7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (“Kanun”), 28 Temmuz 2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Kanun ile hukuk yargılaması usulünün daha hızlı ve etkin işleyebilmesi amacıyla, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) süreler, duruşmaların aleniliği ve duruşmaya katılım, hakimin reddi, belirsiz alacak davaları, harç ve gider avansı, davanın geri alınması ve dava konusunun devri, iddia ve savunmaların genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı, ıslah, ticari defterlerin ibrazı, hükmün tamamlanması, istinaf ve temyiz başvuruları, ihtiyati tedbir ve ihtiyati tedbire muhalefet cezası ve sair hükümlerinde değişiklik ve eklemeler yapılmıştır. Bu değişiklikler doğrultusunda bilirkişi raporuna itirazda ek süre talep edilebilmesi gibi yeni düzenlemeler ile birlikte davalı tarafından sunulacak cevap dilekçesi bakımından talep edilen ek sürenin, cevap süresinin bitiminden itibaren başlayacağı gibi uygulamada birlik sağlanmasına yönelik düzenlemelere gidilmiştir.
Bu duyurumuzda, HMK’nın ilgili hükümlerinde yapılan düzenlemeler Kanun sistematiği çerçevesinde ve genel hatlarıyla açıklanmaktadır. Daha detaylı bilgi için Kanun metnine buradan ulaşabilirsiniz.
1. HMK’NIN SÜRELERİ DÜZENLEYEN HÜKÜMLERİNE YÖNELİK DEĞİŞİKLİKLER
i. Görevsizlik ve Yetkisizlik Kararları Bakımından
Anayasa Mahkemesi’nin 10.02.2016 tarihli, 2015/96 E. ve 2016/9 K. sayılı iptal kararı doğrultusunda, Kanun ile HMK’nın 20. maddesi değiştirilerek, ilk derece mahkemeleri tarafından görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi halinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerektiği düzenlenmiştir. Bu süre içinde, ilgili mahkemeye başvurulmaması durumunda, dava açılmamış sayılacak ve görevsizlik veya yetkisizlik kararı veren mahkemece bu konuda resen karar verilecektir.
ii. Kesin Süreler Bakımından
Hukuk yargılamasında kesin sürelerin düzenlendiği HMK’nın 94. maddesinde Kanun ile yapılan değişiklik ile, hâkimlere ek yükümlülükler getirilmiştir. Bu değişiklik uyarınca hâkim, tayin ettiği kesin süreye konu olan işlemi, hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklamakla ve bu süreye uyulmamasının hukuki sonuçlarını açıkça tutanağa geçirerek taraflara ihtar etmekle yükümlüdür. Kesin olduğu belirtilmeyen sürelerde ise önceki düzenlemede olduğu gibi, bu tür süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilecek; ancak bu şekilde verilecek ikinci süre kesin nitelikte olup yeniden süre verilemeyecektir.
iii. Cevap Dilekçesinin Sunulması İçin Verilen Ek Süre Bakımından
Kanun ile, HMK’nın 127. ve 317. maddelerinde yapılan değişiklik uyarınca, durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin davalı tarafa tanınan kanuni süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya verilen ek sürenin, cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlayacağı hükme bağlanmıştır. Bu ekleme ile birlikte, mahkemeler tarafından davalı yana verilen ek sürenin başlangıç tarihine ilişkin farklı uygulamaların da önüne geçilmesi sağlanmıştır.
iv. Bilirkişi Raporuna Karşı Ek İtiraz Süresi Bakımından
HMK’nın 218. maddesinde Kanun ile önemli bir değişiklik yapılarak, bilirkişi raporuna karşı yapılacak itirazların, iki haftalık itiraz süresi içinde hazırlanmasının çok zor veya imkânsız olması ya da özel yahut teknik bir çalışmayı gerektirmesi halinde; yine bu süre içinde mahkemeye başvuran tarafa, itiraz süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya mahsus olmak ve iki haftayı geçmemek üzere ek süre verilebileceği düzenlenmiştir.
2. DURUŞMALARIN ALENİLİĞİ KURALINA YÖNELİK DEĞİŞİKLİKLER
HMK’nın 28. maddesinde, duruşmaların aleniliği ilkesinin istisnai halleri düzenlenmiştir. Kanun ile birlikte, HMK’da güvence altına alınan, duruşmaların bir kısmının veya tamamının gizli olarak yapılması halleri arasına “yargılama ile ilgili kişilerin korunmaya değer üstün bir menfaatinin kesin olarak gerekli olması” hali de eklenmiştir.
3. HAKİMİN REDDİ SEBEPLERİ VE USULÜNE YÖNELİK YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER
Kanun’un getirdiği yeni düzenleme ile, HMK’nın hâkimin reddi sebeplerinin sayıldığı 36. maddesinin (c) fıkrasına; hâkimin reddi sebepleri arasına, hâkimin davanın tarafları arasında, “uyuşmazlıkta arabuluculuk veya uzlaştırmacılık yapmış bulunması” hali de eklenmiştir. Kanun kapsamında ayrıca, HMK’nın 38. maddesinin dokuzuncu fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır. Bu sayede uyuşmazlık bakımından esas hüküm verilmesini beklemeye gerek olmaksızın, hâkimin reddi kararlarına karşı doğrudan istinaf yoluna başvuru yapılmasının önü açılmıştır.
4. BELİRSİZ ALACAK DAVASINA YÖNELİK DEĞİŞİKLİKLER
Kanun ile, HMK’nın 107. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” hükmü yürürlükten kaldırılarak, ilgili madde başlığı “Belirsiz Alacak Davası” olarak değiştirilmiştir. Aynı maddenin 2. fıkrasında yapılan kapsamlı değişiklik ile, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebileceği belirtilmiştir. Aksi takdirde ise dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.
5. HARÇ VE GİDER AVANSLARINA YÖNELİK YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER
Kanun kapsamında HMK’nın 120. maddesinde yapılan değişiklik uyarınca, eski düzenlemede yer alan dava açma sırasında delil avansının mahkeme veznesine yatırılması zorunluluğu kaldırılarak; davanın açılması sırasında bilirkişi, keşif ve tanık gibi delillere dair delil avansının peşin olarak tahsil edilmesi uygulaması sona erdirilmiştir. Bu doğrultuda delil avansı taraflardan her birinin ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenecektir ve böylece uygulamada yaşanan yüksek avans yatırılması problemine çözüm sağlanmıştır.
6. DAVANIN GERİ ALINMASI VE DAVA KONUSUNUN DEVRİNE YÖNELİK YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER
HMK’nın 123. maddesine Kanun ile yapılan ekleme ile, davacının davasını geri alması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hükme bağlanmıştır. Kanun ile ayrıca, HMK’nın 125. maddesinin 2. Fıkrası yeniden düzenlenerek; davacının dava açıldıktan sonra dava konusunu devredecek olması halinde ve dava davacı aleyhine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralanın yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olacağı hükme bağlanmıştır.
7. İDDİA VE SAVUNMANIN GENİŞLETİLMESİ VEYA DEĞİŞTİRİLMESİ YASAĞINA YÖNELİK DEĞİŞİKLİKLER
HMK’nın 149. maddesindeki eski düzenlemeye göre, ön inceleme duruşmasına taraflardan birinin mazeretsiz olarak gelmediği durumlarda, duruşmaya gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilmekte yahut değiştirebilmekteydi. Kanun ile getirilen yeni düzenlemeyle, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunmanın genişletilemeyeceği yahut değiştirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
8. SES VE GÖRÜNTÜ NAKLİ YOLUYLA DURUŞMALARA KATILIMA YÖNELİK DEĞİŞİKLİKLER
HMK’nın -ses ve görüntü nakli vasıtasıyla duruşmalara katılıma yönelik hükmün düzenlendiği- 149. maddesinde yer alan “tarafların rızası olmak şartıyla” ibaresi kaldırılmıştır. Değişiklik ile taraflardan birinin talebi üzerine, talep eden tarafın veya vekilinin aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden duruşmaya katılmalarına ve usul işlemleri yapabilmelerine; mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine tanığın, bilirkişinin veya uzmanın da aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden dinlenilmesine karar verilebileceği düzenlenmiştir.
9. ISLAH MÜESSESESİNE YÖNELİK DEĞİŞİKLİKLER
HMK’nın ıslah kurumunu düzenleyen 117. maddesine Kanun ile eklenen 2. fıkra uyarınca, Yargıtay’ın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderilirse, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilecektir. Buna karşın, bozma kararına uyulması halinde ortaya çıkan aleyhe hüküm verme yasağı, usuli kazanılmış hak gibi hukuki durumlar ortadan kaldırılamayacaktır.
10. SÖZLÜ YARGILAMAYA YÖNELİK DEĞİŞİKLİKLER
Kanun ile, sözlü yargılamanın düzenlendiği HMK’nın 186. maddesi; “Mahkeme, tahkikatın bittiğini tefhim ettikten sonra aynı duruşmada sözlü yargılama aşamasına geçer. Bu durumda taraflardan birinin talebi üzerine duruşma iki haftadan az olmamak üzere ertelenir. Hazır bulunsun veya bulunmasın sözlü yargılama için taraflara ayrıca davetiye gönderilmez.” şeklinde değiştirilmiştir. Bu doğrultuda, kural olarak artık tahkikat duruşmasının sonunda, aynı duruşmada sözlü yargılama safhasına geçilebilecektir.
11. TİCARİ DEFTERLERİN İBRAZI VE DELİL OLMASINA YÖNELİK DEĞİŞİKLİKLER
HMK’nın 222. maddesinde yer alan eski düzenlemeye göre, karşı tarafın ticari defterlerinin uyuşmazlık konusuyla ilgili hiçbir kayıt içermemesi durumunda, ticari defterlerini ibraz eden tarafın defterindeki kayıtlar sahibi lehine delil olarak kullanılabilmekteydi. Kanun ile yapılan yeni düzenlemeye göre, “ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması” gerekmektedir. Bu doğrultuda, artık diğer tarafın kanuni şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamayacaktır.
12. HÜKMÜN TAMAMLANMASINA YÖNELİK DEĞİŞİKLİKLER
Kanun ile, HMK’ya eklenen madde 305/A hükmü gereğince, taraflardan her biri; nihaî kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde, yargılamada ileri sürülmesi veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen, hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda ek karar verilmesini isteyebilecek ve bu karara karşı kanun yoluna başvuru yapabileceklerdir.
13. İSTİNAF VE TEMYİZ BAŞVURU YOLUNA YÖNELİK DEĞİŞİKLİKLER
Kanun ile HMK’nın 341. maddesinde yapılan değişiklik doğrultusunda, ilk derece mahkemelerinin aşağıdaki kararlarına karşı istinaf yoluna başvuru yapılabilecektir:
Kanun ile yapılan bir diğer değişiklik doğrultusunda ise HMK’nın -bölge adliye mahkemelerinin duruşma yapılmaksızın kesin olarak karar verebileceği konuları düzenleyen- 353. maddesinin 6. fıkrasına “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması hali” eklenmiştir.
Bölge adliye mahkemelerinde yapılan duruşmalı incelemeleri düzenleyen HMK’nın 358. maddesinde ise, Kanun ile yapılan revize sonucunda ilgili hüküm “Duruşmalı olarak incelenen işlerde taraflara çıkartılan davetiyelerde yapılacak tahkikatla ilgili olarak bölge adliye mahkemesince belirlenen gideri, iki haftadan az olmamak üzere verilecek kesin süre içinde avans olarak yatırması gerektiği açıkça belirtilir. Belirlenen giderin, verilen kesin süre içinde yatırılmış olması kaydıyla, taraflar mazeretsiz olarak duruşmaya katılmadıkları takdirde tahkikat yokluklarında yapılarak karar verilir. Belirlenen gider, süresi içinde yatırılmadığı takdirde, dosyanın mevcut durumuna göre karar verilir.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Ayrıca Kanun ile HMK’nın 359. maddesinde yapılan değişiklik uyarınca, temyizi kabil olmayan kararlar, ilk derece mahkemesi tarafından; temyizi kabil olan kararlar ise bölge adliye mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılacaktır.
HMK’nın temyize kabil olmayan kararları düzenleyen 362. maddesinde Kanun kapsamında yapılan değişiklikler uyarınca, bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları hakkında temyiz yoluna başvurulamayacaktır:
14. İHTİYATİ TEDBİR VE İHTİYATİ TEDBİRE MUHALEFET CEZASINA YÖNELİK DEĞİŞİKLİKLER
İhtiyati tedbir kararını düzenleyen HMK’nın 391. maddesinde Kanun ile yapılan değişiklik doğrultusunda, yüzüne karşı ve aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilen taraf da kanun yoluna başvurabilecektir.
HMK’nın 393. maddesinde Kanun’un getirdiği değişikliğe göre ise, ihtiyati tedbir kararının uygulanması için, bu kararın, tedbir isteyen tarafa tefhim veya tebliğinden itibaren bir hafta içinde talep edilmek zorunda olduğu hükme bağlanmıştır. Bununla birlikte HMK’nın 394. maddesinde yapılan revizyon ile, ihtiyati tedbir kararına karşı yapılacak olan itirazların esas davaya bakan mahkeme tarafında karara bağlanacağı düzenlenmiştir.
Ayrıca, HMK’nın 398. maddesine Kanun ile getirilen yeni düzenleme uyarınca, ihtiyati tedbir kararına muhalefet halinde uygulanacak prosedür belirlenmiştir.
NAZALI VERGI & HUKUK |