ELEKTRONİK TEBLİGATA DAİR ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
27.11.2019
İstanbul 9. Vergi Mahkemesi (“Vergi Mahkemesi”) tarafından yapılan 2018/144 sayılı başvuru kapsamında verilen Anayasa Mahkemesi Kararı, 26 Kasım 2019 tarihli ve 30960 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanmıştır.
Vergi Mahkemesi, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 107/A maddesine eklenen ikinci fıkranın Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla mezkûr fıkranın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştur. Başvuru konusu kuralda, “elektronik ortamda tebligatın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağı” öngörülmüştür. İlgili hüküm gereğince elektronik ortamda tebligatın gerçekleşmiş sayılması için tebliğe konu evrakın muhatap tarafından elektronik ortamda açılıp açılmadığı dikkate alınmaksızın muhatabın elektronik adresine ulaşması yeterli görülmüştür.
Başvurunun Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilmesi neticesinde;
- Anayasa’nın 125. maddesinde dava açma süresinin yazılı bildirim tarihinden itibaren başlayacağı belirtilmekle birlikte yazılı bildirimin yapılış usulüne herhangi bir sınırlama getirilmediğinden hareketle tebligatın yazılı bilgilendirme fonksiyonunun bulunduğu ve tebliğ evrakının muhataba hangi tarihte ulaştığının sistem üzerinden belgelendirilmesinin mümkün olduğu gözetilerek elektronik ortamda yapılan tebliğin bu madde kapsamında yazılı bildirim niteliği taşıdığı,
- İdareye başvuru ve dava açma süresinin başlaması için belirli bir zaman kısıtlaması öngörülmesinin Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlama getirdiği, ancak kuralların belirli ve öngörülebilir olmasının hukuki güvenlik ilkesiyle doğrudan ilgili olması nedeniyle ölçülü olmak kaydıyla bu hakka sınırlama getirilebileceği; kural ile muhatapların kendileri hakkında düzenlenen işlemlerden haberdar olması ve yargısal yollara başvurabilmeleri için öngörülen sürelerin gecikmeksizin işlemeye başlamasının amaçlandığı, bu amaç doğrultusunda tebliğe konu evrakın muhatabın elektronik adresine gönderilmesinden makul bir süre sonra tebliğin yapılmış sayılmasının elverişli ve gerekli bir araç olduğu,
- Kanun koyucu tarafından, muhatabın elektronik adresine giriş yaptığı veya elektronik tebligatı açtığı tarihte tebliğin gerçekleşmiş sayılması yerine tebligatın elektronik adrese ulaştığı tarih esas alınmış olmakla birlikte muhatabın fiziki ortamda gerçekleşmeyen tebligattan haberdar olabilmesinin belirli bir süreyi gerektireceği gözetilerek tebliğin yapılmış sayılması için elektronik adrese ulaştığı tarihten itibaren ayrıca beş günlük bir sürenin öngörüldüğü,
- Muhatabın elektronik posta adresini beş günden daha az aralıklarla kontrol etmesi halinde tebliğin yapılmış sayılacağı tarihten de önce tebligattan haberdar olunacağı için dava açma süresi yönünden bir hak kaybı yaşamayacağı, geçici ya da kalıcı terk etmiş olma ihtimali bulunan bir adresin kapısına yapıştırılan pusuladan veya ilan yoluyla yapılan tebligattan haberdar olma ihtimaline kıyasla günümüz teknolojik koşullarında elektronik ortamda tebliğ edilen bir evraka ulaşma ihtimalinin daha kolay olacağının gözetilmesi gerektiği, Elektronik posta adresini beşer günlük aralarla kontrol etmenin makul olmayan bir külfet getirmediği,
hususları tespit edilmiştir. Açıklanan gerekçeler doğrultusunda “elektronik ortamda tebligatın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağı” kuralının Anayasa’ya aykırı olmadığına hükmedilmiştir.
Daha detaylı bilgi için kararı buradan inceleyebilirsiniz.
Yukarıda yer verilen açıklamalarımız, hukuki görüş ve tavsiye niteliğinde olmayıp, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir; bu sebeple belirtilen konularda bir aksiyon almadan önce, bir uzmana danışmanızı tavsiye ederiz. NAZALI’ya işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz