KONU: İdari işlemlerde dava açma süresinin belirtilmediği hallerde özel ve genel dava açma süresinin işletilmesi konusunda Danıştay Dava Daireleri ve Kurulları kararları arasındaki aykırılığın, yazılı olarak bildirilen ve zımnen reddedilen işlemler yönünden ayrı ayrı değerlendirilmek suretiyle içtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesine ilişkindir.
Danıştay 8. Dairesi’nin 11.05.2011 Tarih ve E.2011/1456, K.2011/2671 Sayılı Kararı’nda, dava açma süresinin gösterilmediği ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmış olup; ilgili kanunda belirlenen özel dava açma süresi geçtikten sonra ödeme emrine karşı açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararı onanmıştır.
Danıştay 14. Dairesi’nin 14.06.2017 Tarih ve E.2016/662, K.2017/4012 Sayılı Kararı ve Danıştay 6. Dairesi’nin 4.10.2019 Tarih ve E.2019/10557, K.2019/10084 Sayılı Kararı’nda, davacıya ait taşınmaz üzerinde bulunan yapının, riskli yapı tespitine dair işleme karşı yapılan itirazın reddine ilişkin olan ve başvuru mercii ve süresi gösterilmeyen Riskli Yapı Tespitinde İtiraz Değerlendirme Heyeti kararının ve söz konusu yapının yıkımına ilişkin Belediye Başkanlığı işleminin iptali istemiyle açılan davada, işin esası incelenmek suretiyle verilen dava konusu işlemlerin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararı, Danıştay 14. Dairesi’nin 14.06.2017 tarih ve E.2016/662, K.2017/4012 sayılı kararı ile, itirazın reddine dair karara karşı 6306 sayılı Kanun’da öngörülen 30 günlük dava açma süresi geçirildikten sonra açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenemeyeceği; yıkım işleminin de bu doğrultuda yeniden değerlendirilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur.
İdare Mahkemesince bozma kararına uyularak davanın Riskli Yapı Tespitine İtiraz Değerlendirme Heyeti kararına ilişkin kısmının; riskli yapı tespitine karşı yapılan itirazın reddine yönelik kararın tebliğ edildiği 27.11.2014 tarihinden itibaren 30 günlük dava açma süresi geçirildikten sonra 08.01.2015 tarihinde açıldığı gerekçesiyle süre aşımı yönünden, yıkıma ilişkin kısmının ise esastan reddine karar verildiği, bu kararın 6. Daire’nin anılan kararı ile onandığı, karar düzeltme isteminin de aynı Daire’nin 17.09.2020 tarih ve E.2020/1424, K.2020/7875 sayılı kararı ile reddedildiği belirtilerek Dairece başvuru mercii ve süresi gösterilmeyen yazılı bildirim üzerine özel dava açma süresinin işletilmesi yönünde karar verilmiştir.
Genel dava açma süresine tâbi bir idari işlemde, başvuru yolu ve süresinin belirtilmemiş olmasının ilgilisine belirsiz süreli dava açma hakkı vermediği yorumu yapılarak, işlemin tebliğ ya da öğrenme tarihinden itibaren, vergi mahkemelerinde 30 günlük, idare mahkemelerinde 60 günlük genel dava açma süresinde aşılmayan davanın süre aşımı nedeniyle reddi gerektiği yönünde kararlar verilmiştir. Şöyle ki,
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 04.03.2019 Tarih ve E.2017/2905, K.2019/857 Sayılı Kararı’nda, idare mahkemesince, dava konusu işlemde kanun yolu ve mercii ile başvuru süresinin belirtilmediği, bu işlemin davacıya imzası karşılığında tebliğ edildiği ve tebliğ yazısında da kanun yolunun ve başvuru süresinin gösterilmediği, davanın dava açma süresi geçtikten on gün sonra açıldığı, kanunu bilmemek mazeret olmamakla birlikte hukuk sistemimizde idari işlemlerin hukuka uygunluk karinesinden yararlanıldığı ve bu tür ağır sonuçları olan işlemler de dahil idari işlemlerin yargısal denetiminin sağlanması yükümlülüğünün hak ve menfaati ihlâl edilenlere yüklenmiş olduğu, idareye Anayasa'nın 40. maddesi ile yüklenen yükümlülüğün bir ceza niteliğindeki dava konusu işlemde ihmâl edilmesinin sonuçlarının davacıya yükletilmesinin vicdanen kabul edilebilir olmadığı gerekçesiyle süre itirazı yerinde görülmeyerek işin esası incelenerek verilen karar, Danıştay 12. Dairesi’nin 04.12.2013 tarih ve E.2012/13750, K.2013/9496 sayılı kararı ile 60 günlük genel dava açma süresi geçirildikten sonra açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenemeyeceği gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma kararına istinaden, İdare Mahkemesince ilk verilen kararda ısrar edilmesi üzerine İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından, Anayasa’nın 40. maddesinin 2. fıkrasındaki kuralın, özel dava açma süresine tâbi olan ve bu sürenin gösterilmediği işlemler söz konusu olduğunda uygulanması gerektiği sonucuna varılmıştır. Genel dava açma süresine tâbi olan işlemlerde başvuru yolu ve süresi belirtilmese de 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda (“İYUK”) açıkça belirtilen ve ilgililerce bilindiği kabul edilen genel dava açma süresi geçtikten sonra açılan davada süre aşımı bulunduğuna karar verilmiştir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 58. Maddesindeki Özel Dava Açma Süresi:
İşbu Kanun maddesinde, ödeme emirlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 01.01.2018 tarihine kadar 7 gün, bu tarihten itibaren 15 gün içerisinde iptal istemiyle dava açılabileceği kurala bağlanmıştır.
Bu bakımdan Danıştay 10. Dairesi’nin 31.05.2017 Tarih ve E.2016/15899, K.2017/2799 Sayılı Kararında, İdari işlemlerin nitelikleri gereği özel kanunlarda, genel dava açma süreleri dışında ayrı dava açma sürelerinin öngörülmüş olması halinde, idari işlemlerin dava açma süreleri gösterilmedikçe özel dava açma sürelerinin uygulanmasına olanak bulunmadığı, aksine bir yorumun, Anayasa’nın 40. maddesinin göz ardı edilmesi sonucunu doğuracağı, bu itibarla Anayasa’nın 40. madde hükmü dikkate alınarak, özel dava açma süresine tâbi olmasına rağmen, bu hususun idari işlemde açıklanmaması hâlinde, dava konusu işlemin tebliğ tarihinden itibaren, özel dava açma süresinin değil 60 günlük genel dava açma süresinin uygulanması gerektiği belirtilmiştir. İdare Mahkemesi’nin süre bakımından ret kararı gerekçeli onanmış olup; kararın düzeltilmesi istemi de reddedilmiştir.
Ayrıca, Danıştay 6. Dairesi’nin 16.05.2019 Tarih ve E.2019/7187, K.2019/4409 Sayılı Kararında, özel kanununda yer alan düzenleme uyarınca tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde iptali istemiyle dava açılması gereken dava konusu ödeme emri içeriğinde Anayasa’nın 40. maddesinde yer alan düzenlemeye uygun olarak dava açma süresinin gösterilmemiş olması nedeniyle, işlemin tebliğ tarihinden itibaren genel dava açma süresi olan 60 gün içerisinde bakılmakta olan davanın açıldığı ve davanın süresinde olduğunun kabulü gerektiği gerekçesiyle süre aşımı nedeniyle davanın reddi yolundaki idare mahkemesi kararı bozulmuştur.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 11.06.2014 Tarih ve E.2012/1402, K.2014/2629 Sayılı Kararında, yukarıdaki gerekçeyle davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki ısrar kararı bozulmuştur.
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 102. Maddesindeki Özel Dava Açma Süresi:
İşbu Kanun maddesinde, idari para cezası verilmesine ilişkin kararın tebliğinden itibaren 30 gün içinde dava açılabileceği kurala bağlanmıştır.
Bu bakımdan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 17.11.2014 Tarih ve E.2012/2620, K.2014/4054 Sayılı Kararı’nda, özel kanununda yer alan düzenleme uyarınca tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde dava açılması gereken dava konusu idari para cezasının içeriğinde, Anayasa'nın 40. maddesinde yer alan düzenlemeye uygun olarak dava açma süresinin gösterilmemiş ve tebliğe ilişkin üst yazıda 60 gün içerisinde yetkili idare mahkemesinde dava açılabileceği belirtilerek davacının yanıltılmış olması nedeniyle, para cezasının tebliğ tarihinden itibaren üst yazıda belirtilen genel dava açma süresi olan 60 gün içerisinde bakılmakta olan davanın açıldığı ve davanın süresinde olduğunun kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki ısrar kararı bozulmuştur.
2872 Sayılı Çevre Kanunu'nun 25. Maddesindeki Özel Dava Açma Süresi:
Mezkûr Kanun maddesinde, idari yaptırım kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde idare mahkemesinde dava açılabileceği kurala bağlanmıştır.
Danıştay 14. Dairesi’nin 16.02.2018 Tarih ve E.2015/3092, K.2018/717 Sayılı Kararı’nda, da yukarıdaki mahkeme kararında olduğu gibi genel dava açma süresi olan 60 gün içinde açılan davanın süresinde olduğu gerekçesiyle, davanın süresinde açılmadığı yolundaki iddia yerinde bulunmamış işin esasını inceleyen idare mahkemesi kararı onanmıştır.
213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun (“VUK”) Ek 7. Maddesindeki Özel Dava Açma Süresi:
İlgili maddede uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağın tebliğinden itibaren, dava açma müddeti bitmiş veya 15 günden az kalmış ise bu müddetin tutanağın tebliği tarihinden itibaren 15 gün olarak uzayacağı düzenlenmiştir.
Danıştay 3. Dairesi’nin 01.06.2017 tarih ve E.2016/14480, K.2017/4567 Sayılı Kararı’nda Vergi ve cezasının kaldırılması istemiyle açılan davada, Vergi Mahkemesi, VUK’un ilgili maddesi uyarınca dava açma süresinin uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağın tebliğinden itibaren uzadığı 15 gün içerisinde açılmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı yönünden reddine karar vermiş olup; temyiz istemi üzerine Daire tarafından; VUK’un Ek 7. maddesi gereği, tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde davanın açılması gerektiği yönündeki bilgiyi içermeyen uzlaşmanın vaki olmadığına ilişkin tutanak, Anayasa'nın 40. maddesinin 2. fıkrasındaki düzenlemeye aykırı olduğundan genel dava açma süresi (30 gün) içinde açılan davada, süre aşımı olmadığı sonucuna varılmış ve Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına hükmedilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun (“İYUK”) 20/A Maddesindeki Özel Dava Açma Süresi:
İşbu Kanun maddesinde, ivedi yargılama usulüne tâbi olan uyuşmazlıklarda dava açma süresinin 30 gün olduğu ve anılan Kanun’un 11. maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı kurala bağlanmıştır.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 13.12.2017 tarih ve E.2015/2783, K.2017/4274 Sayılı Kararı’nda, davacı Belediye tarafından, su şişeleme tesisi için yapılan su tahsisi ihalesinin iptal edilmesi için yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada, davacının ihaleyi öğrendiği tarihten itibaren 60 günlük dava açma süresi içerisinde dava açmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen idare mahkemesi kararı, Danıştay 13. Dairesi’nin 28.03.2014 Tarih ve E.2012/1290, K.2014/1202 Sayılı Kararıyla, Anayasa'nın 40. maddesinin 2. fıkrası gereğince dava açma süresi ve başvuru yolu bildirilmeyen işlemlerin ilgilisine tebliğinin dava açma süresini başlatmayacağı, işin esasının incelenmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. İdare Mahkemesince davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki ilk kararında ısrar edilmesi üzerine, İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından anılan kararın onanmasına karar verilmiştir.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 26.10.2020 tarih ve E.2020/2208, K.2020/1974 sayılı Kararı’nda, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanan ve Cumhurbaşkanı Kararı ile onaylanan imar planı değişikliklerinin iptali istemiyle ilk derecede açılan davada; Danıştay 6. Dairesi’nin 13.02.2020 Tarih ve E.2019/21016, K.2020/1703 Sayılı Kararıyla, İYUK’un 20/A maddesinde, özelleştirme uygulamaları kapsamında hazırlanarak onaylanan imar planlarına karşı açılacak davaların ivedi yargılama usülüne tâbi olduğu, bu usulde dava açma süresinin 30 gün olduğu ve bu usule tâbi işlemler bakımından Kanun'un 11. maddesi hükümlerinin uygulanmayacağının öngörüldüğü, dava konusu imar planı değişikliklerine askı süresi geçtikten sonra yapılan itirazın dava açma süresine herhangi bir etkisi olmadığından, en son plan değişikliklerinin son askı tarihinden itibaren 30 günlük dava açma süresi geçirilerek açılan davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir. Anılan kararın temyizi üzerine İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından; dava konuları askıda ilan edilirken, bunların ivedi yargılama usulüne tâbi olduğuna veya özel dava açma süresi bulunduğuna yönelik askı tutanağında herhangi bir açıklamaya yer verilmediği, bu hâliyle bakılmakta olan davada, dava açma süresi değerlendirilirken, özel dava açma süresinin değil, 60 günlük genel dava açma süresinin dikkate alınması gerektiği gerekçesiyle söz konusu imar planlarına karşı, son askı tarihinden itibaren işletilecek 60 günlük dava açma süresi içerisinde dava açılmadığından davanın süre aşımından dolayı incelenemeyeceği sonucuna varılmıştır.
(Kurulun bu yöndeki içtihadı, Danıştay 6. Dairesi tarafından kabul edilmiştir.)
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 16.03.2020 Tarih ve E.2020/351, K.2020/725 Sayılı Kararı’nda, Danıştay 13. Dairesi’nin 07.11.2019 Tarih ve E.2018/1334, K.2019/3521 Sayılı Kararı’nda, bir taşınmazın satış yoluyla özelleştirilmesine ilişkin ihaleden kaynaklanan uyuşmazlıkta, Anayasa'nın 40. maddesinin 2. fıkrası gereğince, başvuru yolu ve süresi bildirilmeyen işlemlerin ilgilisine tebliği ile dava açma süresi başlamayacağından davada süre aşımı bulunmadığı gerekçesiyle davalı idarenin süre itirazı karşılanmış, bu kararın temyiz edilmesi üzerine İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından verilen kararda; uyuşmazlığın ivedi yargılama usulüne tâbi olduğu ve dava açma süresinin 30 gün olduğu yolunda kendilerine yazılı bildirim yapılmayan davacıların, 60 günlük genel dava açma süresi içerisinde açtıkları davanın süresinde olduğu ifade edilmiştir.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 08.11.2018 Tarih ve E.2018/2553, K.2018/4653 Sayılı Kararı’nda, acele kamulaştırma konulu 29.05.2017 Tarihli Bakanlar Kurulu Kararı’nın iptali istemiyle açılan davada; Danıştay 6. Dairesi’nin 28.06.2018 Tarih ve E.2018/970, K.201B/6332 Sayılı Kararıyla, dava konusu Bakanlar Kurulu kararının davacıya tebliğ edilmediği, Bakanlar Kurulu kararlarının Resmi Gazete’de yayımlanmasının tebliğ niteliği taşımadığı, acele kamulaştırma kapsamında alınan acele el koyma kararı 15.08.2017 tarihinde davacıya tebliğ edilse de anılan kararda husumetin yöneltileceği idarenin gösterilmemesi nedeniyle 30 gün içinde acele kamulaştırma işleminin iptali istemiyle dava açılabileceği şerhine yer verilmediğinden acele kamulaştırma istemine öğrenme tarihinden itibaren 60 günlük dava açma süresi içerisinde dava açılabileceğinin de kabulü gerektiği, davacının dava konusu işlemi öğrendiği tarih esas alındığında genel dava açma süresi içinde açılması gereken davanın süresi içinde açılmaması sebebiyle işin esasının incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu kararın temyizi üzerine İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından anılan karar onanmıştır.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 10.12.2018 Tarih ve E.2018/4334, K.2018/5459 Sayılı Kararı’nda, riskli alan ilan edilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davada; Danıştay 14. Dairesi’nin 20.09.2018 tarih ve E.2018/3390, K.2018/5564 sayılı kararıyla dava dilekçesinde dava konusu işlemin ne zaman öğrenildiği belirtilmediği gibi herhangi bir uygulama işleminden de bahsedilmediği uyuşmazlığın ivedi yargılama usulüne tabi olduğu, İlgili Kanun’un 25. maddesi ile eklenen Ek 1. maddesinin 2. fıkrasında “Riskli alan kararlarına karşı Resmi Gazete’de yayımı tarihinden itibaren dava açılabilir. Uygulama işlemleri üzerine riskli alan kararına karşı dava açılamaz.” düzenlemesi gerektiği, dava konusu Bakanlar Kurulu kararının Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihten itibaren 30 günlük özel dava açma süresi içinde davanın açılmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Anılan kararın temyizi üzerine İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından; İlgili Kanun’un 6. maddesinin 9. bendiyle, bu Kanun uyarınca tesis edilen idari işlemler yönünden, İYUK’ta öngörülen 60 günlük genel dava açma süresi 30 güne indirilmişse de, dava konusu Bakanlar Kurulu kararı ile bu hususun davacıya bildirilmemiş olmasının, bu davada özel dava açma süresinin değil 60 günlük genel dava açma süresinin uygulanmasını gerekli kıldığı İlgili Kanun’un 2. maddesi uyarınca alınan dava konusu Bakanlar Kurulu kararının yayımlandığı ancak davacıya ayrıca tebliğ edilmediği, davacıların bu kararı öğrendiği tarihi belirtmesiyle dava açma süresi olan 60 gün içerisinde davanın açıldığı anlaşıldığından Daire kararının bozulmasına hükmedilmiştir.
İYUK’un 20/B Maddesindeki Özel Dava Açma Süresi:
İlgili maddede, merkezi ve ortak sınavlara ilişkin uyuşmazlıklarda dava açma süresinin 10 gün olduğu ve anılan Kanun’un 11. maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı kurala bağlanmıştır.
Buna istinaden örnek verilen bir Danıştay 2. Dairesi’nin 23.12.2015 Tarih ve E.2015/3801, K.2015/10789 Sayılı Kararı’nda ilgili madde uyarınca özel dava açma süresine ve özel yargılama usulüne tâbi olan dava konusu işlemde, Anayasa'nın 40. maddesine aykırı biçimde kanun yolunun ve süresinin gösterilmemiş olması nedeniyle 10 günlük özel dava açma süresi yerine 60 günlük genel dava açma süresinin uygulanması gerektiği sonucuna varılmış ve davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararı bozulmuştur.
Bu konu bakımından aynı gerekçelere sahip olan ve İçtihadı Birleştirme Kararı’na konu, Danıştay 4. Dairesi’nin 23.03.2021 Tarih ve E.2021/1474, K.2021/1782 Sayılı Kararı’nda, davacı şirket adına yapılan elektronik tebligatta ihbarnamelere karşı başvurulabilecek idari ve yargısal yollar ile sürelerinin belirtilmediği, Anayasa’nın 40. maddesinin 2. fıkrasının öngördüğü yükümlülüğün yerine getirildiğinden söz edilemeyeceği, bu itibarla uyuşmazlığın esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken Anayasa'nın 40. maddesindeki düzenlemeye aykırı olarak, başvurulacak mercii ve başvuru süresi gösterilmeyen işlemin iptali istemiyle açılan davada Anayasa’nın 40. maddesi dikkate alınmaksızın 30 günlük sürenin geçildiğinden bahisle davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin Vergi Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine ilişkin kararın bozulmasına karar verilmiştir.
İkinci olarak Danıştay 5. Dairesi’nin 03.03.2021 Tarih ve E.2019/6328, K.2021/486 Sayılı Kararı’nda davacının 667 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (“KHK”) uyarınca kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada; idare mahkemesince, davacı hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiş olup; davacının göreve iade için yaptığı başvuruya 60 içinde cevap verilmemesi sebebiyle kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin olarak söz konusu idari işlemin dava konusu yapıldığı, süresinde açılmayan bir davaya karşı sonradan yapılan bir başvuruya cevap verilmemesi durumunda geçmiş olan dava açma süresinin yeniden canlanmayacağı, kamu görevinden çıkarma işlemi tebliğ alındıktan ve 60 günlük süre geçirilmesi sebebiyle davanın reddine karar verilmiş ve bu karara karşı yapılan istinaf başvurusu reddedilmiştir. Buna karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine, Dairece; Anayasa'nın 40. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, başvuru mercii ve süresi bildirilmeyen işlemlerin ilgilisine tebliğinin dava açma süresini başlatmayacağı, dava açma süresinin geçmesinden sonra anılan bu tür davaların süre aşımı yönünden reddedilmemesi gerektiği, dava konusu idari işlemin tebliğ ve tebellüğ belgesiyle aynı tarihte tebliğ edildiği açık olmakla birlikte bu işlemde Anayasa'nın 40. maddesinin 2. fıkrasındaki düzenlemeye aykırı olarak davacıya hangi kanun yollarına ve mercilere başvurulabileceği ile dava açma süresinin belirtilmediği bu sebeple de idarenin bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmediğinden davanın süresi içinde açıldığı gerekçesiyle İstinaf Dairesi’nin kararının bozulmasına hükmedilmiştir.
İYUK’un 10. maddesi ile 11. maddesinde, idari makamlara ve/veya üst makamlara yapılan idari başvurulara süresi içerisinde cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı belirtilerek, zımni ret işlemleri üzerine açılacak davalarda dava açma süresinin hangi tarihte başlayacağı ve nasıl hesaplanacağı düzenlenmiştir. Ayrıca Kanun'un iptal ve tam yargı davalarında dava açma süresini düzenleyen 12. maddesinde de 11. madde uyarınca idareye başvuru hakkının saklı olduğu belirtilmiştir. Zımni ret işlemlerinde ilgililere yazılı bildirim yapılmamakla birlikte, dava açma süresinin hesaplanmasında, Anayasa'nın 40. maddesinin 2. fıkrasındaki kural uygulanmak suretiyle farklı kararlar verildiği görülmüştür.
Bu konuda İçtihadı Birleştirme Kararı’na konu, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 14.11.2018 Tarih ve E.2018/1049, K.2018/940 Sayılı Kararı’nda davacı adına serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşya nedeniyle ek olarak tahakkuk ettirilen özel tüketim ve katma değer vergilerine ve para cezalarına vaki itirazın zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada; vergi mahkemesince, itiraz başvurusuna idarenin 30 gün içinde cevap vermediği, zımni ret tarihinden itibaren 30 gün içerisinde davanın açılmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Bu karara istinaden karar düzeltme aşamasında, Danıştay 7. Dairesi’nin 26.05.2017 tarih ve E.2016/4808, K.2017/4756 sayılı kararıyla, itiraza konu işlemde bu işleme karşı başvurulacak yargı mercii veya idari makamın belirtilmesine, bu işleme itiraz edilmesi ve itiraz üzerine tesis edilecek işleme karşı dava açılması halinde izlenecek yol ve sürelerin de gösterilmesine karşın, itiraz üzerine idari makamın sükutu halinde izlenecek yol ve süreler gösterilmediği gibi, dava yoluna başvurulması için “idari makamlarca verilecek ret kararı” üzerine denilerek kesin cevabın beklenilmesi gerektiği belirtilerek davacının eylemsiz bırakıldığı ve bu ifadenin Anayasa'nın 40. maddesinin 2. fıkrasına ilişkin gerekçede belirtildiği gibi son derece karışık olan mevzuat karşısında kişilerin yargı yeri ve idari makamlar önünde haklarını sonuna kadar arayabilmelerini olanaklı kılmak amacıyla öngörülen zorunluluğa aykırı ve dolayısıyla, Anayasa’nın 36. maddesinde öngörülen hak arama hürriyetini sınırlayıcı bir sonuç doğurduğu ve Anayasa'nın temel hak ve hürriyetlerin korunmasını düzenleyen 40. maddesine açıkça aykırılık oluşturduğu gerekçesiyle vergi mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir. Vergi Mahkemesinin, bozma kararına uymayarak davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki ilk kararında ısrarına ilişkin kararı, Vergi Dava Daireleri Kurulu tarafından, Daire’nin gerekçesi doğrultusunda bozulmuştur.
Aynı yönde, Danıştay 9. Dairesi’nin 22.03.2021 Tarih ve E.2020/1734, K.2021/2140 Sayılı Kararı’nda, düzeltme başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada; vergi mahkemesince, mahkemenin merciine tevdi kararının idareye tebliği üzerine idarece cevap verilmeyerek itirazın zımnen reddedildiği, zımni ret işleminden itibaren 30 günlük dava açma süresi geçirildikten sonra açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Temyiz başvurusu üzerine, Dairece; Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 27.01.2021 tarih ve E.2020/11, K.2021/1 sayılı kararına atıf yapılarak, dava dilekçesinin merciine tevdi kararından sonra şikayet mercii tarafından cevap verilmeyerek zımni ret işlemi gerçekleştiği, dolayısıyla bu işleme karşı başvurulabilecek kanun yolları ve mercilerinin neler olduğu ve başvuru sürelerinin belirtilmediği, Anayasa hükmü karşısında yasal süresi içerisinde dava açıldığının kabulü gerektiği gerekçesiyle Vergi Mahkemesi kararı bozulmuştur.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 16.12.2019 Tarih ve E.2019/857, K.2019/6576 Sayılı Kararı’nda, idari para cezasının ödenmesine ilişkin 20.02.2014 tarihli işlemin iptali istemiyle açılan davada; idare mahkemesince, dava konusu işlemden en geç itiraz edildiği tarihte haberdar olunduğunun kabul edilmesi halinde dahi, itirazdan itibaren 60 günlük zımni ret süresinin akabinde ikinci 60 günlük süre içinde davanın açılması gerekirken açılmaması sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir. Temyiz başvurusu üzerine, Danıştay 10. Dairesi’nin 22.02.2018 tarih ve E.2015/1666, K.2018/654 sayılı kararıyla, dava konusu işlemde davacının hangi kanun yolları ve mercilere başvurabileceği ve dava açma süresi belirtilmediğinden idarenin doğru bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve hak arama özgürlüğünün ihlal edilmiş olması karşısında dava konusu işlemin davacıya tebliğ edildiği tarihte dava açma süresinin işlemeye başlamadığı gerekçesiyle İdare Mahkemesi kararı bozulmuştur. İdare Mahkemesince bozma kararına uyulmayarak ilk verilen süre ret kararında ısrar edilmesi üzerine, İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından ısrar kararının onanmasına karar verilmiştir.
Zımni ret işlemleri üzerine açılan davalarda dava açma süresinin hesaplanması yönünden yapılan değerlendirme sonucunda; yalnızca farklı kararların varlığının içtihadı birleştirme yoluna gidilmesi için yeterli olmadığı, hukuki istikrarı zedelemesi ve aykırılıkların devamlı şekilde sürdürülmesi şartlarının da bulunması gerektiği, kararlar arasında süregelen bir farklılık bulunmadığı, dolayısıyla 2575 sayılı Kanun’un 39. maddesinde aranan lüzum unsurunun gerçekleşmediği sonucuna varılarak içtihatların birleştirilmesine yer olmadığı yönünde karar verilip yazılı olarak bildirilen işlemler yönünden incelemeye geçilmiştir.
Yazılı olarak bildirilen ve dava açma süresinin belirtilmediği idari işlemlerin iptali istemiyle açılan davalarda, dava açma süresi hesaplanırken farklı yorumlar yapıldığı, bu farklı yorumların hukuki belirsizlik, mahkemeye erişim hakkı, idari istikrar ve hukuki güvenlik ilkelerine dokunması sebebiyle içtihatların birleştirilmesi suretiyle aykırılıkların giderilmesine karar verilip esas yönünden incelemeye geçilmiştir.
Yazılı olarak bildirilen ve dava açma süresinin belirtilmediği idari işlemlerin iptali istemiyle açılan davalarda, dava açma süresinin hesaplanmasında üç farklı yorum görülmektedir:
Bu yorumların değerlendirilmesi sonucu, ilk yorumun aşırı katı olduğu, AİHM’nin Mesutoğlu- Türkiye kararında mahkemeye erişim hakkının mutlak olmayıp bazı sınırlamalara tabi olabildiği, ancak bu kısıtlamaların hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde olmaması gerektiği, hedeflenen amaç ile başvurulan araç arasında orantılılık bulunması gerektiği, makul bir orantı bulunması halinde adil yargılanma hakkı ile bağdaşabileceği sonucuna varılarak; davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten de, kanunla düzenlenen şekil şartlarının ortadan kalkmasına sebep olacak kadar esneklikten de kaçınılması gerektiği belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin 2014/6673 başvuru numaralı Yaşar Çoban kararında, yorum kurallarının imkân verdiği ölçüde davayı ayakta tutma yaklaşımının benimsenmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Hukuki güvenlik ve istikrar ilkeleri ile mahkemeye erişim hakkı arasındaki hassas dengenin gözetilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
AYM’nin Anayasa’nın 40. maddesine aykırı olarak işlemde başvuru yolu ve süresi belirtilmediği için mahkemeye erişim hakkının ihlâl edildiği iddiasıyla yapılan bireysel başvurular üzerine verdiği kararların (B. No.:2013/8896, B. No.: 2014/13156, B. No.:2016/13347) incelenmesi sonucu, dava açma süresinin kısa olması değerlendirilirken dikkat edilen kriterler:
Bu itibarla, yargısal prosedürün başvuru yapmayı zorlaştırmaması, açık, anlaşılabilir ve ulaşılabilir nitelikte olması gerektiği tespit edilmiştir.
Anayasa’nın temel hak ve hürriyetlerin korunması başlıklı 40. maddesi uyarınca, idari işlemde başvuru yolu ve süresinin belirtilmemiş olmasının sonuçlarının ilgili kişiler üzerine bırakılmasının adil olmayacağı gibi, kişilerin istedikleri zaman dava açabilmelerine imkân tanınması da kamu düzenine aykırı bir uygulama olacaktır. Nitekim dava açma için süre sınırlamasının bulunmaması durumunda kamu hizmetleri aksayacak, süresiz dava açma tehdidi hukuk devleti ilkesiyle çelişip, idari istikrar ve hukuk güvenliği ilkelerini ihlâl edecektir.
Hukuki güvenlik ve idari istikrar ilkeleri ve mahkemeye erişim hakkı arasındaki hassas dengenin sağlanması, ilgililere aşırı bir külfet yüklememesi, gerekli araştırma ve hazırlıkların yapılmasına imkân tanıması gerekçeleri ışığında değerlendirmesini tamamlayan Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu: içtihatların özel dava açma süresine tabi olmasına rağmen yazılı bildirimde başvuru yolu ve dava açma süresi açıklanmayan işlemlerde genel dava süresinin uygulanması yönünde birleştirilmesi sonucuna varmıştır.
Açıklanan nedenlerle,
15/03/2022 tarihinde karar verilmiştir.
(X) Zımni ret işlemlerine bakımından lüzum unsurunun bulunmaması sebebiyle esasa ilişkin değerlendirme yapılmaması yönünden karara karşı oy kullanılmıştır.
(XX) Yazılı olarak bildirilen işlemlere ilişkin incelemede, lüzum unsuru bulunmadığından esasa yönelik değerlendirme yapılmaması gerektiğinden karara karşı oy kullanılmıştır.
(XXX) Yazılı olarak bildirilen işlemlerde başvuru yolu ve dava açma süresinin belirtilmemesi durumunda dava açma süresinin başlatılmaması gerektiği görüşünde bulunduğundan karara karşı oy kullanılmıştır.
(XXXX) Yazılı olarak bildirilen işlemlerde başvuru yolu ve dava açma süresinin belirtilmemesi durumunda dava açma süresinin başlatılmaması gerektiği görüşünde bulunduğundan ancak süresiz dava açılmasının sakıncalı olacağı değerlendirildiğinden bu sürenin 1 yılla sınırlandırılacağı görüşü ile karşı oy kullanılmıştır.
İlgili Karar’ın tamamına buradan ulaşabilirsiniz:
https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2022/06/20220619-7.pdf
NAZALI VERGI & HUKUK