Fatih UZUN
Gümrük ve Dış Ticaret Ortağı
Gümrük Müşaviri, Eski Gümrük Müfettişi
ÖZET
Dış ticaret yapan işletmeler bakımından ithalat sürecinin en önemli maliyetlerinden birini ithalatta ödenen gümrük vergileri oluşturmaktadır. İthalat sürecinde ödenen gümrük vergilerinin tutarı ne kadar fazla ise ithalat maliyeti ve dolayısıyla eşyanın ithalatçı ülkedeki satış fiyatı o kadar yüksek olmaktadır. Bu noktada ithalatçıların ithalat süreçlerini planlarken faaliyette oldukları ülkenin imzalamış olduğu serbest ticaret anlaşmalarını, üyesi olduğu gümrük birliği gibi organizasyonları analiz etmeleri, bu anlaşma ve birliklerin beraberinde getirdiği gümrük vergisi muafiyetlerinden istifade etmeleri oldukça önemlidir. Bu tarzdaki ekonomik entegrasyon türlerinin temel amacı, üye ülkeler arasındaki gerek tarife gerekse tarife dışı engellerin azaltılmasıdır. Bu kapsamdaki ekonomik entegrasyon çeşitlerinin uygulanması amacıyla oluşturulan hukuki metinler, dış ticaret yapan işletmelerin tercihli tarife ve tercihli menşe uygulamalarından faydalanabilmelerini, bazı özel nitelikteki menşe ispat veya dolaşım belgelerinin ithalat sürecinde ithalatçı ülkenin gümrük idaresine sunulmasını gerekli kılmaktadır. Bu anlamda dış ticaret yapan işletmelerin hangi ülke veya ülke gruplarından ithalat yaptığına bağlı olarak ithalat süreçlerinde ödenmesi gereken gümrük vergilerinin minimizasyonu sağlamak adına gümrük mevzuatında öngörülen ve tercihli tarife uygulanması olanağını sağlayan belgelerin gümrük idaresine sunmaları gümrükte vergi planlamasını yapabilmeleri adına oldukça önem arz etmektedir.
Anahtar Kelimeler: Dış Ticaret, Tercihli Tarife, Tercihsiz Tarife, Gümrük, Gümrükte Vergi Planlaması.
GİRİŞ
Her ne kadar siyasi argümanlar veya dönemlik popülist politikalar sebebiyle dünya ticaretine son beş yılda korumacı ve gümrük duvarlarını arttırıcı eğilimler yön veriyor olsa da dış ticaret yapan aktörlerin temel amacının ülkeler arasındaki mal ticaretinin kolaylaştırılması olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa Birliği’nin temellerinin atıldığı Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu, ülkelerin imzaladığı serbest ticaret anlaşmaları ve oluşturulan gümrük birlikleri gibi organizasyonların tamamının ana hedefi, ülkeler arasındaki mal ticaretinin önündeki gerek tarife gerekse tarife dışı engellerin kaldırılması veya hafifletilmesi suretiyle ticaret hacminin arttırılması ve toplumsal refahın maksimize edilmesidir. Dış ticaret işlemlerinde ithalat ve ihracatçı aktörlerin karşılaştığı en büyük engeller genelde gümrük duvarları olarak da ifade edilen gümrük vergileridir. Zira herhangi bir malın diğer ülkelere ithalinde uygulanan gümrük vergisi oranı ne kadar yüksek ise o malın ithali o derece maliyetli olacak ve dolayısıyla tüketicilere nihai satış fiyatı da o ölçüde yüksek olacaktır. Bu sebeple dış ticaret işlemlerinde ekonomik aktörlere gümrük işlemlerinde tercihli tarife uygulanmasını sağlayan belgeler son derece önem arz etmektedir. Bu yazımızda dış ticaret işlemlerinde yükümlülere tercihli tarife uygulanmasını sağlayan belgelerin neler olduğu ve hangi belgenin hangi ülkeler ile yapılan ticarette kullanılabileceği üzerinde durulacaktır.
Tercihli tarife en basit tanımıyla, iki ya da daha çok ülkenin yaptıkları ticaret anlaşması uyarınca aralarındaki ticarete karşılıklı olarak daha düşük oranda gümrük tarifesi uygulaması veya hiçbir şekilde gümrük tarifesi uygulamamasına ilişkin kurallar bütünüdür. Ülkeler arasındaki ticarette tercihli tarife uygulanmasını temin eden en önemli enstrüman serbest ticaret anlaşmalarıdır. Çoğunlukla iki veya daha çok taraflı olarak imzalanan serbest ticaret anlaşmaları sayesinde anlaşmaya taraf ülkeler birbirlerinden yapacakları ithalat işlemlerinde daha düşük oranda gümrük vergisi/tarifesi uygulamak konusunda mutabık kalırlar. Bu suretle anlaşmaya taraf ülkeler açısından birbirlerinden ithalat yapmak diğer ülkelerden ithalat yapmaya kıyasla gümrük vergileri bakımından daha anlamlı ve daha az maliyetli hâle gelir. Böylece ülkeler birbirleri ile ticaret yapmayı, diğer ülkelerle ticaret yapmaya tercih ederler. Bununla birlikte, dış ticaretteki tercihli ticaret uygulamalarının sadece serbest ticaret anlaşmaları yoluyla oluşmadığını ve ülkelerin tek taraflı olarak tercihli ticaret uygulamalarına izin verdiği durumların da olduğunu belirtmek gerekmektedir.
Bu kapsamda dış ticaret işlemlerinde tercihli tarife kavramını, ithalat işlemlerinde diğer ülkelere uygulanan gümrük vergileri oranından daha düşük oranda gümrük vergileri uygulanmasına imkân veren süreçler olarak nitelendirmek mümkündür.
Örneğin, Türkiye’nin hâlihazırda bugüne kadar imzaladığı 36 serbest ticaret anlaşması (“STA”) bulunmakta olup bunlardan Merkezi ve Doğu Avrupa ülkeleriyle akdedilmiş olan 11 STA, bu ülkelerin Avrupa Birliği üyelikleri nedeniyle feshedilmiştir. Geriye kalanlardan 20 STA (EFTA, İsrail, Makedonya, Bosna ve Hersek, Filistin, Tunus, Fas, Suriye, Mısır, Arnavutluk, Gürcistan, Karadağ, Sırbistan, Şili, Morityus, Güney Kore, Malezya, Moldova, Faroe Adaları ve Singapur) hâlihazırda yürürlüktedir. 1 Aralık 2009 tarihinde imzalanarak 1 Mart 2011 tarihinde yürürlüğe giren Türkiye-Ürdün Serbest Ticaret Anlaşması, 22 Kasım 2018 tarihinde yürürlükten kaldırılmıştır.[1]
Tercihsiz tarife kavramını, yukarıda belirtilen bilgiler çerçevesinde tercihli tarife kavramının tam tersi olarak ifade etmek yanlış olmayacaktır. Bu çerçevede tercihsiz tarifeyi, ülkelerin birbirleri arasındaki dış ticaret işlemlerinde normal gümrük tarife cetvellerinde belirlediği gümrük vergisi oranlarının uygulanmasını ve bu oranlar üzerinden herhangi bir indirim yapılmamasını ifade eden süreçler bütünü olarak tanımlamak olasıdır.
Eşyanın tercihli menşeine ilişkin kurallar, Gümrük Kanunu’nun 22’nci maddesi çerçevesinde, Türkiye'nin bazı ülkeler veya ülke grupları ile yaptığı tercihli bir tarife uygulamasını gerektiren anlaşmalar ile Türkiye tarafından tek taraflı olarak bazı ülke, ülke grupları veya toprak parçaları için tanınan tercihli tarife uygulamalarında kullanılmaktadır.
Tercihli menşe ve tercihli tarife uygulamalarını birbirinden bağımsız olarak ele almak mümkün değildir. Zira ülkeler imzaladıkları serbest ticaret anlaşmaları ile yukarıdaki bölümde ifade ettiğimiz üzere birbirlerinden ticaret yapmayı ve bu ticarette daha düşük oranda gümrük vergileri uygulamayı diğer ülkelerden ticaret yapmaya tercih ederler. Ancak bu noktada tercihli tarife uygulanabilmesi bakımından ülkeler için ortak bir ticaret kriterinin belirlenmesi gerekir ki o kriter ise menşedir. Dolayısıyla ülkeler arasındaki ticarette tercihli tarife uygulaması bir anlamda tercihli menşe uygulamasının doğal bir sonucudur. Konunun aşağıdaki gibi bir örnekle anlaşılır kılınması mümkündür.
Türkiye ile Güney Kore arasında hâlihazırda yürürlükte bulunan bir serbest ticaret anlaşması mevcuttur. Bu anlaşma uyarınca Türkiye Güney Kore’den ithal ettiği ürünlere gümrük vergisi uygulamazken, Güney Kore’de Türkiye’den ithal ettiği ürünler için herhangi bir gümrük vergisi tahsil etmemekte ve her iki ülke gümrük mevzuatlarında belirlenen hükümlere gereği birbirlerine tercihli tarife uygulamaktadır. Buraya kadar ifade edilenler doğru olmakla birlikte eksiktir. Serbest ticaret anlaşmaları çoğunlukla menşe esasına dayanan hukuki metinlerdir. Buradan hareketle Türkiye’nin Güney Kore’den ithal ettiği ürünlere sıfır gümrük vergisi uygulayabilmesi, ürünlerin gümrük mevzuatı uyarınca Güney Kore menşeli olması şartına bağlıdır. Karşılıklı olarak Güney Koreli ithalatçıların da Türkiye’den ithal ettiği ürünler için gümrük vergisi ödememesi, ürünlerin Türkiye menşeli olduğunu ispat etmeleri koşulu gerekmektedir. Böylesi bir durum, Türkiye’nin Güney Kore menşeli ürünleri tercih etmesi, Güney Kore’nin de Türkiye menşeli ürünleri tercih etmesi anlamını taşır ve sonuçta Türkiye ve Güney Kore birbirleri açısından tercihli menşe statüsünü taşırlar. Zira her ikisi de birbirlerinin menşeini taşıyan ürünlerden ithalatta gümrük vergisi tahsil etmemek konusunda anlaşma ile mutabık kalmışlardır. Bu noktada tercihli tarife uygulamasını tercihli menşe kavramından doğan bir sonuç olarak uygulanan normal kanuni vergi haddinden düşük orandaki bir gümrük vergisi olarak tanımlamak yerinde olacaktır.
Tercihsiz menşe ise malın ithalatçısı ve ihracatçısı olan iki ülke arasında bir tercihli ticaret anlaşmasının olmaması sebebiyle eşyanın menşeinin ülkelerin ulusal mevzuatında yer alan menşe kuralları esas alınarak belirlenmesi durumudur. Tercihli olmayan menşe kuralları, ülkelerin dış ticaret politikasının omurgasını oluşturan ticaret politikası önlemlerinin gereğince ve etkin bir şekilde uygulanabilmesini sağlarlar. Tercihsiz menşe kuralları ayrıca, ülkelerin dış ticaretlerinde farklı gümrük tarifesi ya da tarife dışı önlemler uygulaması sebebiyle ticaretin normal akışının yön değiştirmesini önlemek açısından da önem taşırlar. Gerek Türkiye’ye yapılan ithalatta gerekse Türkiye’den yapılan ihracatta ticaret politikası önlemlerinin uygulanması ve vergi hesaplanması gümrük idarelerine ibraz edilen menşe şahadetnamelerine göre yapılır. Tercihli olmayan menşe kuralları, ülkelerin dış ticaretlerini kontrol etmek amacıyla koydukları kuralların ve aldıkları tedbirlerin takip edilmesini sağlayan temel enstrüman olmakla birlikte, ithal eşyasının herhangi bir tercihli vergi uygulamasından yararlanmasını sağlamazlar.[2]
Konuyu bir cümle ile özetleme gerekirse, ithalat ve ihracat işlemlerinde tercihsiz menşe tercihsiz tarife uygulanması sonucunu doğururken, tercihli menşe ise tercihli tarife uygulanması sonucunu doğurur.
Türkiye ile Avrupa Birliği (“AB”) arasındaki ticarete konu edilen gümrük birliği kapsamındaki bir malın, Avrupa Birliği veya Türkiye’de serbest dolaşımda bulunduğunu ispatlamak üzere ihracatçı ülkenin yetkili makamları tarafından düzenlenen belgeye A.TR Dolaşım Belgesi denir. A.TR Dolaşım Belgesi, Türkiye ile Avrupa Birliği ülkeleri arasında yapılan ticarette kullanılan bir dokümantasyondur.
Bilindiği üzere, Türkiye Avrupa Birliği’nin siyasi anlamda üyesi olmamasına rağmen Gümrük Birliği’nin üyesidir. Gümrük Birliği’nin kapsamını sanayi ürünleri ve işlenmiş tarım ürünleri oluştururken, işlenmemiş tarım ürünleri Gümrük Birliği’nin kapsamında değildir.
Türkiye ile Gümrük Birliği arasındaki ticaret menşe esasına değil serbest dolaşım esasına dayandığından A.TR dolaşım belgesi malın menşeini belirtmez ve sadece o malın Avrupa Birliği sınırları içerisinde serbest dolaşımda olduğunu belirtir. A.TR Dolaşım Belgesinin ithalatçı ülkenin gümrük idaresine sunulması hâlinde gümrük işlemlerinde Gümrük Birliği uyarınca sağlanan gümrük vergisi muafiyetinden faydalanılması mümkün olmaktadır. Sonuç olarak Türkiye’deki ithalatçılar Avrupa Birliği’nden herhangi bir sanayi veya işlenmiş tarım ürününü A.TR Dolaşım Belgesi eşliğinde ithal etmeleri hâlinde ithalat sürecinde gümrük vergisi ödememektedirler.
EUR.1 Menşe Belgesi, AB ülkeleri ile (tarım ürünleri ve Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu ürün listesinde yer alan ürünler için), EFTA ülkeleri (İsviçre, Norveç, İzlanda, Lihtenştayn), İsrail, Makedonya, Bosna Hersek, Filistin, Tunus, Fas, Suriye, Mısır, Arnavutluk, Gürcistan, Sırbistan, Karadağ, Şili, Morityus Cumhuriyeti ve Moldova Cumhuriyeti ile Türkiye arasındaki eşyanın ticaretinde düzenlenen ve eşyanın menşeini gösteren bir belgedir.
EUR.1 belgesi ile Gümrük Birliği kapsamında serbest dolaşımda bulunan eşyanın Türkiye ve Topluluğun aynı menşe kuralları ve gümrük vergilerinin geri ödenmesi ile bunların muafiyet tanınmasını yasaklayan hükümlerini içeren serbest ticaret anlaşması çerçevesinde Pan Avrupa Menşe Kümülasyonu (PAMK), Pan Avrupa-Akdeniz Menşe Kümülasyonu (“PAAMK”) veya Batı Balkan Menşe Kümülasyonu (“BBMK”) sistemine taraf ülkelerden birine düzenlenebilmektedir.
En yoğun olarak Türkiye ile serbest ticaret anlaşması imzalanan ülkeler arasındaki ticarette uygulama alanı bulan EUR.1 belgesi, serbest ticaret anlaşmalarının menşe esasına dayanması sebebiyle eşyanın tercihli menşeini gösteren bir dokümandır ve tercihli tarife uygulanmasına imkân tanır. Türkiye’deki ithalatçıların STA’mız bulunan ülkelerden herhangi bir malı EUR.1 belgesi eşliğinde ithal etmeleri hâlinde ithalatta gümrük vergisi ödemelerine gerek yoktur.
Tedarikçi beyanı, Gümrük Birliği kapsamında serbest dolaşımda bulunan ve Pan-Avrupa Menşe Kümülasyon Sistemi, Pan-Avrupa Akdeniz Menşe Kümülasyon Sistemi veya Batı Balkan Menşe Kümülasyon Sistemine taraf ülkelerden biri menşeli eşyanın tercihli menşe statüsünü kanıtlayan belgedir. Tedarikçi beyanına ilişkin hükümler 28.09.2006 tarihli 26303 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2006/10895 sayılı Türkiye ile Avrupa Topluluğu Arasında oluşturulan Gümrük Birliğinin Uygulanmasına İlişkin Esaslar Hakkında Karar ile düzenlenmiştir.[3]
Fatura beyanı da EUR.1 Dolaşım Sertifikası gibi eşyanın tercihli menşeini gösteren bir belge olup fatura muhteviyatı eşyanın anlaşma kurallarına göre, menşeli olduğunun ihracatçı tarafından fatura, teslimat notu veya başka bir ticari belge üzerinde yazılı olarak beyanıdır. Kıymeti 6.000 EURO’nun altında olan eşya için tüm ihracatçılar tarafından, 6.000 EURO’nun üzerinde olan eşya için ise sadece onaylanmış ihracatçılar tarafından düzenlenebilir.
Form A Menşe Belgesi; Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi (GTS) kapsamında ilgili ülkelerin Türkiye’ye tek taraflı olarak uyguladığı tavizli gümrük vergi oranlarından faydalanabilmek için düzenlenen, eşyanın tercihli menşe durumunu gösteren bir belgedir. Dolayısıyla bu belge eşyanın tercihli menşe statüsünü gösterir.
Menşe en genel tanımıyla, bir eşyanın ekonomik olarak milliyetini ifade etmektedir. Menşe şahadetnamesi ise gümrük mevzuatımıza uyarınca eşyanın tercihli olmayan menşe statüsünü kanıtlamaya yarayan bir belgedir. Her ne kadar menşe şahadetnamesi eşyanın tercihli olmayan menşeini ispat eden bir belge olsa da yazımızın giriş kısmında da ifade ettiğimiz üzere ülkelerin son dönemde uyguladığı korumacı dış ticaret ve gümrük politikalarının sonucu doğrultusunda yürürlüğe koydukları gümrük vergisi dışındaki telafi edici vergi, anti-damping vergisi, ilave gümrük vergisi veya ek mali yükümlülük gibi unsurlar bakımından ülkemizde ithalatta menşe şahadetnamesi ibrazı oldukça önemli hâle gelmiştir. Çünkü gümrük vergisi dışında ithalat üzerinden tahsil edilen diğer mali yükümlülüklerin alınmasında baz alınan temel kriter genel de hep eşyanın menşeidir. Bu anlamda da ithalatçıların ithal ettikleri ürün için anti-damping vergisi, ilave gümrük vergisi veya ek mali yükümlülük gibi diğer ithalat vergilerinden kaçınabilmeleri, eşyanın önlem konulan ülke menşeli olmadığını göstermek amacıyla ithalatta menşe şahadetnamesi ibraz etmeleri şartına bağlıdır. Bu bağlamda son dönemdeki gelişmeler ışığında ülkemizde menşe şahadetnamesinin de aslında fiiliyatta eşyanın tercihli tarife uygulanmasını temin eden bir belge hüviyetine kavuştuğunun kabulü gerekmektedir.
SONUÇ
Dış ticaret işlemleri yapan işletmeler bakımından ithalat maliyetlerini belirleyen en önemli unsurlardan biri de gümrük vergileridir. İthalat sürecinde ödenen gümrük vergilerinin oranı ve tutarı ne kadar yüksek ise ithalat maliyeti o derece artmakta ve bu durum da eşyanın o ülkedeki satış fiyatını artış yönünde etkilemektedir. Bu bağlamda ithalat yapan işletmelerin ithal ettikleri ürünleri ülkemizin serbest ticaret anlaşması olan ülkelerden, Avrupa Birliği ülkelerinden veya Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi kapsamı ülkelerden ve/veya bu ülkeler menşeli olarak temin etmeleri ile ithalat sürecinde gümrük mevzuatının öngördüğü tercihli tarife uygulanmasını temin eden işlemin niteliğine uygun düşen belgeyi gümrük idaresine sunmaları, ithalatta gümrük vergisi muafiyetlerinden faydalanmaları ve bu süreçte ithalat vergileri yükünün minimize edilmesi ve gümrükte vergi planlamasının temini bakımından fevkalade önemlidir.
[1] Ticaret Bakanlığı. “Yürürlükte Bulunan Serbest Ticaret Anlaşmaları”.(https://ticaret.gov.tr/dis-iliskiler/serbest-ticaret-anlasmalari/yururlukte-bulunan-stalar). Erişim Tarihi: 24.04.2020
[2] Ticaret Bakanlığı. “Gümrük Rehberi-Tercihli Olmayan Menşe Kuralları Ne Anlama Gelir?”.( https://gumrukrehberi.gov.tr/sayfa/tercihli-olmayan-men%C5%9Fe-kurallar%C4%B1-ne-anlama-gelir). Erişim Tarihi: 24.04.2020
[3] Ticaret Bakanlığı. “Sıkça Sorulan Sorular-Menşe”. (http://ggm.gtb.gov.tr/sikca-sorulan-sorular/ticari/mense). Erişim Tarihi: 24.04.2020