Zeynep Gülay
Avukat
ÖZET
İş sağlığı ve güvenliği hükümlerine aykırılık neticesinde hukuki ve cezai yaptırımlar uygulanmaktadır. Nitekim iş sağlığı ve güvenliği alanındaki yükümlülüklerine aykırı davranan işverene bir takım idari yaptırımlar da uygulanacaktır. İdari yaptırımların amacı, hukuk düzeninin sağlanmasıdır. İşverenlerin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine aykırı davranarak bozulan hukuk düzeninin idari yaptırımlarla yeniden sağlanması amacı güdülmektedir.[1]
Bu çalışmada, iş sağlığı ve güvenliği yükümlülüklerine aykırı davranan işverenlere uygulanacak idari yaptırımlar doktrin ile ilgili mevzuat ışığında değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: İş Sağlığı ve Güvenliği Yükümlülüklerine Aykırılık, İdari Yaptırım, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, İdari Para Cezası, İşin Durdurulması, İşyerinin Denetim ve Teftişi, Kamu İhalesinden Yasaklama.
GİRİŞ
İş sağlığı ve güvenliği; işin yapılması sırasında işyerindeki fiziki çevre şartları sebebiyle çalışanların maruz kaldıkları sağlık sorunları ve mesleki risklerin ortadan kaldırılması veya azaltılması ile ilgilenen bilim dalıdır. İşverenler ya da çalışanlar tarafından iş sağlığı ve güvenliği kurallarına aykırı hareket edilmesi istenmeyen pek çok sonucu beraberinde getirmektedir. İşverenler, yasa ve mevzuattan kaynaklı birtakım yükümlülükleri yerine getirmemeleri sonucunda idari yaptırımlara maruz kalmaktadırlar.
Hem işverenlerin hem de çalışanların bu kapsamda uymaları gereken kurallar bütünü iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı kapsamındadır. Söz konusu mevzuatı; 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, bu kanuna dayalı olarak çıkarılan yönetmelikler ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan bazı düzenlemeler oluşturmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 77. maddesine göre, işverenler, işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmakla yükümlüdürler. İşverenlerin bu önlemleri almaları, bunun için gerekli araç ve gereçleri işyerinde bulundurmaları anılan yükümlülüklerin yerine getirilmiş olduğu anlamına gelmemektedir. İşverenler ayrıca işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulmasını da sağlamakla yükümlü olup, bu önlemlere uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Anılan yükümlülüklere aykırı davranan işverenlere karşı uygulanacak idari para cezaları 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda detaylı bir şekilde düzenlenmiştir.[2] Anılan Kanun’un 26. maddesinin 1. fıkrasında, getirilen her yükümlülük veya her aykırılık ya da görevlendirilmeyen her kişi veyahut her ay için idari para cezaları öngörülmüştür. Aynı maddenin 3. fıkrası da; ‘‘Bu maddede belirtilen idari para cezaları; a) Ondan az çalışanı bulunan işyerlerinden; 1) Az tehlikeli sınıfta yer alanlar için aynı miktarda, 2) Tehlikeli sınıfta yer alanlar için yüzde yirmi beş oranında artırılarak, 3) Çok tehlikeli sınıfta yer alanlar için yüzde elli oranında artırılarak, b) On ila kırk dokuz çalışanı bulunan işyerlerinden; 1) Az tehlikeli sınıfta yer alanlar için aynı miktarda, 2) Tehlikeli sınıfta yer alanlar için yüzde elli oranında artırılarak, 3) Çok tehlikeli sınıfta yer alanlar için yüzde yüz oranında artırılarak, c) Elli ve daha fazla çalışanı bulunan işyerlerinden; 1) Az tehlikeli sınıfta yer alanlar için yüzde elli oranında artırılarak, 2) Tehlikeli sınıfta yer alanlar için yüzde yüz oranında artırılarak, 3) Çok tehlikeli sınıfta yer alanlar için yüzde iki yüz oranında artırılarak uygulanır.’’ şeklinde düzenlenmiştir. Görüleceği üzere iş sağlığı ve güvenliği kurallarının etkinliğini arttırmak amacıyla oluşturulan bu kademelendirme sisteminde, işyerlerinde çalışan kişi sayısı ile işyerlerinin yer aldığı tehlike sınıfı temel belirleyici unsurlardır.
Genel bütçeye gelir olarak kaydedilen bu idari para cezalarının tebliğinden itibaren otuz gün içinde ödenmesi gerekmektedir. Tüzel kişiliği bulunmayan kamu kurum ve kuruluşları adına da idari para cezası düzenlenebilmektedir. Belirtmek isteriz ki, işverenlerin idari para cezasına ilişkin kararın tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içerisinde sulh ceza mahkemesine itiraz hakkı mevcuttur. Ayrıca Kanunun 14. maddesinde belirtilen bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeyenler için uygulanan idari para cezaları hariç olmak üzere tahsil edilen tüm idari para cezaları, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili eğitim ve araştırma-geliştirme projelerine ilişkin harcamalarda kullanılmaktadır.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile işverenlere yüklenen tüm yükümlülükler, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği hakkının sağlanması amacıyla getirilmiştir.[3] Bu amaçla Kanunda çeşitli idari ve cezai yaptırımlar öngörülmüştür. İş kazaları ve meslek hastalıklarını önleyebilmek sadece mevzuat geliştirmek ve yürürlüğe koymakla yeterli olmayıp bu mevzuatın da etkin bir biçimde uygulanmasını sağlamak gerekmektedir. Bu etkin denetimi sağlama amacıyla kanun koyucu çeşitli yaptırımlar öngörmüştür. İşin durdurulması da işyerinde iş sağlığını ve güvenliğini sağlamak amacıyla uygulanan idari yaptırım türlerinden biridir. Bu yaptırımda esas amaç işvereni cezalandırmaktan ziyade iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uyulmasına zorlamak ve bu sayede iş kazası ve meslek hastalıklarının ortaya çıkmasını önlemektir.[4]
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 25. maddesinde işin durdurulması düzenlenmektedir. İlgili maddeye göre; işyerinde hayati tehlikeli bir durumun varlığı tespit edildiğinde, bu tehlike ortadan kaldırılıncaya kadar iş durdurulabilmektedir. Tehlikeli durumun varlığı işyerinde binada olabileceği gibi eklentide de varlığını gösterebilmektedir. Nitekim tehlikeli durumun varlığına göre işyerinin belli bir bölümünde işin durdurulabileceği gibi tamamında da durdurulabilir. Çok tehlikeli durumda yer alan işletmelerde ve endüstriyel kazaların meydana gelme ihtimali olan işyerlerinde risk değerlendirmesi yapılması gerekmektedir. Bu kapsama giren işyerlerinde risk değerlendirmesi yapılmadığı takdirde iş durdurulur. İşin durdurulması kararı, iş sağlığı ve güvenliği alanında teftişe yetkili üç iş müfettişi tarafından verilir. Bu karar, iş müfettişinin tespit kararından itibaren iki gün içinde verilebilir. Fakat acil bir durumun varlığı halinde üç iş müfettişi karar verinceye kadar, tespiti yapan iş müfettişi tarafından geçici olarak işi durdurulabilir. İşin durdurulması kararı, ilgili mülki idare amirine ve Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü’ne bir gün içinde gönderilir. Bahsi geçen karar, mülki idare amiri tarafından yirmi dört saat içinde yerine getirilir. Fakat işin durdurulması kararı acil müdahaleyi gerektiriyorsa, aynı gün içinde karar uygulanabilmektedir. Bu noktada belirtmek isteriz ki, devlet denetimin temel sebebi, iş kazası ve meslek hastalığının meydana gelmesini önleyerek işçilerin verimli ortamda çalışmalarını sağlamaktır. Nitekim iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmasında hem işçilerin hem de işverenlerin faydası vardır. Devlet bu görevini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı teftiş ve denetlemeye yetkili iş müfettişleri aracılığıyla yerine getirmektedir.[5]
Ayrıca, işin durdurulması kararına karşı itiraz yolu açık olup, işveren kararın yerine getirildiği tarihten itibaren altı iş günü içinde iş mahkemesine itiraz edebilmektedir. Ancak, itiraz edilmesi kararın yerine getirilmesini etkilemez. Mahkeme itirazı inceleyerek altı iş günü içinde karar vermektedir. Mahkeme tarafından verilen bu karar kesin olmakla birlikte işveren işin durdurulması nedeniyle işsiz kalan çalışanlarına ücret ödemekle ya da yapabileceği başka bir işte çalıştırmakla yükümlüdür. İşin durdurulması kararına rağmen işyerinde çalıştırma yapmaya devam eden işveren veya işveren vekillerine, hapis cezası verilmektedir.
İşverenin, işçilerin ve yetkili kişilerin, denetleme sırasında ifade ve bilgi verme, gerekli belgeleri ibraz etme ve müfettişlerin görevlerini yapmaları için kolaylık sağlama yükümlülükleri İş Kanunu’nun 92. maddesinde; “Teftiş, denetleme ve incelemeler sırasında işverenler, işçiler ve bu işle ilgili görülen başka kişiler izleme, denetleme ve teftişle görevli iş müfettişleri tarafından çağrıldıkları zaman gelmek, ifade ve bilgi vermek, gerekli olan belge ve delilleri getirip göstermek ve vermek; iş müfettişlerinin birinci fıkrada yazılı görevlerini yapmaları için kendilerine her çeşit kolaylığı göstermek, bu yoldaki isteklerini geciktirmeksizin yerine getirmekle yükümlüdürler.” şeklinde düzenlenmiş; işverenlerin denetim ve teftiş sırasında işçilere telkinde bulunması, gerçeğe aykırı beyanda bulunmaya zorlanması ve kötü davranışlarda bulunmaları ile işçilerin de gerçeğe aykırı beyanda bulunması, işverenleri haksız olarak kötü duruma düşürmeye çalışmaları, denetim ve teftişin yapılmasını güçleştirici kötü niyetli davranışlarda bulunmalarının yasak olduğu da İş Kanunu’nun 96. maddesinde; “İş denetimi ve teftişine yetkili iş müfettişleri tarafından ifade ve bilgilerine başvurulan işçilere, işverenlerin gerek doğrudan doğruya ve gerek dolayısıyla telkinlerde bulunmaları, işçileri gerçeği saklamaya yahut değiştirmeye sevk veya herhangi bir suretle zorlamaları veyahut işçilerin ilgili makamlara başvurmaları, haber ve ifade vermeleri üzerine, bunlara karşı kötü davranışlarda bulunmaları yasaktır. İşçilerin çalıştıkları veya ayrıldıkları işyerleriyle işverenleri hakkında gerçeğe uygun olmayan haberler vererek gereksiz işlemlerle uğraştırılmaları veya işverenleri haksız yere kötü duruma düşürmeye kalkışmaları ve iş müfettişlerince kendilerinden sorulan hususlar için doğru olmayan cevaplar vererek denetim ve teftişin yapılmasını güçleştirmek veya yanlış bir sonuca vardırmak gibi kötü niyetli davranışlarda bulunmaları yasaktır.” şeklinde düzenlenmiştir.
İş hayatının denetim ve teftişi ile ilgili düzenlemelere aykırı davranan işveren veya işveren vekillerine idari para cezası verileceği de İş Kanunu’nun 107. maddesinde; “Bu Kanunun; a) 92nci maddesinin ikinci fıkrasındaki yükümlülüklerini yerine getirmeyen, b) 96ncı maddesindeki yasaklara uymayan, işveren veya işveren vekiline sekizbin Türk Lirası idarî para cezası verilir. İş müfettişlerinin bu Kanundan veya diğer kanunlardan doğan her çeşit teftiş, denetleme yetki ve görevleri gereğince görevlerinin yerine getirilmesi sırasında, görevlerini yapma ve sonuçlandırmaya engel olan kimselere, fiil suç oluşturmadığı takdirde, sekizbin Türk Lirası idarî para cezası verilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na, 4.4.2005 tarihli ve 6645 sayılı Kanunun 3. maddesiyle eklenen 25. madde şu şekilde düzenlenmiştir; ‘‘Ölümlü iş kazası meydana gelen maden işyerlerinde kusuru yargı kararı ile tespit edilen işveren, mahkeme tarafından iki yıl süreyle kamu ihalelerine katılmaktan 5/1/2002 tarihli ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununun 26ncı maddesinin ikinci fıkrasında sayılanlarla birlikte yasaklanır. Kararın bir örneği işverenin siciline işlenmek üzere Kamu İhale Kurumuna gönderilir ve Kurumun internet sayfasında ilan edilir.’’ Görüleceği üzere, bu yaptırımın uygulanması için, iş kazasının maden işyerlerinde meydana gelmesi, ölümle sonuçlanmış olması ve son olarak kazanın oluşumunda işverenin kusuru bulunduğunun yargı kararıyla saptanmış olması gerekmektedir.
SONUÇ
Sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamında çalışmak, her şeyden önce anayasal hak olan yaşam hakkının bir gereğidir. İş sağlığı ve güvenliği de en kutsal değer olan insan hayatını korumak için oluşturulmuş kurallar bütünüdür. Bu kurallara aykırı davranan işverenlere hukuki ve cezai yaptırımların yanı sıra işbu makalemizde ele aldığımız birtakım idari yaptırımlar uygulanmaktadır. Bu idari yaptırımların başında idari para cezası gelmektedir. İşverenlere uygulanan idari para cezasından başka işin durdurulması ile kamu ihalesinden yasaklama da işyerinde iş sağlığını ve güvenliğini sağlamak amacıyla uygulanan diğer idari yaptırım türlerindendir. Önemle vurgulamak isteriz ki, işin durdurulması da idari bir yaptırım olduğundan ötürü diğer tüm idari yaptırımlar gibi orantılılık ilkesine uyumlu olmalıdır. Bu sebeple, işyerindeki tehlike işin kısmen durdurulması ile önlenebiliyorsa, işin tamamen durdurulması yoluna gidilmemesi gerekmektedir.
Uygulanan tüm bu yaptırımlar, sosyal devlet ilkesi gereği devlet iş sağlığı ve güvenliğiyle doğrudan ilgilidir. Her ne kadar İş Hukuku’nda işçi ile işveren arasında özel hukuka dayanan bir iş ilişkisi düzenleniyor olsa da sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak iş sağlığı ve güvenliği yükümlülüklerine aykırı davranılması halinde idare tarafından müdahale edilmeli, resmi denetim ve ceza yaptırımları ile gereği yapılmalıdır.
[1] SÜZEK Sarper, İş Güvenliği Hukuku, Ankara, 1985, sf. 255.
[2] Bkz. 6331 sayılı Kanun’un 26. maddesi, http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.6331.pdf, (Erişim Tarihi: 13.04.2020)
[3] BAYCIK Gaye, Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin Haklarında Yeni Düzenlemeler, Ankara Barosu Dergisi, 2013/3, s. 122.
[4] ŞAHİN Emir Asiye, İşyerinde Tehlike Halinde Alınması Gereken Önlemlerin Hukuki Çerçevesi, Seçkin Yayınları, 1. Baskı, İzmir,2015, s.183.
[5] DEMİR Fevzi, En Son Yargıtay Kararları Işığında İş Hukuku ve Uygulaması, Albi Yayıncılık, İzmir, 2017, sf. 233.