen bir uygulama olduğundan, Birleşik Krallık’ın bu uygulamayı sürdürmekten kaçınması pek mümkün görülmemektedir.
SONUÇ
Brexit sonrası döneme ilişkin büyük bir belirsizlik mevcut. Avrupa Birliği ile yapılan görüşmelerin henüz sonlandırılmamış olması, soru işaretlerinin daha büyük olmasına neden olmaktadır. Avrupa Birliği’nden anlaşmasız ayrılık durumunda geçici kanunlar ile bu belirsizlikler ortadan kaldırılabileceği gibi, hızlı aksiyon alınarak kapsamlı ve kalıcı değişiklikler yapılması da mümkün görülmektedir. Sürecin mevcut durumunda, Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği üye ülkesi olarak sahip olduğu ticari ayrıcalık ve ilişkilerin daha fazlası için anlaşmalar yapmak üzerine çalışmalar yürüttüğü, şu ana kadar tamamlanmış çok sayıda serbest ticaret anlaşması olduğu görülmektedir. Avrupa Birliği ile bir anlaşmaya varılmaksızın ayrılık sonrası, Avrupa Birliği temelli dolaylı vergilerin en fazla değişiklik yapılacak vergiler olması öngörülse de Birleşik Krallık’ın mevcut yatırımları ülkede tutma, yeni yatırımlar için ise cazip bir piyasa yaratma çabasıyla Avrupa Birliği ülkelerinden farklılaşma yoluna gitmesi ve bu kapsamda kurumlar vergisi ve gelir vergisi gibi konularda Avrupa Birliği’nden farklı bir yaklaşım sergilemesi muhtemeldir. Temettü, faiz ve gayri maddi hak ödemeleri gibi pasif gelirler konusunda anlaşmasız bir ayrılık gerçekleşmesi durumunda, ilgili ülkelerde faaliyet gösteren kişiler ve çok uluslu işletmeler açısından dezavantaj oluşacaktır.
NAZALI VERGI & HUKUK |
[1] https://www.gov.uk/guidance/uk-tariffs-from-1-january-2021 (Erişim tarihi: 30.09.2020)
[2] https://www.gov.uk/guidance/uk-trade-agreements-with-non-eu-countries#trade-agreements-from-1-january-2021 (Erişim tarihi: 30.09.2020)
[3] https://www.gov.uk/government/news/uk-and-japan-agree-historic-free-trade-agreement
(Erişim tarihi: 30.09.2020)
[4] https://www.statista.com/statistics/284298/total-united-kingdom-hmrc-tax-receipts/ (Erişim tarihi: 30.09.2020)
[5] https://www.statista.com/statistics/284317/united-kingdom-hmrc-tax-receipts-vat/ (Erişim tarihi: 30.09.2020)