Makaleler

OECD’NİN YENİ GÜNDEMLERİ - KÜRESEL VERGİLEME VE ÇOK ULUSLU İŞLETMELERİN VERGİLENDİRİLMESİ

24.12.2020

Emre Can Sığırcı

Vergi Danışmanı

 

ÖZET

Çok uluslu işletmeler için vergileme süreçleri fiziksel varlık olmaksızın giderek zorlaşmakta ve karmaşıklaşmaktadır. Bunun yanında, dünyadaki vergi cennetlerinin yatırım merkezi haline gelmesiyle birlikte, katma değeri yaratan gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ciddi miktarda vergi kaybı yaşanmaktadır. Bunun için OECD çeşitli değişimleri bugünden düşünerek yeni dünya kurgusunda vergi olgusuna önemli yollar kat ettirmeyi amaçlamaktadır. Bunlar için tartışılan stratejiler sırasıyla 1. Yapısal Blok (Pillar 1) ve 2. Yapısal Blok (Pillar 2) olarak belirtilmiştir. Bu kavramların ana amacının ülkeler arası vergi itilaflarını güvence altına almak ve olası vergi savaşlarını önlemek olduğu söylenebilir.

Anahtar Kelimeler: Çok Uluslu İşletmeler (Multinational Enterprises), 1. Yapısal Blok (Pillar One), 2. Yapısal Blok (Pillar Two), OECD, Vergi Matrahı, BEPS Eylem Planı.

 

GİRİŞ

Bilindiği üzere, OECD dünyanın vergileme politikasında önemli rol almaktadır. Son yıllarda dijital vergi ve matrah aşındırmalarını önlemek adına yeni gündemler yaratmaktan çekinmeyen ve küresel vergi reformuna öncülük eden OECD, bu politika doğrultusunda geliştirmiş olduğu BEPS Eylem Planı kapsamını iki konu üzerinden incelemektedir. Çeviri itibarıyla “Pillar” kelimesini yapısal değişimler önerdiği için “Yapısal Blok” olarak kullanmak daha doğrudur. O yüzden, yazımızda Pillar kelimesi “Sütun”dan ziyade “Yapısal Blok” olarak adlandırılacaktır.

1. Yapısal Blok ve 2. Yapısal Blok taslak raporları Ekim’de nihai belgeleri yayınlanmadan önce internet üzerinden başka kaynaklar aracılığıyla sızdırılmıştır. Bu raporların içeriğini ve OECD’nin neyin üzerine yoğunlaşacağını öğrenmek, ileride Türkiye’de ve dünyada ne gibi değişiklikler olabileceğini anlamak adına önemlidir. Bu gündemin, özünde dijital vergilendirmede itilaf sorunlarını çözme ve küresel vergi gelirini artırmak için yaratılmakta olduğu söylenebilir.

Yazımız, değişebilecek vergi konularını kavramak ve belirli bir fikir edinmek için önemli kısa bir özet niteliğindedir. Olası miktarlar ve oranlar üzerinde herhangi bir fikir birliğine ulaşılamadığından, bu vergi konularında belirli değişkenlerin henüz altının tam doldurulamadığını belirtmek isteriz. Ancak ileriki günlerde bizi nelerin beklediğine dair bir fikir oluşturabiliriz.

OECD’nin bu yeni gündemini oluşturan raporlar iki ana bölüm üzerinden yönetilmektedir. Bu bölümler 1. Yapısal Blok (Pillar 1) ve 2. Yapısal Bloktur (Pillar 2):

 

  1. Yapısal Blok 1 (Pillar 1) - Otomatikleştirilen Dijital Hizmetler ve Doğrudan Tüketiciye Yönelik İşler

Mart 2018'de OECD, dijitalleşmenin vergilendirilme zorluklarına ilişkin 218 sayfalık bir ara rapor yayınlandı. Raporda, çok uluslu işletmelerin vergilendirilmesinin yeniden düşünülmesi üzerinde, Kapsayıcı Çerçeve (Inclusive Framework) üyelerinin farklı görüşlere sahip olduğu ve üç kampa ayrıldığı belirtildi. İngiltere liderliğindeki bir grup, yalnızca arama motorları, sosyal medya ve çevrimiçi aracılık platformlarıyla ilgilenilmesi gerekliliğini savunurken, ABD liderliğindeki ikinci bir grup, mükellefin sektörüne bakılmaksızın pazarlama ve gayri maddi varlıklarına atfedilebilen rutin olmayan kârların sınırlı bir şekilde yeniden dağıtılmasına odaklanılması gerektiğini düşündü. Üçüncüsü, Hindistan ve diğer gelişmekte olan ülkeler tarafından geliştirilen küresel formül ile kârı paylaştırma önerisi olmuştur.[1] Bu önerilerden yola çıkarak OECD 1. Yapısal Bloğu geliştirmektedir.

OECD, 1. Yapısal Blok’ta (Pillar 1), çok uluslu işletmenin vergilenebilir kârının payını işletmenin pazarlarının bulunduğu (ürünlerin satıldığı veya kullanıcıların mukim olduğu) ülkelere dağıtılmasını sağlayan bu vergilendirme işleminde nasıl yol kat edilmesi gerektiğine dair çeşitli yaklaşımları ele almaktadır. 1. Yapısal Blok yaklaşımında OECD, kâr miktarının vergilendirilmesinin dağıtımı için üç farklı kâr dağıtım mekanizması önermektedir: Bunlar, A miktarı, B miktarı ve C miktarıdır. Bu yeni vergileme hakkı dağıtımı birleşik yaklaşım (unified approach) olarak da anılmaktadır.

A miktarı, çok uluslu şirketler grubunun fiziksel olarak varlığına bakılmaksızın, pazar yetki alanında artakalan kâr payını temsil etmektedir. Bu miktar formüle dayalı bir yöntem kullanılarak hesaplanacaktır, dijital işlem kullanan (çevrimiçi arama motorları, sosyal medya platformları, online ticaret platformları vb.) ve son kullanıcıya dönük çalışan işletmeler (giyim, kozmetik, lüks ürün markaları, yiyecek ve içecek firmaları, vb.) için geçerli olacak bu hesaplama yönteminin dağıtımının yine rutin olan ve rutin olmayan işlemler üzerinden yapılması planlanmaktadır.

B miktarı, çok uluslu işletmelerin fiziksel olarak varlık gösterdiği ülkelerde, pazarlama ve distribütörlük faaliyetlerini emsallere uygunluk ilkesi ile uygun bir oranda veya sabitlenmiş bir getirinin vergilendirilmesi üzerinden hesaplanacaktır.

C miktarının ise çok uluslu işletmelerin fiziksel olarak varlık gösterdiği ülkelerde, yaratılan katma değer üzerinden emsallere uygun bir getirinin vergilendirilmesi yoluyla hesaplanacağı belirtilmiştir.

Ancak bu üç konu da yeterince açık değildir ve bununla birlikte değişime açıktır. Bu yaklaşımlar, çok uluslu işletmelerin vergi matrahının ülkelere nasıl dağıtılabileceğine ilişkin teori aşamasındaki fikirlerdir.

1. Yapısal Blokta, vergilendirilebilir kârın dağıtımı için kesin bir yöntem belirtilmeyip bu durumun ekonomi büyüklüğüne oransal olarak sırasıyla düşük, orta ve zengin ekonomili ülkelerin vergi hasılatını artıracağını öngörmektedir. Bunun yanında, 1. Yapısal Blok ile hareket edildiğinde çok uluslu işletmelerin ana merkezinin bulunduğu gelişmiş ülkelerde vergi kaybı yaşayacağını savunan görüşler de vardır. Ancak bu kaybın gerçekleşse bile mütevazi bir oranda olacağını belirtmekte fayda var. Her ulusun iç mevzuatında dijital vergi gibi vergi türleri çıkarması durumunda bu durumun daha çok kayba yol açabilmesi mümkündür. Böylelikle birçok ekonomi vergi kazanımı sağlayacaktır.

OECD, 1. Yapısal Blokta çok uluslu işletmelerin vergi matrahını, bir bütün olarak görüp işletmenin vergi matrahını elde ettiği ülkeye göre dağıtmasını amaçlamaktadır. Bu şekilde rutin işlemler ve rutin olmayan işlemlerden elde edilen kâra göre şirketleri vergilendirip, bu kârların hangi ülkeden edindiklerine göre dağıtılmasını ve bu yönde karar alınmasını istemektedir.

 

  1. Yapısal Blok 2 (Pillar 2) - Küresel Matrah Aşındırma Karşıtı Teklifi (GloBe), Verginin Mahiyeti

2. Yapısal Blok’ta küresel minimum vergileme oranından bahsedilmektedir. Teoriye göre dünyadaki bütün ülkeler minimum vergi oranını %12,5 olarak kabul ederse, bu durum çok uluslu işletmelerin kâr aktarımını azaltacağı için dünyadaki toplam vergi gelirinde %4’e kadar bir artışı beraberinde getirecektir. Ancak OECD, minimum vergi oranının tüm ülkeler tarafından kendiliğince kabul edilmeyeceğini düşünmektedir. Bu sebeple, ülkelere yeniden vergileme hakkı tanınması planlanmaktadır. Sadece bu orandan daha düşük vergi oranını uygulayan bir devlette vergilendirilen çok uluslu işletmede minimum orana kadar vergilendirme hakkı (tax back) tanınabileceği belirtilmiştir. Örneğin, A ülkesinde kurumlar vergisi farazi olarak belirtilen minimum dünya vergisi olan %12,5 iken A mukimi şirket B ülkesindeki şubesinden %4 kurumlar vergisi ödeyerek kaçınamayacaktır. OECD, bu yaklaşımda B ülkesinde kalan kurumlar vergisi matrahının %8,5’inin vergilendirme hakkını A ülkesine tanımaktadır. Bu şekilde çok uluslu işletmelerin vergi matrahlarını vergi cenneti ülkelere taşımayacağı böylelikle diğer ülkelerin de bu kurala uyum göstermek zorunda kalacağı düşünülmektedir. Olasılıklar dahilinde kademeli olarak çeşitli senaryo tahminleri yürütülmüştür.

İlk senaryoda, OECD ülkelerin 1. Yapısal Blok ve 2. Yapısal Blok’a göre hareket etmesi durumunda minimum vergi oranını uygulayacağı, bunun herhangi bir, çok uluslu işletmenin veya ülkenin yapısında değişime neden olmayacağı öngörüldüğünde sadece dünyada yaklaşık %2,5 vergi geliri artışına sebebiyet vereceği düşünülmektedir.

İkinci senaryoda, birinci senaryoya ilave olarak 1. Yapısal Bloktaki kurallarla beraber uygulanması halinde yine dünyada toplamda %2,5’lik bir vergi artışının yaşanacağı öngörülmüştür.

Üçüncü senaryo, ikinci senaryo ile birlikte şirketlerin kâr aktarımını azaltacağı böylece dünyada şirketlerden edilen kurumlar vergisi gelirlerinin %3,8’e kadar artacağı düşünülmektedir.

Son olarak da dördüncü senaryoda - ki OECD’nin ulaşmak istediği nihai amaçtır- yatırım merkezi (vergi cenneti) olan ülkelere kâr aktarımının durması sebebi ile onların da global minimum kurumlar vergisi kuralına tabi olup vergi oranlarını yükseltmesi beklenmekte ve küresel ölçekte %3,8’lik artış sağlayan kurumlar vergisi gelirlerinden önemli sayılabilecek bir pay alabileceklerini belirtmektedir. Böylelikle çoğu maliye için istisnai durumlar hariç kazan – kazan durumu yaratılacaktır. Bu şekilde, OECD, yapılan yatırımların vergi oranı avantajından ziyade altyapı, eğitim düzeyi, işçilik maliyeti gibi diğer faktörler üzerinden yapılacağını varsayarak daha efektif bir ekonomik sistemi hayata geçirmeye çalışacaktır.

 

SONUÇ

Kısaca, bugün, dünyadaki vergi sistemi, şirketlerin ülkelerde çalışan veya varlık bulundurmasıyla tahakkuk etmesi üzerine kurgulanmıştır. Ancak, yine bugünkü dünya sisteminde buna gerek olmadan çok çeşitli ödeme ve satış işlemi yapılabilmektedir. Bu konu ülkelerin içerisindeki şirketlerin vergilendirilebilir matrahında azalmaya neden olmaktadır. OECD, 1. Yapısal Blokta ülkelerin kendi başına hareket ederek dijital işlemlerden veya son kullanıcı üzerinden yapılan işlemlerden tek taraflı dijital hizmet vergisi gibi dolaylı vergiler alınmasını engelleyip, çok uluslu işletmelerin tüm vergi matrahını, bu işletmelerin pazarları (geliri elde ettiği ülke) ve fonksiyonları bazında dağıtmayı amaçlamaktadır. OECD, 1. Yapısal Blokta çok uluslu şirketlerin vergileme sistemini yeniden değerlendirip bu sayede potansiyel vergi çatışmaları ve savaşlarının da önüne geçmek istemektedir.

1. Yapısal Blok ve 2. Yapısal Blok uygulamalarında OECD ülkeleri tarafından uzlaşıya varılması halinde tüm dünyada ilave vergi geliri yaratması ve kâr aktarımını azaltması beklenmektedir. 1. Yapısal Blok vergileme biçiminde köklü değişimler içerirken 2. Yapısal Blok kurumlar vergisi gelirlerinde önemli bir artış sağlayacaktır. Bunun yanında Covid-19’un kısa vadede vergi gelirlerinde bir düşüş yaratması beklense de dijitale geçiş sürecini hızlandırdığı için uzun vadede bu süreci hızlandırabileceği söylenebilir.

Sonuç olarak, OECD yeni gündemler yaratmasına rağmen dijitalleşmenin vergisel zorluklarına ilişkin çok taraflı çalışma programının 1. ve 2. Yapısal Blok için Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı'nın çeşitli yönleri üzerinde yakın zamanda uzlaşmaya varılmayacağı oldukça açık. Bunun yanında uluslararası vergi camiası bu forumların Amerika Birleşik Devletleri tarafından kabul edilmeyeceğini düşünüyor. Bu anlamda konuların yakından takibini gerçekleştirmek önemlilik teşkil etmektedir. Bu gündem, OECD genel kurul toplantısında 8 ve 9 Ekim'de ve ardından maliye bakanlarının G20 toplantısında tartışılacak. G20 ülke liderlerinin de 21 ve 22 Kasım'da bir araya geldiklerinde önerileri değerlendireceklerini belirtmeliyiz. Buna ek olarak, birçok konunun hala muallakta olmasıyla birlikte yeni ve ortak bir vergileme sistemi kabul edilirse çok uluslu işletmeler için vergilendirilmek baştan aşağı değişebilir. Ülke bazlı raporlarının kapsamı ve vergi idareleri arası bilgi paylaşımlarının artmasının özellikle çok uluslu işletmeler için yeni bir vergi döneminin başlangıcı olduğu aşikâr.

 

NAZALI VERGI & HUKUK

info@nazali.com

Yukarıda yer verilen açıklamalarımız, hukuki görüş ve tavsiye niteliğinde olmayıp, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir; bu sebeple belirtilen konularda bir aksiyon almadan önce, bir uzmana danışmanızı tavsiye ederiz. NAZALI’ya işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz
 

[1] Jefferson VanderWolk, INSIGHT: The OECD’s Two Tax Pillars on Digitalization—A Multilateral Project in Search of a Shared Purpose