Makaleler

HİSSE SENEDİ VE İŞTİRAK HİSSESİ SATIŞININ VERGİLENDİRİLMESİ TAXATION OF THE SALE OF SHARES AND PARTICİPATION SHARES

13.01.2022

İmdat TÜRKAY

Gelir İdaresi Grup Başkanı

ÖZET

Ticari hayatta şirketler arasında veya kişiler arasında sahip olunan hisse senedi, iştirak hissesi ve geçici ilmühaberlerin Türk Ticaret Kanununa göre çıkarılması, satışı ve değişimi işlemlerinin bilinmesinin yanında; yapılan işlemlerin gelir, kurumlar ve katma değer vergisine tabi olup olmadığı ile düzenlenecek belgeler gibi vergisel süreçlerin de bilinmesi gerekmektedir. Özellikle de anonim ve limited şirketlerde hisse devri konusu, hem hukuki hem de vergilendirme yönüyle, ortaklar açısından son derece önemli hususlar olup devir işlemlerinde, gerek Türk Ticaret Kanunu gerekse vergi kanunlarında belirlenen yükümlülüklerin bilinmesi ve konu hakkında kurumlar vergisi ve katma değer vergisi kanunlarında yer alan mevcut istisnaların bilinmesi ve Vergi İdaresinin görüşlerinin takip edilmesi gerekmektedir.

 

ABSTRACT

In addition to knowing the transactions of issuing, selling and changing the shares, participation shares and temporary certificates owned between companies or individuals in commercial life, according to the Turkish Commercial Code; It is also necessary to know the tax processes such as whether the transactions are subject to income, corporate and value added tax and the documents to be issued. In particular, the issue of share transfer in joint stock companies and limited liability companies is extremely important for the partners, both in terms of legal and taxation, and it is important to know the obligations determined in both the Turkish Commercial Code and tax laws in the transfer process, and to know the existing ones in the corporate tax and value added tax laws. It is necessary to know the exceptions and to follow the opinions of the Tax Administration.

 

Anahtar kelimeler: Hisse senedi, iştirak hissesi, geçici ilmühaber, hisse senedi satışında KDV istisnası.

 

Key Words: Stock, shareholding, temporary affidavit, VAT exemption on stock sales.

 

GİRİŞ

 

Ticaret hayatında şirket türlerine baktığımızda; anonim şirket, kollektif şirket, hisseli komandit ve komandit şirket, limited şirket ile kooperatif şirket türlerinin yaygın olduğu görülmektedir. Ülkemizde faaliyet gösteren anonim ve limited şirketlerin büyük bir çoğunluğu aile şirketi olarak kurulmakta ve çeyrek aşırı aşamadan kapanmaktadır. TOBB’nin Haziran/2021 tarihli Bülteninde yer alan bilgilere göre; Nisan-Haziran/2021 döneminde kurulan toplam 55.392 şirketin 7.251’i anonim, 11’i kollektif, 47.407’si limited ve 723 tanesi ise kooperatif şeklinde olmuştur. 2020 yılında 102 bin 794 şirket kurulurken aynı dönemde 31 bin 36 adet de gerçek kişi ticari işletme kurulmuştur. Yani 2020 yılında toplamda Türkiye'de 133.830 yeni şirket kurulmuştur. Maalesef Avrupa ülkelerinde olduğu gibi yüzyılı aşan şirketlerimizin sayısı çok fazla değildir. Limited şirketler genellikle iki ortaklı olarak kurulmakta ve %99 hisse şirketi yöneten kişiye, %1’i de eşi, çocuğu, kardeşi ya da anne-babasından birine ait olmaktadır. Anonim şirketlerde de ortaklar ve yönetim kurulu üyeleri genellikle aile bireylerinden oluşmaktadır.

 

Ayrıca, Ülkemizde şirket olarak görünüp ortada olmayan büyük bir şirket kitlesi de bulunmaktadır. TÜRMOB tarafından yapılan bir açıklamada, Türkiye'de 750 bin şirket olduğu söyleniyor ama vergi dairesi kayıtlarına göre adresinde bulunamayan, ismi kağıt üzerinde şirket olarak görünüp ortada olmayan 250 bin civarında şirket olduğu belirtilmektedir. Türkiye'de babanın kurduğu bir şirketi torunun görmesi neredeyse mümkün bulunmamaktadır. Bunun nedeni, Ülkemizdeki şirketlerde kurumsallaşmanın çok zayıf olması ve profesyonel olarak yönetilmemesinden kaynaklanmakta olup özellikle aile şirketlerinde profesyonel bir yönetim anlayışının olmaması ve şirket sahiplerinin şirketleri kendi şahsi malları gibi görmeleri ve şirketi ayrı bir varlık olarak görmek istememeleri etkili olmaktadır. Türkiye'de gerçekten üretim yapıp mal satan, ticaret yapan şirket sayısının ise bir milyona yakın şirket içinde ancak 250 bin civarında olduğu söylenmektedir.

 

Ülkemizde son yıllarda yapılan düzenlemelerle şirket kurma süreçleri son derece kolaylaştırılmış bulunmaktadır. İş yapma kolaylığı sıralamasında Türkiye son on yılda çok önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Dünya çapında girişimcilerin iş yapma ortamına ilişkin önemli bir gösterge olan 190 ülke ekonomisini değerlendiren ve Dünya Bankası tarafından yayınlanan İş Yapma Kolaylığı Endeksi 2020 Raporu’na göre Türkiye önemli bir başarı göstererek 33’üncü sıraya yükselmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na göre tek kişinin dahi bir anonim şirket kurabilmesi mümkün bulunmaktadır. Bilindiği üzere eski hükümlerde anonim şirket en az beş ortak ile kurulabiliyordu. Tek pay sahipli anonim şirketlerde, bu pay sahibi, genel kurulun tüm yetkilerine sahip bulunmaktadır. Ancak, tek pay sahibinin genel kurul sıfatıyla alacağı kararların geçerlilik kazanabilmesi için yazılı olması şarttır. Hisse senedi anonim ve hisseli komandit şirketler tarafından çıkarılan ve ortaklarına genel kurula katılma, oy kullanma, kardan temettü (kar payı) alma hakkı veren bir menkul kıymettir. Kurucu hisse senetleri ile intifa senetleri de hisse senedi sayılmaktadır. Hisse senetleri ve bunların yerine çıkarılan ilmuhaberler kıymetli evraktır. TTK’nın 557’nci maddesinde, “kıymetli evrak öyle senetlerdir ki, bunlarda mündemiç (bağlı) olan hak senetten ayrı olarak dermeyan edilemeyeceği gibi, başkalarına da devredilemez” şeklinde tanımlanmıştır. Hisse senetleri nama veya hamiline yazılı olarak çıkarılmakta ve üçüncü şahıslara herhangi bir merasime tabi olmaksızın teslim suretiyle devredilebilmektedir. Nama yazılı senetleri ciro edilmek suretiyle, hamiline yazılı hisse senetleri ise teslim suretiyle devredilmekte olup devir için tam ciro ve senedin teslimi yeterli bulunmaktadır.

 

Danıştay 4. Dairesinin 23.11.1994 gün ve E:1994/3300;K:1994/550 sayılı Kararında, Türk ticaret hukukunda sermaye şirketlerinde ortaklık paylarının geçici ilmühabere bağlanmış olmasıyla bağlanmamış olması arasında, tedavül kabiliyeti dışında bir fark olmadığı, dolayısıyla her halükarda menkul kıymet niteliğinde olduğunun kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir.[1]TTK’a göre hisse senedi çıkarılması veya bastırılması zorunlu değildir. Hisse senedinin bastırılmamış olması hisselerin üçüncü kişilere devrini ve menkul kıymet olma niteliğini etkilemeyeceği gibi haciz veya rehin gibi işlemlere tabi tutulmasını da etkilemez. Sayın, A. Bumin Doğrusöz hisse senedi veya ilmühaber çıkarılmadan yapılan “çıplak” hisse satışlarında, bir menkul kıymet devrinden söz edilemeyeceğinden bahisle, bu şekilde yapılan anonim şirket hisselerinin satışından elde edilen kazancın vergilendirilmesinde GVK’nın mükerrer 80/1’nci maddesinin değil, 80/4’ncü maddesinde belirtilen ortaklık hak veya hisselerinin satışı gibi vergilendirilmesi gerektiği görüşündedir.

Danıştay da çıplak hisse satışlarında satılan hissenin menkul kıymet niteliğini kaybetmediği görüşündedir. Hisse senedi çıkarılmayan hisse devirleri alacağın devri (temliki) yoluyla yapılır. Alacağın devri suretiyle yapılan devirlerde, devir senedinin noterde düzenlenmesi zorunlu değildir. 3065 sayılı KDV Kanunu’nda iştirak hissesi deyiminin tanımı yapılmamıştır. Ancak Gelir Vergisi Kanunu’nun 75. maddesinde menkul kıymetlerden elde edilen kar payları sayılırken “hisse senetlerinden elde edilen kar payları” birinci bentte, limited şirket ortaklarının, iş ortaklıkları ortaklarının ve komanditerlerin kar payları ile kooperatiflerin dağıttıkları kazançlar ikinci bentte sayılmış ve hisse senedi dışındaki söz konusu ortaklık paylarından elde edilen kar payları için “iştirak hisselerinden doğan kazançlar” deyimi kullanılmıştır.

Bilindiği gibi anonim şirketler ile hisseli komandit şirketlerin komanditerlere ait ortaklık payları “hisse senedi” ile hisse senedi çıkarma hakkı bulunmayan şirketler (limited şirket, kollektif şirket, adi komandit şirket) ile adi ortaklık, iş ortaklığı ve kooperatiflere ait paylar ise “ortaklık payı, iştirak payı veya iştirak hissesi” deyimi ile ifade edilmektedir.[2]Ülkemizdeki anonim ve limited şirketlerin büyük kısmı, “aile şirketi” olarak kurulmakta olduğundan, Ülkemizdeki şirketlerde belli ve sistematik bir yönetim anlayışı bulunmamakta ve yıl içinde açılan ve kapanan şirket sayılarında ve şirket devirlerinde de bir istikrar bulunmamaktadır. Bu kapsamda, son beş yılda (2017-Haziran/2021)  kurulan ve kapanan şirket sayılarındaki dengesizlik aşağıdaki tablolarda yer almaktadır.

Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17/4-g bendinde hisse senedi, 17/4-r bendinde ise iştirak hissesine ilişkin istisna hükmü yer almaktadır. Hisse senedi ile hisse senedi yerine çıkarılan geçici ilmühaberler aynı mahiyettedir. Hisse senedinde süre şartı bulunmadığından, bir nevi şartsız bir istisna söz konusudur. İştirak hissesinde ise iki yıl şartı bulunmaktadır. 5520 sayılı KVK’da sadece iştirak hissesine ilişkin istisna varken, KDV’de hem hisse senedi hem de iştirak hissesi satışlarına ilişkin istisna düzenlemesi bulunmaktadır. KVK’na ilişkin Genel Tebliğde, iştirak hissesi deyimi kapsamına hisse senedi de dahil edilerek açıklama yapılmıştır. Bu çalışmamızda, hisse senedi ve iştirak hissesi satışında katma değer vergisi ve belge düzeni başta olmak üzere vergilendirmenin nasıl yapılacağı konusu incelenecektir.

 

1. ANONİM VE LİMİTED ŞİRKET KURULABİLMESİ İÇİN YAPILMASI GEREKEN İŞLEMLER

 

Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde bir anonim şirket kuruluş başvurusu ile ilgili olarak tescil sırasında yapılması gereken işlemler, başvuru belgeleri ve nelerin tescil edileceği gibi hususlar tacirlere yönelik bir rehber niteliğinde olan Ticaret Sicili Yönetmeliğinde düzenlenmektedir. Anonim şirket kurulması sırasında, öncelikle anonim şirkete ayni sermaye konuluyor (gayrimenkul, menkul gibi) ise veya kuruluş sırasında devralınacak bir işletme varsa, ayni varlıkların değerinin tespitine ilişkin mahkemece atanan bilirkişi tarafından hazırlanmış değerleme raporlarının alınması gereklidir. Kurulacak anonim şirketin esas sözleşmesi yazılı şekilde hazırlanmalı, kurucu veya kurucular tarafından imzalanmalı ve bu imzalar notere onaylattırılmalıdır. Esas sözleşmede, esas sermayeyi oluşturan payların nakden ödenmesi taahhüt edilmiş ise taahhüt edilen payların itibari değerlerinin en az %25’i bankaya, kurulmakta olan şirket adına ve sadece şirket tarafından kullanılabilecek şekilde açılacak özel hesaba yatırılmalı, bu durumu teyit eden ve yetkili ticaret sicili müdürlüğüne hitaben ilgili banka tarafından düzenlenen banka mektubu alınmalıdır. Konulan ayni sermaye üzerinde herhangi bir sınırlamanın olmadığına dair ilgili sicilden alınacak yazı alınmalıdır. Ayni sermaye olarak konulan taşınmazın, fikri mülkiyet haklarının ve diğer değerlerin kayıtlı bulundukları sicillere şerh verildiğini gösteren belgenin de verilmesi gereklidir. Kurucular tarafından, gerekçeli açık bir dille yazılmış Türk Ticaret Kanunu’nun 349 uncu maddesine uygun şekilde kurucular beyanı hazırlanmalı ve imzalanmalıdır. Kuruluşu Bakanlık veya diğer resmi kurumların iznine veya uygun görüşüne tabi olan şirketlerin izin veya uygun görüş yazısı almaları gereklidir. Bunlarla birlikte ticaret siciline Rekabetin Korunması Hakkında Kanuna göre yeni kurulacak olan anonim şirket statüsündeki tüm ortaklıkların sermayelerinin on binde dördü nispetinde yapılacak ödemeye dair banka dekontu, kurulmakta olan şirket ile kurucular ve diğer kişilerle yapılan ve kuruluşla ilgili olan sözleşmeler, pay sahibi olmayan yönetim kurulu üyelerinin bu görevi kabul ettiklerine ilişkin yazılı beyanları, yönetim kurulunda bir tüzel kişinin bulunuyorsa, tüzel kişi ile birlikte tüzel kişi adına, tüzel kişi tarafından belirlenen bir gerçek kişinin adı ve soyadı ve belirlemeye ilişkin yetkili organ kararının noter onaylı örneği ve şirketi temsil ve ilzama yetkili kılınan kişilerin noter huzurunda düzenlenmiş, şirket unvanı altında atılmış imza beyannamelerinin de verilmesi gereklidir. Bir anonim şirketin kuruluşunun tesciline ilişkin başvuru, Bakanlığın izniyle kurulacak olan anonim şirketlerde iznin alınmasını, diğer anonim şirketlerde kurucuların tamamının şirket sözleşmesinde yer alan imzalarının noterce onaylanmasını izleyen otuz gün içinde yapılmalıdır.

 

Yine, Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde bir limited şirket kuruluş başvurusu ile ilgili olarak tescil sırasında yapılması gereken işlemler, başvuru belgeleri ve nelerin tescil edileceği gibi hususlar Ticaret Sicili Yönetmeliğinde düzenlenmektedir. Bir limited şirketin kuruluşunun tesciline ilişkin başvuru, kurucuların tamamının şirket sözleşmesinde yer alan imzalarının noterce onaylanmasını izleyen otuz gün içinde yapılması gereklidir. Ticaret siciline başvurmadan önce, şirket kurulması sırasında, öncelikle şirkete ayni sermaye konuluyor (gayrimenkul, menkul gibi) ise veya kuruluş sırasında devralınacak bir işletme varsa, ayni varlıkların değerinin tespitine ilişkin mahkemece atanan bilirkişi tarafından hazırlanmış değerleme raporlarının alınması gereklidir. Kurucuların imzaları noter tarafından onaylanmış şirket sözleşmesi ve kurucular beyanı hazırlanmalıdır. Konulan ayni sermaye üzerinde herhangi bir sınırlamanın olmadığına dair ilgili sicilden yazı alınmalıdır. Ayni sermaye olarak konulan taşınmaz, fikri mülkiyet hakları ve diğer değerlerin kayıtlı bulundukları sicillere şerh verildiğini gösteren belgenin de alınması gereklidir.  Bunlarla birlikte,  ortak olmayan müdürler kurulu üyelerinin bu görevi kabul ettiklerine ilişkin yazılı beyanları, müdürler kurulunda bir tüzel kişinin bulunması halinde, tüzel kişi ile birlikte tüzel kişi adına, tüzel kişi tarafından belirlenen bir gerçek kişinin adı ve soyadı ve belirlemeye ilişkin yetkili organ kararının noter onaylı örneği, kurulmakta olan şirket ile kurucular ve diğer kişilerle yapılan ve kuruluşla ilgili olan sözleşmeler, şirket müdürlerinin noter huzurunda düzenlenmiş, ticaret unvanı altında atılmış imza beyannameleri, şirket sözleşmesinin pay bedellerinin ödenmelerine ilişkin hükümleri saklı kalmak kaydıyla, pay bedellerinin en az yüzde yirmi beşinin Kanuna uygun olarak bankaya yatırıldığını gösterir banka mektubu ve Rekabetin Korunması Hakkında Kanuna göre yeni kurulacak olan limited şirket statüsündeki tüm ortaklıkların sermayelerinin on binde dördü nispetinde yapılacak ödemeye dair banka dekontu Ticaret Sicili Müdürlüğüne tescil başvurusunda verilmelidir.

 

2. HİSSE SENEDİ VE İŞTİRAK HİSSESİ KAVRAMLARI


3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nda ne “iştirak hisseleri” ve ne de “hisse senedi” kavramlarının bir tanımı bulunmamaktadır. Ancak 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “iştirak kazancı” istisnasını düzenleyen 5/1-e bendine ilişkin olarak Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca yapılan tanımın uygulanmaması için bir neden de bulunmamaktadır. “Hisse senedi”, Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiş olan bir menkul kıymet olup, bir anonim şirkete veya eshamlı komandit şirkete ortak olunması durumunda şirket sermayesinin belirli bir bölümüne karşılık gelen ve sahibine kar payı alma, rüçhan hakkı, oy kullanma, yönetime katılma, tasfiyeden pay alma, bilgi alma gibi ortaklık haklarından yararlanma imkânı veren kıymetli evraktır.

 

Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17/4-g maddesinde “hisse senedi” ile ilgili özel bir hüküm yer almakta, 17/4-r maddesinde ise “iştirak hisseleri” ile ilgili genel bir hüküm bulunmaktadır. Esasında, iştirak hisseleri, hisse senetlerini de kapsayan genel bir kavramdır. Ancak özel bir hükümle hisse senetlerinin teslimi KDV’den müstesna olduğu yasada belirtilmiştir. Bu duruma göre, hisse senetleri dışındaki iştirak hisselerinin (örneğin; limited şirketlere ait ortaklık payı, eshamlı komandit şirketlerin komanditer ortaklarına ait ortaklık payları, iş ortaklıkları, adi ortaklıklara ait ortaklık payları, anonim şirketlerin hisse senedi ya da ilmühabere bağlanmamış ortaklık paylarının) 2 yıl içinde elden çıkartılması KDV’ye tabi bulunmakta, hisse senetlerinin elden çıkartılması ise elde tutulma süresine bakılmaksızın KDV’den müstesna tutulmaktadır.

 

Hazine ve Maliye Bakanlığı muhasebe uygulama tebliğinde ‘Hisse senetleri ile iştirakler aynı’ demektedir. Muhasebe işlemlerinde uyulması gereken esasları ve defterlere yapılacak kayıtları da tanımlayan ve Bakanlık tarafından yayımlanan “1 Sıra No.lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği”nin ilgili bölümünde; 242 İştirakler Hesabı: İşletmelerin doğrudan veya dolaylı olarak diğer şirketlerin yönetimine ve ortaklık politikalarının belirlenmesine katılmak üzere edindiği, hisse senetleri veya ortaklık paylarının izlendiği hesaptır. 242 İştirakler Hesabının İşleyişi: İştirak için sermaye taahhüdünde bulunulduğunda veya hisse senedi edinildiğinde, hesaba borç kaydedilirken, elden çıkarmalarda alacak kaydedilir.” denmektedir. Görüldüğü gibi ilgili Kanunlar, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın genel tebliğleri ve özelgeleri hisse senedi teslimi olayını (süre sınırlaması olmadan) KDV’den istisna etmiştir. Yani hisse senedi başka iştirak başka değildir ve iştirak kavramı ve hisse senedi iki ayrı olay değildir. Yani iştirak kavramının içinde hisse senedi de vardır.


Öte yandan, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’ne göre; “iştirak hissesi” deyimi, “hisse senetleri” ve “ortaklık paylarını” ifade etmektedir. Başka bir anlatımla, iştirak hissesi kavramı, hisse senetlerini de içeren bir üst kavram niteliğindedir.
Hisse senedinin KDV’den müstesna tutulması, KDV Kanunu ilk çıktığından bu yana 17/4-g maddesine göre uygulanmaktadır.  Hisse senedi dışındaki ortaklık paylarını da kapsayan “iştirak hisseleri” ise KDV Kanununa 17/4-r maddesi olarak sonradan eklenmiştir. Bu iki düzenlemeye ayrı ayrı baktığımızda; iştirakleri ifade eden hisse senetlerinin elden çıkartılması, kayıtsız şartsız KDV’den müstesna bulunmaktadır. Hisse senedi ile temsil edilmeyen iştiraklerle ilgili (r) bendinde ise “kurumun aktifinde en az iki tam yıl bulundurma süresi” gerçekleşmeyen yani koşulların sağlanamadığı elden çıkarma olaylarında KDV uygulanmaktadır. Hazine ve Maliye Bakanlığının konuyla ilgili bir özelgesinde; “İki yıldan daha az süre aktifte bulundurulan başka bir anonim şirkete ait hisse senetlerinin teslimi şeklinde gerçekleşen işlemler KDV Kanunu’nun 17/4-g maddesi uyarınca, KDV’den müstesnadır” şeklindeki açıklaması da iki yıldan daha az aktifte bulundurulan iştirak hissesini temsil eden hisse senetlerinin KDV’den müstesna olacağını net olarak belirtmektedir.[3]
 

Sonuç olarak belirtmek gerekirse; KDV Kanunu’nun 17/4-g maddesinde, hisse senedi teslimleri hiçbir ön şart ve koşul aranmaksızın, KDV’den müstesna tutulmuştur. Hisse senedinin edinme şekli, elde tutulma süresi ve edinme amacı dikkate alınmamış, sadece ortaklık payının hisse senedi ile temsil edilmesi yeterli sayılmıştır.[4]Bu çerçevede, iştirak edilen anonim şirkete ait hisse senetlerinin devri suretiyle yapılan iştirak hissesi satışları, KDV Kanunu’nun 17/4-g maddesine göre KDV’den istisnadır. Hisse senedi ile temsil edilmeyen iştirak hissesi devir ve satışları ise Kanunun 17/4-g maddesinde düzenlenen istisna kapsamına girmemektedir. Ortaklık paylarını göstermek üzere hisse senedi bastırılmasının bir avantajı da elde bulundurma süresine bakılmaksızın uygulanan KDV istisnasıdır.

Bilindiği gibi anonim şirketler ile hisseli komandit şirketlerin komanditerlere ait ortaklık payları “hisse senedi” ile hisse senedi çıkarma hakkı bulunmayan şirketler (limited şirket, kollektif şirket, adi komandit şirket) ile adi ortaklık, iş ortaklığı ve kooperatiflere ait paylar ise “ortaklık payı, iştirak payı veya iştirak hissesi” deyimi ile ifade edilmektedir. Hazine ve Maliye Bakanlığı, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-e bendinde yer alan “iştirak hisseleri” deyimini, menkul değerler portföyüne dahil hisse senetleri ile ortaklık paylarını ifade ettiği şeklinde açıklamıştır. 5520 sayılı Kanunun açıklanması ile ilgili olarak yayımlanan 1 No.lu KVK Genel Tebliğinde ve yürürlükten kaldırılan 5422 sayılı KVK’nın uygulaması ile ilgili olarak yayımlanan 49 No.lu KVK Genel Tebliğinde iştirak hissesi deyiminin;

  • Anonim şirketlerin ortaklık payları veya hisse senetlerini (Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan yatırım ortaklıkları hisse senetleri dahil),
  • Limited şirketlere ait iştirak paylarını,
  • Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komanditer ortaklarına ait ortaklık paylarını,
  • İş ortaklıkları ile adi ortaklıklara ait ortaklık paylarını,
  • Kooperatiflere ait ortaklık paylarını,

 

ifade ettiği belirtilmiştir. Anonim şirketlerde;

  • Hisse senedi bastırılması veya geçici ilmühaber çıkarılması konusunda yönetim kurulu kararı alınması,
  • Nama veya hamiline yazılı hisse senetlerinin matbaada bastırılması veya geçici ilmühaber hazırlanması,
  • Bastırılan veya hazırlanan geçici ilmühaberlerin ortaklara imza karşılığı teslim edilmesi,
  • Teslim edilen pay senetlerinin pay defterine işlenmesi,

gerekmektedir.

Kurumlar vergisinde; iştirak hisseleri ile kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan hakları satış kazancına uygulanan istisnanın kapsamı; kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların %75'lik kısmına istisna uygulanabilir. Satıştan doğan kazancın kalan kısmı (%25'lik diğer kısmı) ise vergilendirilir. İstisnadan yararlanacak olan kazanç tutarı, satışın yapıldığı dönemin genel sonuç hesaplarına yansıyacak olup kurumlar vergisi beyannamesinin ilgili satırında gösterilmek suretiyle istisnadan yararlanılabilir. Anılan istisnadan geçici vergi dönemleri itibarıyla da yararlanılması mümkündür. Hamiline yazılı pay senetlerinin devri sadece teslim ile (zilyetliğin devriyle) nama yazılı pay senetleri ya da ilmühaberin devri ciro ve teslim ile mümkündür. Devir sözleşmesinin yapılması mümkün olup, noter huzurunda veya genel kurulda onaylanma ve tescil mecburiyeti bulunmamaktadır.

Limited şirketlerde;

  • Pay devrinde alıcı ve satıcı arasında noter onaylı sözleşme yapılması,
  • Devir için genel kurul onayının bulunması,
  • Pay devir işleminin ticaret siciline tescil edilmesi,

 

gerekmektedir. Hamiline yazılı pay senetlerinin devri, pay senedinin teslimiyle devir (zilyetliğin devriyle) gerçekleşmektedir. Nama yazılı pay senetlerinin devir işlemlerinde;

  • Pay devrine ilişkin sözleşme düzenlenebilir, noter onayı gerekmez.
  • Pay senetlerini devir eden ile devir alan şirket yönetim kuruluna yazılı bildirimde bulunmalıdır.
  • Pay devrine ilişkin yönetim kurulu tarafından onay için karar alınmalıdır.
  • Ortaklar pay defterine kayıt yapılmalıdır.
  • Yevmiye defteri sermaye hesabında isim değişikliği kaydı yapılmalıdır.
  • Bedelin banka yoluyla satıcıya ödenmesi gerekmektedir.
  • Payı devreden tüzel kişi ise mutlaka fatura düzenlenmelidir.

 

Günümüz ekonomik koşullarında sermaye şirketlerinin hisseleri mevcut hissedarları, aile üyeleri veya diğer kişi ve kuruluşlara devredilebilmektedir. Hisse senedi devir işleminde fatura tanzim edilmesi gerekmektedir.

 

3. HİSSE SENEDİ YA DA İLMÜHABERLE SATIŞ

 

Gerçek kişilerin ortağı olduğu limited şirketin hissesi satıldığında KDV’ye tabi değildir. Anonim şirket ortağı olan gerçek kişi de ortağı olduğu anonim şirketteki hissesini sattığında, şirketin hisse senedi ya da geçici ilmühaberi olmasa dahi, bu satış KDV’ye tabi değildir. Gerçek kişinin İstanbul Borsasında hisse senedi alım-satımı işlemi de KDV’ye tabi değildir.
Bir şirket, başka bir anonim şirketin hisse senedine ya da geçici ilmühaberine sahip ise, bunları satışı ya da devri veya başka bir şekilde elden çıkarması KDV’ye tabi değildir. Bu durum KDV Kanununun 17/4-g maddesinde hüküm altına alınmıştır.

 

Geçici ilmühaber, Türk Ticaret Kanunu’nun 411 inci maddesine göre hisse senedi kabul edilmektedir. Ayrıca 232 No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği, Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelgeleri ve Yargı Kararları da bu yöndedir. Geçici ilmühaberle yapılan satışın KDV’den müstesna olduğu 1 No.lu KDV Tebliğinin VI/F-4/f bölümünde belirtilmiş bulunmaktadır. Nama yazılı hisse senetleri ve ilmühaberler ana sözleşmede aksine hüküm bulunmadıkça ciro edilmiş senedin veya ilmühaberin teslimi ile olmakta ve devir şirkete karşı ancak pay defterine kayıtla hüküm ifade etmektedir. Hamiline yazılı hisse senetlerinin devri ise şirket ve üçüncü şahıslar hakkında ancak teslim ile hüküm ifade etmektedir.  Hamiline yazılı hisse senetleri yerine çıkarılan nama yazılı geçici ilmühaberler ise ancak alacağın devri hakkındaki hükümlere göre devredilebilir. Devir şirkete karşı ancak ihbar tarihinden itibaren hüküm ifade etmektedir.

 

Bir şirket, bir başka şirkete hissedar olabilmektedir. Örneğin; bir şirket bir limited şirketin belli bir hissesine sahip yani ortağı olabiliyor. Aynı şekilde bir şirket (hisse senedi veya geçici ilmühaber bastırmamış) bir anonim şirketin belli bir hissesine sahip yani ortağı olabilmektedir. İştirak edilen anonim şirketin hisse senedi ya da ilmühaberi bastırılmadığı durumlarda, edinme tarihinden itibaren iki yıl içinde elden çıkartılan hisse, %18 KDV’ye tabidir. Limited şirket ya da başka bir şirkete ait hissenin (iştirakin) edinme tarihinden itibaren iki yıl içinde elden çıkartılması da yine KDV Kanunu 17/4-r maddesine göre %18 KDV’ye tabi bulunmaktadır.

Tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar değer artış kazancı sayılmaktadır. Uygulamada hisse senedi bastırılmamış veya geçici ilmühaber düzenlenmemiş hisse senetlerinin devrinde iki yıldan fazla elde tutulma durumu ispat edilemediğinden değer artış kazancına tabi tutulmaktadır. Bir şirketin sahip olduğu basılı hisse senedi veya geçici ilmühabere bağlanmış anonim şirket hissesini 2 yıl içinde de olsa devretmesi halinde bu devir işlemi KDV’ye tabi değildir.

3.1. Geçici İlmühaberlerin Hisse Senedi Yerine Geçmesi

Hisse senedi çıkarmayıp bunun yerine geçici ilmühaber çıkaran anonim şirketlere ait “iştirak hisseleri”nin ve ilmühaberlerin satışının, KDV Kanunu’nun 17/4’ncü maddesinin (g) ve (r ) bentlerinde belirtilen istisnalardan yararlanıp yararlanamayacağı konusunda tereddütler bulunmaktadır. TTK’nın 411’nci maddesinde; hisse senetleri yerine geçici ilmühaber çıkartılabileceği hükme bağlanmıştır. Geçici ilmühaberler de menkul kıymet niteliğinde olup, nama veya hamiline yazılı olarak çıkartılabilir.  Ancak, hamiline yazılı hisse senetleri yerine hamiline ilmühaber çıkartılabilmesi için sermaye taahhüt borcunun tamamen ödenmiş olması gerekir. Aksi takdirde TTK 409 uncu maddesine göre  bedeli tamamen ödenmemiş hamiline yazılı hisse senetleri yerine de nama yazılı ilmühaber çıkartılabilmektedir.

TTK’na göre devir, nama yazılı hisse senetleri ve ilmühaberler ana sözleşmede aksine hüküm bulunmadıkça ciro edilmiş senedin veya ilmühaberin teslimi ile olur ve devir şirkete karşı ancak pay defterine kayıtla hüküm ifade eder. Hamiline yazılı hisse senetlerinin devri ise şirket ve üçüncü şahıslar hakkında ancak teslim ile hüküm ifade eder. Hamiline yazılı hisse senetleri yerine çıkarılan nama yazılı geçici ilmühaberler ise ancak alacağın devri hakkındaki hükümlere göre devredilebilir. Devir şirkete karşı ancak ihbar tarihinden itibaren hüküm ifade eder.

232 seri no.lu Gelir Vergisi Tebliğinde, “Geçici ilmühaberlerin hisse senedi yerini tutmak amacıyla çıkartılan menkul kıymet olduğu, bu kıymetlerin sahiplerine genel kurul toplantılarına katılmak, oy kullanmak ve kar payı almak gibi pay sahipliği kazandırdığı, ilmühaberlerin ilgili anonim şirketçe hisse senetleri düzenlenip ortaklara teslim edildiği anda geçerliliğini kaybettiği, bunların elden çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesinde GVK’nun hisse senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesine ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği” belirtilmiştir. Gelir İdaresince verilen bir özelgede, geçici ilmühaberin TTK’nın 411’nci maddesine göre hisse senedi yerine geçtiği vurgulanarak “bir anonim şirketin diğer bir anonim şirketteki ortaklık payının (hisse senedi ilmühaberi) satışının KDV Kanunu’nun 17/4-g maddesine göre katma değer vergisine tabi olmadığı” belirtilmiştir.[5]

4. LİMİTED ŞİRKETLERDE VE ANONİM ŞİRKETLERDE HİSSE DEVRİ

 

Türk Ticaret Kanununa göre;

-Limited şirketlerde, ortağın sermaye payını devri yani hisse devri, noterde düzenlenen devir sözleşmesi ile yapılabiliyor,

-Hissenin devredilebilmesi için ortakların en az dörtte üçünün onayı ve bunların esas sermayenin en az dörtte üçüne sahip olması gerekiyor.

-İmzaları noter tarafından tasdik edilmiş devir sözleşmeleri ile devre muvafakat edildiğini gösteren ortaklar kurulu kararının, noter tasdikli bir örneğinin ticaret sicili memurluğuna verilmesi gerekiyor.

 

6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesine göre; ortağın şirketteki sermaye payını yani hissesini devretmesi durumunda, payı devreden ve devralan şahıslar, devir öncesine ait kamu alacaklarının örneğin vergi borcunun şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan kısmından, sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olmaktadırlar. Limited şirketteki sermaye payını noterden devrettikten sonra işlem tamamlanmış olmuyor ve bu nedenle, ortakların muvafakatı ile birlikte, devir sözleşmesi ticaret sicili memurluğuna tescil için verilmediği sürece, devir hukuken gerçekleşmiş sayılmıyor. 6183 sayılı Kanunun “Limited şirketlerin amme borçları” başlıklı 35 inci maddesinde yer alan hükme göre; limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar. Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.

 

Anonim şirketlerde, hisse senedinin ihraç edilmediği durumlarda, “hisse devri” işleminin nasıl yapılacağı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü’nce ticaret sicil memurluklarına gönderilen bir Genelge[6] ile açıklanmıştır. Anonim şirketlerde, nama veya hamiline hisse senedi ihraç edilmediği durumlarda; imzaları noter tarafından tasdik edilmiş devir sözleşmesi ile devre muvafakat edildiğini gösteren yönetim kurulu kararının, noter tasdikli örneğinin ticaret sicil memurluklarına verilmesi gerekiyor. Aksi halde, yapılan işlemler hukuken geçersiz olur ve ortak olmayan bir kişi yönetim kuruluna seçilebilir. Ancak seçildikten sonra kendisine hisse devri yapılması, bunun da “pay defteri”ne işlenip, taraflarca imzalanması gerekiyor. Ticaret sicili memurluğunun ise yönetim kurulu üyesi olan ortağın, hissedar olduğuna dair devir sözleşmesini aldıktan sonra, durumu tescil ve ilan etmesi gerekiyor. Aksi halde yapılan tescil işleminden dolayı ticaret sicili memurluğunun da hukuki sorumluluğu söz konusu olur. Hisse senedi ihraç edildiği durumlar ise, Türk Ticaret Kanunu’nun 415 ve 416 ncı maddelerinde yer almaktadır. Hamiline yazılı senetler, hamiline yazılı hisse senetlerinin devri şirket ve üçüncü şahıslar hakkında ancak teslim ile hüküm ifade eder. Nama yazılı senetler, nama yazılı hisse senetleri, esas mukavelede aksine hüküm olmadıkça devrolunabilir. Devir ciro edilmiş senedin (ya da geçici ilmühaberin) devralana teslimi ile gerçekleşmektedir. Şu kadar ki devir, şirkete karşı ancak pay defterine kayıtla hüküm ifade eder. Türk Ticaret Kanunu’nun 417 nci maddesine göre de hisse senedini teslim alan kişi, bunu pay defterine kayıt ettirdiğinde “ortak sıfatına haiz” olabiliyor.

 

Anonim şirketlerde limited şirketlerin aksine (yönetim kurulu üyesi olmayan), ortakların, şirketin vergi ve sigorta borçları nedeniyle sorumlulukları bulunmamaktadır. Yönetim kurulu üyesi ortakları ise, anonim şirketin mal varlığından tahsil edilemeyen ya da tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacaklarından dolayı, şahsi mal varlıkları ile sorumludurlar. 6183 sayılı Kanun “Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu” başlıklı
mükerrer 35 inci maddesine göre; tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir. Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye'deki mümessilleri hakkında da uygulanır. Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz. Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler.

 

5. HİSSE SENEDİ VE İŞTİRAK HİSSESİ SATIŞININ KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU KARŞISINDAKİ DURUMU

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1/1 inci maddesinde, Türkiye'de ticari, zirai, sınai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler katma değer vergisine tabi bulunmaktadır. Katma Değer Vergisi Kanununda yer alan düzenlemeye göre; döviz, para, damga pulu, değerli kağıtlar, hisse senedi, tahvil teslimleri katma değer vergisinden istisna edilmiştir. KDV Kanunu’nun 17 nci maddesinin “Diğer İstisnalar” başlıklı 4/g bendinde yer alan hükme göre; “Külçe altın ve külçe gümüş teslimleri ile kıymetli taşların (elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet, inci) 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa göre Türkiye’de kurulu borsalarda işlem görmek üzere ithali, borsaya teslimi ve borsa üyeleri arasında el değiştirmesi, döviz, para, damga pulu, değerli kâğıtlar, hisse senedi, tahvil (elde edilen faiz gelirleri ile sınırlı olmak üzere tahvil satın almak suretiyle verilen finansman hizmetleri dâhil),varlık kiralama şirketleri tarafından ihraç edilen kira sertifikaları, Türkiye’de kurulu borsalarda işlem gören sermaye piyasası araçları ile metal, plastik, lastik, kauçuk, kâğıt, cam hurda ve atıkları ile konfeksiyon kırpıntılarının teslimi” KDV’den istisna edilmiştir. 1 seri no.lu KDV Genel Tebliğinde (g) bendinde hisse senetlerinin teslimine ilişkin KDV istisnası konusunda yapılan açıklamalara göre; fıkranın (g) bendi ile külçe altın, döviz, para, damga pulu, hisse senedi ve tahvil işlemleri vergiden istisna edilmiştir. Öte yandan hisse senedi ve tahvil teslimleri yanında, aynı mahiyette olan kâr ortaklığı belgesi, gelir ortaklığı belgesi gibi faiz veya temettü getiren kıymetli evrak teslimlerinin de vergiden müstesna olduğu belirtilmiştir.

 

1 seri no.lu KDV Genel Tebliğinde (g) bendinde hisse senetlerinin teslimine ilişkin KDV istisnası konusundaki açıklamalar aynen şöyledir; “Fıkranın (g) bendi ile külçe altın, döviz, para, damga pulu, hisse senedi ve tahvil İşlemleri vergiden istisna edilmiştir. Bende göre, sadece külçe altın teslimleri vergiden müstesnadır. Her ne şekilde olursa olsun işlenmiş altın (yüzük, bilezik, kolye, Cumhuriyet altını, Reşat altını vs.) vergiye tabi olacaktır. Para ve para mahiyetinde birer ödeme aracı olan çek, bono, poliçe gibi kambiyo senetlerinin teslimi de vergiye tabi olmayacaktır. Öte yandan hisse senedi ve tahvil teslimleri yanında, aynı mahiyette olan kâr ortaklığı belgesi, gelir ortaklığı belgesi gibi faiz veya temettü getiren kıymetli evrak teslimlerinin de vergiden müstesna olduğu açıktır." Buna göre, KDV Kanununun 17/4-g maddesi ile vergiden istisna edilen hisse senedi ve tahvillerin yanısıra, varlık kiralama şirketleri tarafından ihraç edilen kira sertifikaları, Türkiye’de kurulu borsalarda işlem gören sermaye piyasası araçları ile aynı mahiyette olan kar ortaklığı belgesi, gelir ortaklığı belgesi gibi faiz veya temettü getiren kıymetli evrakların ithalinde KDV uygulanmayacaktır.

 

Hazine ve Maliye Bakanlığının 27.11.2006 tarih ve 093508 sayılı özelgesinde; bir şirket tarafından başka bir anonim şirketin hisselerine ilişkin hisse senetlerinin satılması Katma Değer Vergisi Kanunu’na göre teslim sayıldığından ve bunların satın alan işletme tarafından aktife kaydedilmesi gerektiğinden, bunlar için borçlanılan bedelin satışı yapan tarafından düzenlenecek bir fatura ile belgelendirilmesi gerektiği yönünde görüş bildirmiştir. Katma Değer Vergisi Kanununun ilk maddesinde ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye'de yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu belirtilmiştir. Hisse senedi teslimlerinin KDV karşısındaki durumu hakkında Katma Değer Vergisi Kanununun 17/4’ncü maddesinin (g) alt bendinde bazı kıymetli madenler ile “döviz, para, damga pulu, değerli kağıtlar, hisse senedi” teslimleri katma değer vergisinden istisna edilmiştir. Esasen, Kanunda sözü edilen teslimlerden maksat KDV’nin konusuna giren diğer bir anlatımla ticari ve zirai faaliyet ile serbest meslek faaliyeti kapsamındaki teslimler ile ithalat işlemleridir. Gerçek kişilerin ticari amaç taşımayan hisse senedi alım- satımları ise KDV’nin konusuna girmediğinden hiçbir süreye bağlı olmaksızın katma değer vergisine tabi değildir.

 

Öte yandan KDV Kanunu’nun 17/4’ncü maddesinin (r) bendindeki düzenleme 5520 sayılı KVK’nın 5/1’nci maddesinin (e ) fıkrasında yer alan kurumlar vergisi istisnasından bağımsız olarak kaleme alınmıştır. 1.1.2005 tarihinden önceki uygulamada iştirak hisselerinin satışından sermayeye ilave edilecek kazanç doğması halinde katma değer vergisi istisnası uygulanırken yeni uygulamada kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisselerinin satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) katma değer vergisinden istisna edilmiştir. KDV istisnasının uygulanması yönünden satış bedelinin tahsil edilip edilmediğinin veya satıştan kazanç elde edilip edilmediğinin ya da satıştan elde edilen kazancın sermayeye ilave edilip edilmediğinin veya özel fon hesabına kaydedilip edilmediğinin bir önemi yoktur.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, satışı yapılacak olan şirket hisselerinin, hisse senedine bağlı bir hak olması veya aynı mahiyette olan kar ortaklığı belgesi, gelir ortaklığı belgesi gibi faiz temettü getiren kıymetli evrak niteliği taşıması halinde, bu hisselerin teslimi KDV Kanununun 17/4-g maddesi kapsamında KDV'den istisna olacaktır. Katma Değer Vergisi Kanununun 17/4-g maddesinde "...döviz, para, damga pulu, değerli kağıtlar, hisse senedi, tahvil..."  teslimleri katma değer vergisinden istisna edilmiştir. Bu çerçevede, örneğin bir şirketin sahip olduğu (X) A.Ş.'ye ait hisse senetlerini (Y) şirketine devir ve teslimi KDV Kanununun 17/4-g maddesi kapsamında katma değer vergisinden istisnadır.

 

Kurumların aktifine kayıtlı iştirak hisseleri teslimlerine ilişkin katma değer vergisi istisnasını düzenleyen KDV Kanunu’na 1987 yılında eklenen geçici 6’ncı (daha sonra 10’ncu) madde hükmü de 01.01.2005 tarihinden geçerli olmak üzere KVK’nun daki düzenlemeye paralel olarak KDV Kanunu’nun 17/4. maddesinin (r) bendine kalıcı istisna olarak aktarılmıştır. Bent hükmüne göre; “Kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile gayrimenkullerinin satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimleri,...” katma değer vergisinden müstesnadır. Hisse senetleri (kurucu senetleri ve intifa senetleri de bu mahiyettedir) dışında kalan iştirak payı veya ortaklık payı olarak ifade edilen limited şirketlere, adi ortaklıklara, iş ortaklıklarına, hisseli komandit şirketlerin komanditer ortakları ile koopeartiflere ait payların katma değer vergisinden istisna edilebilmesi için bunların işletmenin aktifinde en az iki tam yıl bulundurulması gerekmektedir. Anonim şirketlere ait hisse senetlerinden meydana gelen ve işletmenin duran varlıklar sınıfında “bağlı menkul kıymetler, iştirakler veya bağlı ortaklıklar” hesaplarında gösterilen varlıklar hisse senedinin muhasebeki sınıflandırılmasını ifade etmekte olup, hisse senedi olarak satışa konu edildiklerinden ve menkul kıymet (kıymetli evrak) niteliğinde olduklarından bunların satışı hiçbir süreye tabi olmaksızın katma değer vergisinden istisna edilmiştir.

 

Görüleceği üzere, 1 seri no.lu KDV Genel Tebliğinde hisse senedi teslimlerinin KDV’nden istisna edilmesinde hisse senedinin bilançoda hangi hesapta gösterildiğinin (bağlı menkul kıymetler, iştirakler veya bağlı ortaklıklar hesabı) üzerinde durulmamıştır. Vergi İdaresi yaptığı açıklamada kanunun lafzına sıkı sıkıya bağlı kalmayıp, hisse senedi ve tahvil teslimleri yanında aynı mahiyette olan kar ortaklığı, gelir ortaklığı belgesi gibi faiz veya temettü getiren kıymetli evrak teslimlerinin de katma değer vergisinden müstesna olduğunu belirtmek ihtiyacı duymuştur. Eğer Kanunun lafzına sıkı sıkıya bağlı kalınmış olsaydı kar ortaklığı ve gelir ortaklığı teslimlerinin de KDV’ne tabi tutulması gerekirdi. İştirak hissesi teslimlerinin KDV’den istisna tutulması konusunda Vergi İdaresi bugüne kadar tebliğ bazında bir açıklama yapılmamış olmasının da söz konusu tereddütlerin ortaya çıkmasına neden olduğunu kabul etmek gerekir. Hisse senetlerinin teslimleri her halükarda KDV Kanunu’nun 17/4. maddesinin (g) bendi uyarınca katma değer vergisinden istisna edildiği için (r) bendinde sözü edilen istisna diğer iştirak hisseleriyle ilgilidir. Daha açık bir anlatımla, anonim şirketlere ait hisse senetlerinden veya hisse senedi yerine çıkarılan geçici ilmuhaberler ister bilançoda duran varlıklar sınıfında ister dönen varlıklar sınıfında kayıtlı olsun hiçbir süreye bağlı olmaksızın KDV Kanunu’nun 17/4 ncü maddesinin (g) alt bendine göre katma değer vergisinden müstesnadır.     

 

Hisse senetleri “menkul kıymet” sayıldığı halde “iştirak hisseleri” menkul kıymet değildir. İştirak hisselerinin tedavülü zor ve devri birtakım şekil şartlarına bağlanmıştır. Hisse senetleri iktisadi hayatta kolaylıkla tedavül edebildiği için tercih nedenidir. Dolayısıyla hisse senetlerini de iştirak hissesi deyimine dahil eden söz konusu KVK Genel Tebliğlerindeki açıklama, kurumlar vergisi istisnası yönünden doğru olmakla birlikte, bu açıklamanın KDV istisnası yönünden de geçerli sayılma çabası doğru değildir. Vergi İdaresi de söz konusu açıklamayı kurumlar vergisi istisnasının uygulaması amacıyla yapmış olup, KDV istisnası yönünden böyle bir açıklamaya yer vermemiştir. Söz konusu tebliğlerde tanımlanan iştirak hissesi deyimine “hisse senetleri” dahil edilmemiş olsaydı, bu defa kurumların aktiflerinde yer alan anonim şirketlere ait hisse senetlerinden meydana gelen “bağlı menkul kıymetler, iştirakler veya bağlı ortaklık” satışlarından elde edilen kazançlar kurumlar vergisi istisnasından yararlandırılmasında tereddüt yaşanacaktı. Konunun bu kadar karmaşık hale gelmesinin nedeni KVK’nunda hisse senedi satışlarından elde edilen kazançlara ilişkin özel bir istisna hükmü yer almadığı halde, KDV Kanununda hisse senedi satışları için ayrı, iştirak hissesi satışları için ayrı bentlerde istisna hükümlerine yer verilmiş ve iştirak hissesinin tanımının Kanunda yapılmamış olunmasıdır.

 

Yine yabancı bir ülke mukimi şirketin bir yıldan fazla süreyle sahibi bulunduğu Türkiye'de tam mükellef anonim şirkete ait hisse senetlerini Türkiye'deki firmalara satması durumunda; Türkiye'de işyeri ve daimi temsilcisi bulunmayan yabancı ülkede yerleşik bir şirketin sahip olduğu tam mükellef anonim şirkete ait hisse senetlerini yine Türkiye'deki firmalara satışı KDV Kanununun 17/4-g maddesi kapsamında KDV den istisna olacaktır. Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 17/4-g maddesinde yer alan "hisse senedi" teslimlerine yönelik istisnanın, borsada işlem gören hisse senetleri ile sınırlı olup olmadığı, borsada işlem görmeyen hisse senetlerinin satışında da istisna uygulanıp uygulanmayacağı konusu da uygulamada tereddüt edilen bir konudur. Dolayısıyla, hisse senetlerinin borsada işlem görüp görmemesinin istisna uygulamasına bir etkisi bulunmamaktadır.

 

İcra müdürlüğü tarafından satışı yapılacak olan bir şirket bünyesindeki hisse senedi satışının KDV muafiyetinin olup olmadığı hususunda Vergi İdaresi tarafından verilen görüşe göre; 3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun; 1/1 inci maddesinde, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye'de yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu; 17/4-g maddesinde, külçe altın ve külçe gümüş teslimleri ile kıymetli taşların (elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet, inci) 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa göre Türkiye'de kurulu borsalarda işlem görmek üzere ithali, borsaya teslimi ve borsa üyeleri arasında el değiştirmesi, döviz, para, damga pulu, değerli kâğıtlar, hisse senedi, tahvil (elde edilen faiz gelirleri ile sınırlı olmak üzere tahvil satın almak suretiyle verilen finansman hizmetleri dâhil), varlık kiralama şirketleri tarafından ihraç edilen kira sertifikaları, Türkiye'de kurulu borsalarda işlem gören sermaye piyasası araçları ile metal, plastik, lastik, kauçuk, kâğıt, cam hurda ve atıklarının teslimlerinin KDV'den istisna olduğu hüküm altına alınmıştır.

 

Konu ile ilgili olarak KDV Genel Uygulama Tebliğinin (II-F/4.7.1. Değerli Maden, Değerli Kağıt, Para, Döviz, Menkul Kıymet Teslimleri) başlıklı bölümünde; "…Külçe altın, külçe gümüş, döviz, para teslimleri KDV'den istisna olup, hisse senedi ve tahvil (elde edilen faiz gelirleri ile sınırlı olmak üzere tahvil satın almak suretiyle verilen finansman hizmetleri dâhil) teslimleri yanında, aynı mahiyette olan kâr ortaklığı belgesi, gelir ortaklığı belgesi gibi faiz veya temettü getiren kıymetli evrak teslimleri de vergiden müstesnadır…" açıklamalarına yer verilmiştir. Buna göre, icra müdürlüğü tarafından satışı yapılacak olan adı geçen şirket hisselerinin, hisse senedine bağlı bir hak olması veya aynı mahiyette olan kar ortaklığı belgesi, gelir ortaklığı belgesi gibi faiz temettü getiren kıymetli evrak niteliği taşıması halinde, bu hisselerin teslimi KDV Kanununun 17/4-g maddesi kapsamında KDV'den istisna olacaktır.[7]Özetle Vergi İdaresi istisna uygulanan işlemlerde dahi “hisse senedi” veya “iştirak hissesi” satışı nedeniyle fatura düzenlenmesi gerektiği yolunda görüş vermektedir.

 

5.1. Limited Şirket İştirak Payları ile Diğer Ortaklık Payları Satışının KDV Karşısındaki Durumu

İşletmelerin aktifine kayıtlı limited şirket ve diğer ortaklıklara ait iştirak paylarının tesliminin katma değer vergisinden istisna olup olmadığı konusunda da tereddütler vardır. KDV Kanununun 17/4. maddenin (g) bendindeki “hisse senedi” ibaresinin limited şirketlerle diğer ortaklıklara ait ortaklık paylarını kapsamadığı açıktır. Hisse senedi münhasıran anonim şirketler ile hisseli komandit şirketlerin komanditer ortaklarının şirketteki payını gösteren menkul kıymetlerdir. Diğer ticaret şirketlerine ilişkin ortaklık payları hisse senedi niteliğinde değildir. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca verilen bir özelgede şirket aktifinde iki tam yıl kalmayan limited şirketteki ortaklık payının (İştirak payının) tesliminin KDV’ne tabi olduğu şeklindedir. Hisse senedi ile temsil edilmeyen iştirak hissesi devir ve satışları Kanunun 17/4-g maddesinde düzenlenen istisna kapsamına girmemektedir. Ancak, söz konusu iştirak hissesi devir ve satışları gerekli şartları taşıması halinde Kanunun 17/4-r maddesi kapsamına girebilmektedir. İştirak hissesi satışları, hisse senedi ile temsil edilsin edilmesin, kurumların aktifine kayıtlı süreye bakılmaksızın, KDV’nin dışında tutulmalıdır. İştirak hisseleri sermayeyi temsil etmekte olup, bir mal ve hizmet alım-satımı  olarak değerlendirilmelidir.

 

Hazine ve Maliye Bakanlığı, adi ortaklıklarda ortaklardan bir veya birkaçının ortaklıktaki hissesini başka kişilere devretmeleri durumunda, söz konusu devir işlemi ortaklığı sona erdirmiyorsa devir işleminin KDV’ye tabi olmadığını, ortaklığı sona erdiren devirlerin ise KDV’ye tabi olduğu görüşündedir.   İş ortaklıklarına ilişkin ortaklık paylarının devirlerinde de aynı esas geçerli olmalıdır. Ancak, hisse senedi ile temsil edilmeyen şirket ve ortaklık paylarının iki tam yıl işletme aktifinde bulundurulmadan elden çıkarılması halinde bu işlem KDV’ne tabi tutulmalıdır. Bu çerçevede, iştirak edilen anonim şirkete ait hisse senetlerinin devri suretiyle yapılan iştirak hissesi satışları, KDV Kanunu’nun 17/4-g maddesine göre KDV’den istisnadır. Hisse senedi ile temsil edilmeyen iştirak hissesi devir ve satışları ise Kanunun 17/4-g maddesinde düzenlenen istisna kapsamına girmemektedir. Ortaklık paylarını göstermek üzere hisse senedi bastırılmasının bir avantajı da elde bulundurma süresine bakılmaksızın uygulanan KDV istisnasıdır.

6. GERÇEK KİŞİNİN MENKUL KIYMETLERİ ELDEN ÇIKARMASININ VERGİLENDİRİLMESİ

Bir gerçek kişinin bir anonim şirket pay senetlerinin satışının vergilendirilmesi konusunda Gelir İdaresi tarafından verilen bir görüşte; Gelir Vergisi Kanunu’nun "Değer artışı kazançları" başlıklı mükerrer 80 inci maddesinde yer alan hükme göre; ivazsız olarak iktisap edilenler ile tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar değer artış kazancıdır. Burada bahsedilen "elden çıkarma" deyimi, maddede yazılı mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasını ifade eder. Bir takvim yılında elde edilen değer artışı kazancının, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar hariç, 19.000 Türk Lirası (313 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 1/1/2021 tarihinden itibaren) gelir vergisinden müstesnadır.

 

Ayrıca, 232 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin[8] "2- Hisse Senetlerinin İktisap Tarihi" başlıklı bölümünde; "…Bu nedenle, hisse senedi alım satımı yapanların vergisel yükümlülüklerini tam olarak yerine getirebilmeleri açısından hisse senetlerinin iktisap tarihini izlemeleri gerekmektedir. Genel olarak hisse senedi üzerinde tasarruf hakkına sahip olunan tarihin iktisap tarihi olarak dikkate alınması gerekmektedir. Bununla birlikte gerçek kişi ortakların şirketin sermaye artırımına gitmesi dolayısıyla sahip oldukları hisse senetlerinin ve aynı hisse senedinden değişik tarihlerde alım yapıldıktan sonra bunların bir kısmının elden çıkarılması halinde elden çıkarılan hisse senetlerinin iktisap tarihinin belirlenmesi farklılık göstermektedir." açıklamalarına yer verilmiştir. Yukarıdaki hüküm ve açıklamalara göre, 5/3/2017 tarihinde hisselerini satın alma yoluyla iktisap edilen bir A.Ş.'deki ortaklık payının 5/2/2019 tarihinde hisse senedi çıkarılmak suretiyle hisse senedine bağlanmış olduğundan, kişiye ait hisse senetlerinin iktisap tarihi olarak şirket hisse senetleri üzerinde tasarruf hakkına sahip olduğu 5/2/2019 tarihinin esas alınması gerekmektedir. Dolayısıyla, 5/2/2019 tarihinde iktisap edilen söz konusu hisse senetlerinin iki yıldan fazla süre (05.02.2021 tarihinden sonra) elde tutulduktan sonra elden çıkarılmasından kazanç doğması durumunda, bu kazançlar değer artışı kazancı olarak dikkate alınmayacak ve vergiye tabi tutulmayacaktır. Sahibi olunan hisse senetlerinin iki yıldan daha az bir süre (05.02.2019-05.02.2021 tarihleri arasında) elde tutularak satılması durumunda ise elde edilen kazancın değer artışı kazancı olarak vergilendirilmesi gerekmektedir. Diğer taraftan, Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80 inci maddesinde "Bir takvim yılında elde edilen değer artışı kazancının, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar hariç, 19.000 Türk Lirası (313 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 1/1/2021 tarihinden itibaren) gelir vergisinden müstesnadır." hükmüne yer verildiğinden, vergiye tabi değer artışı kazancının hesaplanmasında söz konusu istisna tutarı uygulanmayacaktır.[9]

 

Örneğin, kişi 25 Temmuz 2019’da 250 bin TL’ye edindiği hisse senedini, 20 Ağustos 2021’de 500 bin TL’ye satmışsa, aradaki 250 bin TL kazanç nedeniyle beyanname vermeyecek ve hiç vergi ödemeyecektir. Aynı hisse senedi 2020’de edinilmiş olsaydı, 2021’de satışından doğan kazanç gelir vergisine tabi olacaktı. İlmühaber bastırılması durumunda ise ilmühabarler de hisse senedi olarak kabul edildiğinden ve aynı durum 232 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde de belirtilmiş olduğundan, ilmühaberlerin elden çıkartılması da hisse senetlerinin elden çıkartılması gibi değerlendirilmektedir. Limited şirketlerde, hisse senedi ya da ilmühaber çıkartılamadığı için, şirket hissesi ne zaman satılırsa satılsın, bundan doğan kazanç “değer artışı kazancı” olarak gelir vergisine tabi tutulmaktadır. Kazancın hesaplanmasında, hissenin iktisap (edinme) bedeli, (hisse senedi ya da ilmühaber bastırılmamış A.Ş. hisselerinde olduğu gibi) endekslemeye tabi tutulmakta ve aynı istisna uygulanmaktadır. İlmühaberlerin elden çıkartılması da hisse senetlerinin elden çıkartılması gibi değerlendirilecektir.

 

193 sayılı GVK’nın mükerrer 80/4 inci maddeye göre, ortaklık haklarının veya hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artışı kazançlarıdır. Menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlarda istisna uygulaması yoktur, elde edilen kazancın tamamının beyan edilmesi gerekmektedir. GVK’nın mükerrer 80/4 inci maddeye göre, anonim şirket ortaklığında, şayet hisse senedi bastırılmamışsa; anonim şirket ortağı, hissesini kaç yıl sonra ve kime satarsa satsın, bundan doğan kazanç “Değer artışı kazancı” olarak, gelir vergisine tabi bulunmaktadır. Vergilendirme sırasında, iktisap (edinme) bedeli, hisselerin elden çıkarıldığı ay hariç olmak üzere, Türkiye İstatistik Kurumu’nca belirlenen TÜFE (01.01.2006 tarihinden itibaren ÜFE) endeksindeki artış oranında artırılarak tespit edilmektedir. GVK mükerrer 81 inci maddesine göre, endekslemenin yapılabilmesi için artış oranının % 10 veya üzerinde olması gerekmektedir.

 

Özetle, gerçek kişilerin kapalı veya aile tipi olarak adlandırılan anonim şirketlerde sahip oldukları hisse senetlerini elden çıkarmaları yoluyla sağladıkları kazançlar, Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 80. maddesi kapsamında değer artış kazancı olarak kabul edilmiştir. Maddeye göre; ivazsız elde olunan hisse senetlerinin elden çıkartılması ile bir bedel (ivaz) karşılığı edinilen hisse senetlerinin iktisap tarihinden itibaren iki yıl geçmesinden sonra sağlanan kazançlar, gelir vergisinin konusuna girmemektedir. Ancak hemen belirtelim ki bu düzenleme, gerçek kişilerin sahibi oldukları hisse senetleri için geçerlidir. Dolayısıyla, ticari işletmelere dahil hisse senetlerinin elden çıkarılmasından elde edilen kazançlar için bu durum geçerli değildir.

7. SERMAYE PİYASASI ARACI KURULUŞLARI TARAFINDAN DÜZENLENECEK BELGELER

243 Seri No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği, 7.9.1995 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Uyarınca Aracılık Faaliyetinde Bulunacak Kuruluşlar ile Bunların Faaliyetlerine ve Yetkilendirilmelerine İlişkin Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 48. maddesinde, aracı kurumların kullanacakları defter ve belgeler belirlenmiş ve bu kuruluşların kullanmak zorunda oldukları belgelerle ilgili olarak yapılacak düzenlemelere uymaları gerektiği belirtilmiştir. Buna dayanılarak Sermaye Piyasası Kurulu tarafından çıkarılan (V) Seri/6 Numaralı “Aracılık Faaliyetlerinde Belge ve Kayıt Düzeni Hakkında Tebliğ” de aracı kuruluşların bu faaliyetlerine ilişkin olarak düzenlemek zorunda oldukları belgeler ile muhasebe işlemlerinde uygulanacak esaslar açıklanmıştır. Vergi Usul Kanununun mükerrer 257. maddesinin Hazine ve Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak Sermaye Piyasası Kurulunca yayımlanan, yukarıda belirtilen (V) Seri/6 Numaralı Aracılık Faaliyetlerinde Belge ve Kayıt Düzeni Hakkında Tebliğin 6. maddesi ile aracı kuruluşlar tarafından düzenlenmesi öngörülen işlem sonuç formları Vergi Usul Kanunu uyarınca düzenlenmesi zorunlu belgeler kapsamına alınmıştır. Bu formların düzenlenmesine ilişkin olarak aşağıda yer alan hususlara uyulacaktır.

1- Sermaye Piyasası Kanunu uyarınca menkul kıymet alım-satımlarına aracılık faaliyetinde bulunan kurumlar, menkul kıymet alım-satım ve aracılık işlemlerini yukarıda belirtilen işlem sonuç formlarını düzenlemek suretiyle belgelendireceklerdir.

Aktiflerinde bulunan menkul kıymetleri aracı kurumlar vasıtasıyla satan gerçek usulde gelir ve kurumlar vergisine tabi mükellefler, bu satışları için ayrıca fatura veya diğer herhangi bir belge düzenlemek zorunda olmayacak, bu satışlarını aracı kurumlar tarafından kendilerine verilecek olan belgelerle belgelendireceklerdir. Ancak bu mükelleflerin doğrudan alıcıya yapacakları menkul kıymet satışları için Vergi Usul Kanunu uyarınca düzenlenmesi gereken belgeleri düzenlemek ve vermek zorunda olacakları tabiidir.

2- Aracı kurumlar işlem sonuç formlarını, en az iki örnek olarak düzenleyecekler ve bir örneğini müşteriye vereceklerdir. Formun ikiden fazla örnek olarak düzenlenmesi halinde her birinin kaçıncı örnek olduğu belirtilecektir.

3- Düzenlenecek işlem sonuç formları aşağıda sayılan bilgileri ihtiva edecektir.

a) Aracı kuruluşun unvanı, vergi dairesi ve vergi numarası, şube kodu,

b) Alıcı veya satıcının adı-soyadı/unvanı veya aracı kuruluş tarafından verilen müşteri hesap numarası (Aracı kuruluşlar, işlem sonuç formunda kayıtlı hesap numarası sahibi müşteriye ait kimlik bilgilerini talep halinde, Maliye Bakanlığına ve vergi inceleme yetkisine sahip olanlara bildirmek zorundadırlar),

c) Alım-satıma konu teşkil eden menkul kıymetin nevi, ihraç eden kuruluşun adı, birim fiyatı ve adedi,

d) Alım-satım talebinin karşılanma şekli (menkul kıymet borsası veya aracı kuruluş portföyü),

e) İşlem tarihi,

f) Belgeyi düzenleyen aracı kurum yetkilisinin isim ve imzası,

g) Birim kodu, seri ve sıra numarası (işlem sonuç formunu düzenleyen her müstakil şube veya birimi tanıtmak üzere verilecek kod numarası ve işlem sonuç formunu düzenleyen her şube veya birim itibariyle her hesap dönemi başından itibaren 1’den başlamak üzere düzenlenme sırasına göre verilecek müteselsil sıra numarası).

4- İşlem sonuç formlarının basımı için önceden izni alınması; anlaşmalı matbaalara bastırılması veya notere tasdik ettirilmesi zorunlu olmayıp, aracı kurumlar (Ocak-Haziran) ve (Temmuz-Aralık) olmak üzere her yıl 6’şar aylık dönemler itibariyle düzenledikleri işlem sonuç formlarının seri ve sıra numaralarını, bunları düzenleyen birim ve şubelerin kod numaralarıyla birlikte bir liste haline getirerek dönemin bitimini izleyen ayın son günü mesai bitimine kadar kurumlar vergisi yönünden bağlı bulundukları vergi dairelerine taahhütlü olarak gönderecekler veya elden teslim edeceklerdir.

8. HİSSE SENEDİ SATIŞINDA FATURA DÜZENLENMESİ

 

Hisse senedi satışı KDV’den müstesna olmakla birlikte fatura düzenlenmesi gerekmektedir. Bu konuda bir şirket tarafından başka bir anonim şirketin hisselerinin devir alınmak istendiği ancak hisseleri elinde bulunduran limited şirketin söz konusu hisseleri 2 yıldan daha az bir süredir aktifinde bulundurduğu, bu nedenle hisse senetlerinin devir alınması işleminin katma değer vergisinden istisna olup olmadığı ve ayrıca satış sırasında Vergi Usul Kanunu’na göre ne tür belge düzenleneceği konularında tereddüte düşülmesi üzerine Gelir İdaresince verilen görüşte; 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17/4-g maddesinde hisse senedi ve tahvil teslimlerinin katma değer vergisinden müstesna olduğu hüküm altına alınmıştır. Bu itibarla, hisse senetlerinin teslimi şeklinde gerçekleşen işlemler katma değer vergisinden istisna olacaktır. Diğer taraftan 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesinde faturanın tarifi yapılmış, müteakip maddelerinde ise faturaya ilişkin hükümler yer almıştır.

 

Anılan Kanun’un 232. maddesinde yer alan hükme göre; birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler; birinci ve ikinci sınıf tüccarlara, serbest meslek erbabına, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere ve vergiden muaf esnafa sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlar da fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler. 213 sayılı Vergi Usul Kanununun "İspat Edici Kağıtlar" başlıklı 227 nci maddesinin birinci fıkrasında "Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir." hükmü yer almaktadır. Mezkûr Kanunun mükerrer 257 nci maddesinde de, mükelleflere muameleleri ile ilgili tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri fınans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunluluğunu getirme ve bu zorunluluğun kapsamını ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslarını belirleme hususlarında Hazine ve Maliye Bakanlığına yetki verilmiştir.

 

Bu yetkiye dayanılarak, tahsilat ve ödemelerin banka, benzeri finans kurumları, 6493 sayılı Kanun kapsamında yetkilendirilmiş ödeme kuruluşları veya Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketince düzenlenen belgelerle tevsiki uygulamasının 1/8/2003-1/1/2016 tarihleri arasındaki tahsilat ve ödemeler bakımından uygulama usul ve esasları 320, 323, 324, 332 ve 400 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğlerinde; söz konusu tarihten sonraki tahsilat ve ödemeler bakımından uygulama usul ve esasları ise 469 ve 479 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile değişik 459 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde belirlenmiştir.

Mevcut uygulamaya ilişkin açıklamaların yer aldığı 459 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğine göre, tahsilat ve ödemelerin tevsik zorunluluğu kapsamına; Vergi Usul Kanununun 232 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında fatura almak zorunda olan ve anılan Tebliğde tevsik zorunluluğu kapsamında olanlar olarak tanımlanmış olan; birinci ve ikinci sınıf tüccarların, serbest meslek erbabının, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarların, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin ve vergiden muaf esnafın, kendi aralarında ve tevsik zorunluluğu kapsamında olmayanlarla yapacakları, 7.000 TL'yi aşan tutardaki her türlü tahsilat ve ödemeleri girmekte olup, yine aynı Tebliğde belirlenen bir kısım tahsilat ve ödemeler ise tevsik zorunluluğu dışında tutulmuştur.

Bu itibarla, kişiye ait bulunan pay senetlerinin tevsik zorunluluğu kapsamında olanlara satış tutarı 7.000 TL'yi aşıyor ise prensip olarak bu satışa ilişkin tüm tahsilat ve ödemelerin aracı fınansal kurumlar kullanılarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, söz konusu pay senetleri satışının, noter aracılığıyla gerçekleştirilmesi durumunda, bu işleme ilişkin tahsilat ve ödemelerin aracı finansal kurumlar kanalıyla yapılması zorunluluğu bulunmamaktadır.[10]Buna göre, bir şirket tarafından başka bir anonim şirketin hisselerine ilişkin hisse senetlerinin satılması Katma Değer Vergisi Kanunu’na göre teslim sayıldığından ve bunların satın alan işletme tarafından aktife kaydedilmesi gerektiğinden, bunlar için borçlanılan bedelin satışı yapan tarafından düzenlenecek bir fatura ile belgelendirilmesi gerektiği yönünde görüş bildirmiştir.[11]

SONUÇ

 

Anonim ve limited şirketlerde hisse devri konusu, hem hukuki hem de vergilendirme yönüyle, ortaklar açısından son derece önemli hususlar olup devir işlemlerinde, gerek Türk Ticaret Kanunu gerekse vergi kanunlarında belirlenen yükümlülüklerin bilinmesi ve takip edilmesi gerekmektedir. Konu hakkında kurumlar vergisi, katma değer vergisi kanunlarında mevcut istisnaların bilinmesi ile vergi usul gereğince düzenlenmesi gereken belge hakkında vergi idaresinin görüşlerine göre hareket edilmesi gerekmektedir. Hisse senetleri, anonim ve hisseli komandit şirketler tarafından çıkarılan ve ortaklarına genel kurula katılma, oy kullanma ve kardan temettü alma hakkı veren bir menkul kıymetlerdir. Türk Ticaret Kanununa göre, hisse senetleri yerine geçici ilmühaber çıkartılabilmekte olup geçici ilmühaberler de menkul kıymet niteliğinde olup, nama veya hamiline yazılı olarak çıkartılabilmektedir.

 

Katma Değer Vergisi Kanunu’na göre, hisse senedi satış işlemi katma değer vergisine tabi değildir. Kanuni düzenleme incelendiğinde de fark edileceği gibi, KDV Kanunu’nun 17/4-g maddesinde, “hisse senedi” satışlarının, katma değer vergisinden müstesna olduğu açıkça belirtilmektedir. Geçici ilmühaber ile yapılan satışlar da hisse senedi olarak kabul ediliyor. İştirak hissesinin satışında ise anonim ya da limited şirketlerin, eshamlı (sermayesi paylara bölünmüş) şirketlerin komanditer ortaklarına ait ortaklık payları, iş ortaklıkları ya da adi ortaklıklara iştiraki olması fark etmemektedir. Katma Değer Vergisi Kanunu’nun (17/4-r) maddesi uyarınca ise, kurumların aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisselerinin satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler katma değer vergisinden istisna tutulmuştur. İstisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları iştirak hisselerinin teslimleri istisna kapsamı dışındadır. İştirak hisselerinin (ortaklık payı) satışında istisna uygulanabilmesi için satışa konu iştirak hisselerinin kurumların aktiflerinde asgari iki tam yıl (730 gün) kayıtlı bulunmuş olması gerekmektedir. KDV Kanununun 17/4-r maddesine göre, iştirak edilen anonim şirketin, hisse senedi ya da ilmühaberi bastırılmamışsa, edinme tarihinden itibaren iki yıl içinde satılan hisse %18 katma değer vergisine tabi bulunmaktadır. Limited şirket ya da başka bir şirkete ait iştirakin, edinme tarihinden itibaren iki yıl içinde elden çıkartılması yine %18 katma değer vergisine tabi bulunmaktadır. Ayrıca, bir şirket tarafından başka bir anonim şirketin hisselerine ilişkin hisse senetlerinin satılması Katma Değer Vergisi Kanunu’na göre teslim sayıldığından ve bunların satın alan işletme tarafından aktife kaydedilmesi gerektiğinden, bunlar için borçlanılan bedelin satışı yapan tarafından düzenlenecek bir fatura ile belgelendirilmesi gerekmektedir.

 

GVK’nın mükerrer 80 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci bendinde yer alan hükme göre; ivazsız olarak iktisap edilenler ile tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar değer artışı kazancıdır. Hisse senedi bastırılmamışsa; vergilendirme sırasında, iktisap bedeli, hisselerin elden çıkarıldığı ay hariç olmak üzere, Türkiye İstatistik Kurumu’nca belirlenen ÜFE endeksindeki artış oranında artırılarak tespit edilir. Endekslemenin yapılabilmesi için artış oranının % 10 veya üzerinde olması gerekir. Hisse senedi bastırılmışsa; iki yıldan fazla süre ile elde tutulan hisse senetlerinin, elden çıkartılmasından doğan kazanç, tutarı ne olursa olsun, gelir vergisine tabi değildir. İlmühaber bastırılmışsa; geçici İlmühaberler de hisse senedi olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, ilmühaberlerin elden çıkartılması da hisse senetlerinin elden çıkartılması gibi değerlendirilir. Hisse senedi bastırmamış olmanın doğuracağı bu sonuçtan “Geçici ilmühaber” çıkartılmak ve elden çıkarma işlemini bu ilmühaberlere dayanarak gerçekleştirmek suretiyle vergi avantajından yararlanmak da mümkündür.

 

KAYNAKÇA

  1. 06/01/1961 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu.
  2. 2/11/1984 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu.
  3. 21/06/2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu.
  4. 28/07/1953 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun.
  5. 14/2/2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu.
  6.  26/12/1992 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 1 Sıra No.lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği.
  7. 03/04/2007 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği.
  8. 26/04/2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 1 Seri No.lu KDV Genel Uygulama Tebliği.
  9. 23/03/2000 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 232 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği.
  10. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 21.06.2017 tarihli ve 62030549-120[Mük.80-2016/211]-181606 sayılı özelgesi. Gelir İdaresi Başkanlığı. (www.gib.gov.tr/Özelge Sistemi). Erişim Tarihi: 30.08.2020.
  11. Gelir İdaresi Başkanlığının 27.11.2006 tarih ve B.07.1.GİB.0.29/2924-232-2824/093508 sayılı özelgesi. Gelir İdaresi Başkanlığı. (www.gib.gov.tr/Özelge Sistemi). Erişim Tarihi: 30.08.2020.
  12. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının 21.06.2017 tarih ve 62030549-120[Mük.80-2016/211]-181606 sayılı özelgesi. Gelir İdaresi Başkanlığı. (www.gib.gov.tr/Özelge Sistemi). Erişim Tarihi: 30.08.2020.
  13. Gelir İdaresi Başkanlığının 13.06.2017 tarih ve 48816587-130[2016]-7 sayılı özelgesi. Gelir İdaresi Başkanlığı. (www.gib.gov.tr/Özelge Sistemi). Erişim Tarihi: 30.08.2020.
  14. İstanbul Defterdarlığı’nın 07.11.2001 tarih ve DEF.0.34.18.17.5361 sayılı özelgesi. Gelir İdaresi Başkanlığı. (www.gib.gov.tr/Özelge Sistemi). Erişim Tarihi: 30.08.2020.
  15. Akarca Akif (2021). Anonim Şirket Hisselerinin Devrinde Vergileme. www.forum. alomaliye.com. Erişim tarihi: 18.08.2021.
  16. Sakıp Şeker (2009). Hisse Senetleri ve İştirak Hisselerinin Satışında KDV Uygulaması. (https://www.kanitymm.com.tr/wp-content/uploads/2020/02/2009-11-12-asmmmo-bulten-dergisi-hisse-senetleri-ve-istirak-hisselerinin-satisinda-kdv-uygulamasi.pdf). Erişim tarihi: 18.08.2021.
  17. Şükrü Kızılot (2006). Danıştay Kararları ve Özelgeler. Yaklaşım Yayınları. Cilt:8. Ankara 2008.
  18. Şükrü Kızılot (2009). Şirket Hissesi Satışında KDV Var mı, Yok mu? 13 Ekim 2009. https://www.hurriyet.com.tr/sirket-hissesi-satisinda-kdv-var-mi-yok-mu-12676285.
 

[1] Akif Akarca, Anonim Şirket Hisselerinin Devrinde Vergileme, www.forum. alomaliye.com, erişim tarihi: 18.08.2021.

[2] Sakıp Şeker, Hisse Senetleri ve İştirak Hisselerinin Satışında KDV Uygulaması, (https://www.kanitymm.com.tr/wp-content/uploads/2020/02/2009-11-12-asmmmo-bulten-dergisi-hisse-senetleri-ve-istirak-hisselerinin-satisinda-kdv-uygulamasi.pdf), erişim tarihi: 18.08.2021.

[3] Şükrü Kızılot, Danıştay Kararları ve Özelgeler, Cilt:8, Ankara, 2008, s.1168-1169, Hazine ve Maliye Bakanlığı 27.11.2006 tarih ve 093508 sayılı özelgesi.

[4] https://www.hurriyet.com.tr/sirket-hissesi-satisinda-kdv-var-mi-yok-mu-12676285, Şükrü Kızılot, Şirket Hissesi Satışında KDV Var mı, Yok mu? 13 Ekim 2009.

[5] İstanbul Defterdarlığı’nın 07.11.2001 tarih ve DEF.0.34.18.17.5361 sayılı özelgesi.

[6] 18.12.1998 tarih ve TSM-001-251 sayılı Genelge.

[7] www.gib.gov.tr/Özelge Sistemi/Gelir İdaresi Başkanlığının 13.06.2017 tarih ve 48816587-130[2016]-7 sayılı özelgesi.

[8] 23/3/2000 tarihli 23998 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.

[9] www.gib.gov.tr/Özelge Sistemi/İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının 21.06.2017 tarih ve 62030549-120[Mük.80-2016/211]-181606 sayılı özelgesi.

[10] www.gib.gov.tr/Özelge Sistemi (İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 21.06.2017 tarihli ve 62030549-120[Mük.80-2016/211]-181606 sayılı özelgesi).

[11] www.gib.gov.tr/Özelge Sistemi (Hazine ve Maliye Bakanlığının 27.11.2006 tarih ve B.07.1.GİB.0.29/2924-232-2824/093508 sayılı özelgesi).

 

"Bu yazıda yapılan açıklamalar, tamamıyla yazarına ait olup, hiçbir şekilde yazarın çalıştığı kurumunu bağlamaz, kurumunun görüşü olarak kullanılamaz ve değerlendirilemez."

 

NAZALI VERGI & HUKUK

info@nazali.com

Yukarıda yer verilen açıklamalarımız, hukuki görüş ve tavsiye niteliğinde olmayıp, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir; bu sebeple belirtilen konularda bir aksiyon almadan önce, bir uzmana danışmanızı tavsiye ederiz. NAZALI’ya işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz