Managing Partner, Former Tax Inspector Attorney at Law, Sworn in CPA
REKABETİN UYUMLU EYLEMLER YOLUYLA İHLALİ
Selmin Burcu Öztekin
Avukat
ÖZET
Rekabet kavramı, piyasa ekonomisi sisteminin temeli olarak ifade edilmekte olup, sistemin etkin bir şekilde işlemesi ancak piyasalarda rekabet ortamının yaratılması ve bunun korunması ile mümkündür. Bu amaçla rekabet hukuku ve Rekabetin Korunması Kanunu da piyasadaki rekabeti korumaya ilişkin düzenlemeler içerir. Türk Hukuku’nda henüz yeni bir alan olan Rekabet Hukuku hakkındaki ilk düzenlemeler, Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra Türk Hukuku bakımından tartışılmıştır. Bu açıdan özellikle teknoloji alanındaki ilerlemeler, gizlilik veya örtülülük yöntemleriyle gerçekleştirilen rekabeti bozucu işbirliklerini içeren uyumlu eylemleri teşvik etmekte ve uyumlu eylemlere yeni boyutlar kazandırmaktadır. Uygulamada teşebbüslerin pazardaki davranışlara ilişkin kararları birbirleriyle uyumlu davranış içerisinde ve rekabeti sınırlandırıcı şekilde almaları son zamanlarda Rekabet Kurumunun bu ihlallere karşı yüksek miktarlarda cezaya hükmetmesi ile sonuçlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Uyumlu Eylem, Rekabet, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun, Oligopol Piyasa, Uyumlu Eylem Karinesi.
GİRİŞ
Ticari faaliyette bulunan kişilerin birbirlerine rakip olsalar dahi bazı durumlarda işbirliğine gittikleri görülmektedir. Bu işbirlikleri verimliliğin artırılması, yüksek yatırım harcamalarının karşılanması, kriz dönemlerinin atlatılması gibi nedenlerden oluşabilir.[1] Bu işbirliklerine karşı piyasadaki serbest rekabet ortamının işleyişinin devamını sağlamak ve sürdürülebilir kılmak amacıyla rekabet düzeninin bozulması sonucunu doğuran durumların çeşitli rekabet otoritelerince gözetilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmış ve bu gereklilik karşısında ABD ve diğer Avrupa Topluluğu ülkelerinde de olduğu gibi Ülkemizde 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesi ile rekabeti kısıtlama amacı güden, bu etkiyi doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası uyumlu davranışlar yasaklanmış ve teşebbüsler arası rekabeti sınırlandıran fakat anlaşma niteliğinde olmayan dolaylı ilişkilerin önüne geçilebilme olanağı yaratılmıştır. Anlaşma niteliğine ulaşmayan ve teşebbüs birliği kararı kavramı dışında kalan, gizli veya örtülü yöntemlerle gerçekleştirilen tüm işbirlikleri uyumlu eylem başlığı altında incelenmeye başlanmış ve teşebbüslerin rekabet kurallarına ilişkin denetiminden kaçmalarının engellenmesine yönelik bir kavram olarak ortaya çıkmıştır.
I. UYUMLU EYLEM KAVRAMI
1. Uyumlu Eylemin Tanımı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’da uyumlu eylem kavramı, tanımlar bölümünde doğrudan yer almamakla birlikte 4. maddesinde, “belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma veya kısıtlama amacı taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası uyumlu eylemlerin,….” yasaklandığı görülmüştür. İlgili Kanun’da uyumlu eyleme ilişkin bir tanımın yer almamasının nedeni olarak, uyumlu eylemin tanımından ziyade, Rekabet Hukuku’ndaki işlevi ve düzenleme amacının ön planda olması ve uyumlu eylemin anlaşma veya birlik kararı niteliği taşımayan teşebbüs faaliyetleri bakımından bir denetleyici işlevi olması hasebiyle uygulama alanının çok geniş olması ve yapılacak katı bir tanımın, bu sınırlayıcı faaliyetlerin denetimini kısıtlayıcı bir etki doğuracağı endişesiyle bir tanımdan kaçınıldığı olarak belirtilmiştir.[2]
2. Uyumlu Eylemin Unsurları
Uyumlu eylem tanımlamasında olduğu gibi uyumlu eylem oluşturan unsurlar da Türk doktrininde farklı şekillerde ifade edilmekle birlikte genel hatları itibariyle aynı hususlara değinmişlerdir. Genel hatları itibariyle Rekabet Kurulu Kararları da dikkate alındığında uyumlu eylemin unsurlarını şu şekilde sıralamak yerinde olacaktır:
A. İki veya Daha Fazla Teşebbüsün Varlığı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4/1. maddesine göre, rekabeti bozucu işbirliklerinin teşebbüsler arasında olması gerektiği ifade edilmiştir. Teşebbüs kavramı ise yine Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un tanımlar başlıklı 3. maddesinde tanımlanmıştır. İlgili düzenlemeye göre, “piyasada mal veya hizmet üreten, pazarlayan, satan gerçek ve tüzel kişilerle bağımsız karar verebilen ve ekonomik bakımdan bir bütün teşkil eden birimleri ifade eder” denilmektedir.
Bu tanım çerçevesinde bir teşebbüsün varlığının saptanmasında iki koşulun gerçekleşmesi gerekmekte olduğu ifade edilir; bunlar ekonomik olarak bağımsız karar verebilen bir bütün oluşturmaları ve hukuki statü ve finansman modeli dikkate alınmaksızın bir ekonomik faaliyeti yerine getirmesidir.[3]
B. Teşebbüsler Arası Anlaşma Safhasına Varmamış İşbirlikleri
Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’da uyumlu eylemin düzenlenme amacı gereği teşebbüsler arası uyumun varlığına ilişkin değerlendirmelerin uyumlu eylem bakımından oldukça esnetildiği görülmektedir.
Teşebbüsler arasındaki irade uyuşmalarının tümü rekabet hukuku açısından bir anlaşma niteliği arz etmektedir, bu bağlamda irade uyuşması aşamasına gelmeyen durumlarda, örneğin tarafların karşılıklı olarak konuşmuş, pazarlık yapmış ve bu pazarlıkta mutabakata varmamış olmaları halinde ya da bilgi değişimler veya kamuya yönelik duyurular vasıtasıyla bir bağlantı halinde olduklarının kabulü gerekmektedir.
Teşebbüslerin aralarındaki bu bağlantı, piyasadaki belirsizliği ortadan kaldırarak istedikleri gibi fiyatlandırma ve diğer pazar faaliyetlerinde bulunma imkanı doğuracak, piyasadaki rekabeti sınırlayacaktır.
Kurulun eski tarihli kararlarında “Teşebbüsler arasında rekabeti sınırlandırma veya kaldırma amacı taşıyan veya bu etkiyi doğuran irade uyuşmasının gerçekleştiğini gösteren delillerin bulunması halinde, bu durumda doğrudan teşebbüsler arasında anlaşmanın varlığına dayanarak işlem yapabilecekken anlaşmanın varlığına ilişkin delillere rastlayamadığı takdirde uyumlu eylem olup olmadığını araştıracaktır”[4] şeklinde değerlendirme yapılırken yeni tarihli kararlarda ise artık bu ayrıma da pratik sonuç açısından gerek kalmadığı ileri sürülmüştür.
Rekabet Kurulu 2007 tarihli bobin kararında[5] “Bu bölümde ayrıca belirtilmesi gereken durum ise, Rekabet Hukuku’nda, teşebbüslerin hangi eylemlerinin uyumlu eylem hangi eylemlerinin anlaşma olarak nitelendirileceği, bir eylemde bu iki kavram arasındaki zaman sıralamasının belirlenmesinin güç olduğu, bu konuda bir ayrım yapılmasının ise gerekli olup olmadığının tartışmalı olduğu, Avrupa Birliği Komisyonunun da eylemin rekabet ihlali sayıldığı bir durumda bu eyleme yönelik kesin bir nitelendirme yapmadan eylemin uyumlu eylem ve/veya anlaşma” olarak nitelendirdiği, 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesinin gerekçesinde de bu duruma ilişkin açıklama bulunduğu görülmektedir.
Bu durumda Rekabet Kurulunun yeni değerlendirmeleri de dikkate alındığında, teşebbüslerin eylemlerinin uyumlu eylem/anlaşma şeklinde kesin bir ayrıma tabi tutulmasının gereksiz olduğu, haklarında soruşturma açılan teşebbüslerin anlaşma ve uyumlu eylemler yolu ile 4. madde çerçevesinde 4054 sayılı Kanun’u ihlal ettikleri sonucuna ulaşıldığı ve sonuç olarak iki ihlalde de aynı müeyyidenin uygulanacağını ifade etmektedir. Böylece teşebbüsler arasında anlaşma aşamasına gelmemiş ancak teşebbüsler arasındaki bağlantı sebebiyle piyasadaki rekabeti sınırlamalarının da önü kesilerek sağlıklı bir rekabet ortamı yaratılabilecektir.
C. Teşebbüsler Arasında Gerçekleştirilen Aynı Yönlü Davranışlar
Teşebbüsler arası gerçekleştirilen ve anlaşma veya karar aşamasına gelmemiş eylemler, genel olarak teşebbüslerin birbirleriyle uyumlu davranışları sonucunda ortaya çıkar. Aynı yönlü davranışlar, belirli bir pazarda faaliyet gösteren birbirleriyle rakip olan teşebbüslerin birbiri ile benzer pazar politikaları uygulamaları olarak ifade edilmektedir.[6] Bu noktada sadece aynı yönlü davranışların uyumlu eylem yaratmadığının kabulü gerekir. Zira bu unsur bakımından önem arz eden nokta tarafların rekabeti kısıtlama amaç veya etkisi doğuran danışıklı iradelerinin ortaya konulması olacaktır. Bu durumda teşebbüslerin aynı yönlü davranışlarının kaynağı piyasanın yapısı, ekonomik koşulları, ürün maliyetinin artması, taşıma ücretlerine yapılan zamlar vb. olabileceği gibi bu şekilde ekonomik ve rasyonel başka gerekçelere de dayanabilir.[7]
Bu bağlamda oligopol piyasaları ayrı bir inceleme konusu yapmak gerekmektedir. Alıcı sayısına göre az sayıda satıcının faaliyet gösterdiği piyasalara oligopol piyasa adı verilmektedir.[8] Az sayıda rakibin bulunduğu piyasalarda doğal olarak bir teşebbüsün pazar politikasındaki değişiklik diğeri üzerinde önemli bir etki doğuracak, bireysel politika değişikliklerinden etkilenme oranındaki yükseklik teşebbüslerin kararlarını bir nevi birbirine bağlı kılarak etkileyecektir. Bunun sonucunda ise piyasada aynı yönlü davranışlar kendiliğinden meydana gelebilecektir. Pazarın az sayıdaki rakipli yapısı gereği uyumlu eylemlerin özellikle oligopol piyasalar bakımından değerlendirilmesi farklılıklar arz edecektir.
Her ne kadar oligopol piyasalarda rekabet edilip edilemeyeceği, teşebbüslerin birbirleriyle aynı yönlü davranışlarının uyumlu eylem olarak nitelendirilerek yasaklanıp yasaklanmayacağına dair doktrinde çeşitli tartışmalar olsa da ağırlıklı görüşe göre, oligopol piyasalarda aynı yönlü davranışların doğal sonuç olarak ele alınması ve oligopol piyasa yapısı nedeniyle bu teşebbüsleri denetim dışına çıkarmak yerinde olmayacaktır. Lakin normal piyasalar bakımından da teşebbüsler aynı yönlü davranışlarını ekonomik ve rasyonel gerekçelere dayandırdıkları takdirde hukuka aykırı olarak rekabeti sınırlandırmadıklarına karar verilmektedir. Bu doğrultuda rekabet etme imkanı olduğu sürece, teşebbüslerin benzer davranışlarda bulunmaları, oligopol nitelikli bir piyasanın söz konusu olduğu hallerde dahi uyumlu eylem iddiasını bertaraf etmeyecektir.[9]
D. Uyumlu Eylemlerin Rekabeti Sınırlama Amacı Taşıması veya Rekabet Süreci Üzerinde Potansiyel Tehlike Oluşturması
Teşebbüsler arası her aynı yönlü davranış veya uyum, rekabet ihlali olarak değerlendirilmemiş, bu aynı yönlü davranış veya uyumun rekabeti sınırlama amacı taşıması veya rekabet süreci üzerinde potansiyel bir tehlike oluşturması gerekli görülmüştür. Zira piyasadaki teşebbüslerin birbirlerine göre aksiyon almaları oldukça olağan bir durum teşkil edeceğinden salt bu durum sebebiyle bir ihlalin varlığını söylemek düzenlemenin amacı ile bağdaşmayacaktır. Bu bakımdan ilgili Kanun’da yalnızca rekabeti kısıtlama amacı güden, bu etkiyi doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası uyumlu davranışların yasaklandığını söylemek gerekecektir.
II. UYUMLU EYLEMLERDE İSPAT SORUNU
Teşebbüsler arası anlaşma ve teşebbüs birliği kararları ile rekabetin kısıtlanması durumunda, teşebbüsler arasındaki bu somut işbirliği şekilleriyle söz konusu ihlal ispatlanabilmektedir. Oysa teşebbüsler arası aynı yönlü davranışlar her zaman uyumlu eyleme yol açmadığından, uyumlu eylemin varlığının ispatı bu kadar kolay olmamaktadır. Teşebbüsler arası anlaşmaya varmayan uyumlu eylem niteliğindeki bir ilişki iddiasında bulunan kimsenin veya Kurulun, rekabeti sınırlayıcı faaliyet gösteren teşebbüsler arasındaki işbirliğini ispat edebilmesi, buna dayanak teşkil edecek bilgi ve belgelere ulaşmasının zorluğu karşısında Rekabetin Korunması Hakkında Kanun uyumlu eylem denetimine dair işlevini etkili kılabilmek adına çeşitli ispat kolaylıklarını da beraberinde getirmiştir. Bu düzenlemelerden ilki ispat yükünün genel kuralın dışına çıkarılması, ikincisi ise uyumlu eylem karinesi düzenlemesidir.
Rekabet Kanunu da uyumlu eylemlerin ispatı konusundaki zorlukları göz önünde bulundurarak uyumlu eylemlerin rekabeti kısıtlayıcı etkilerinin denetim ihtiyacının koruduğu düzen doğrultusunda “bir anlaşmanın varlığının ispatlanamadığı durumlarda piyasadaki fiyat değişmelerinin veya arz ve talep dengesinin ya da teşebbüslerin faaliyet bölgelerinin, rekabetin engellendiği bozulduğu veya kısıtlandığı piyasalardakine benzerlik göstermesi, teşebbüslerin uyumlu eylem içinde olduklarına karine teşkil eder.” düzenlemesi ile uyumlu eylem karinesini düzenlemiş olup, ispat yüküne ilişkin Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesindeki genel ispat kuralını bir ölçüde tersine çevirmiştir.
Bu bağlamda Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4/2-3 maddesi uyarınca esasen rekabeti sınırlayıcı bir anlaşmanın varlığının ispatlanamadığı durumlarda piyasadaki fiyat değişmelerinin veya arz ve talep dengesinin ya da teşebbüslerin faaliyet bölgelerinin, rekabetin engellendiği, bozulduğu veya kısıtlandığı piyasalardakine benzerlik göstermesi, teşebbüslerin uyumlu eylem içinde olduklarına karine teşkil edecektir.
Uyumlu eylem karinesi, kesin bir karine olmadığından aksinin ispatlanması mümkündür. Bu bakımdan ekonomik ve rasyonel gerçeklere dayanmak koşuluyla taraflardan her biri uyumlu eylemde bulunmadığını ispatlayarak sorumluluktan kurtulabilir. Rekabet Kurulu çeşitli kararlarında da bu hususa değinmiş, uyumlu eylem karinesinin ekonomik ve rasyonel gerekçelerle açıklanması halinde karinenin tersine çevrilebileceğini ifade etmiştir. Bu durumda uyumlu eylem iddiasıyla karşılaşan teşebbüsler, aynı yönlü davranışta bulunmadığı veya benzer hareket etmelerinin makul sebeplere dayandığını ispat etmekle mükellef olacaklardır. Makul sebepler genellikle ekonomik sebepler olarak görülmektedir. Örneğin fiyat artışına neden olarak temel üretim maddelerine yapılan fahiş zamlar gerekçe gösterilebilecektir.[10]
III. REKABETİN UYUMLU EYLEMLERLE İHLALİNDE SONUÇ
1. Genel Olarak
Kanun’da her düzenlemenin ve yasaklayıcı hükmün aynı zamanda bu hükümlere uyulmadığı durumlardaki müeyyidesi de düzenlenmiştir. Bu doğrultuda gerek Roma Antlaşması gerekse Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’daki düzenlemelere aykırılık hallerinde bu duruma ilişkin yaptırımın ne olacağının belirtilmesi gerekmektedir.
Rekabet Kurulu, gerçekleştirdiği soruşturma sonucunda teşebbüsler arasında uyumlu eylemlerin varlığına karar verdiği takdirde bu durum hukuki açıdan çeşitli yaptırımlara tabi olacaktır. Bu yaptırımlar Kamu Hukuku ve Özel Hukuk’un kendisine verdiği bazı yetkilerin kullanılması şeklinde olacaktır.
2. Kamu Hukuku Bakımından Ortaya Çıkacak Sonuçlar
Uyumlu eylemlerin Kamu Hukuku bakımından ortaya çıkan sonuçlarının iki kategori altında incelenmesi gerekmektedir.
Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un ihlale son verme başlıklı 9. maddesi, aykırılığın tespiti halinde Kurula, ilgili teşebbüs veya teşebbüs birliklerine rekabetin tesisi ve ihlalden önceki durumun korunması için yerine getirilmesi gereken veya kaçınılması gereken davranışları kapsayan kararını bildirme hakkı tanımıştır. Bu doğrultuda Kurul, teşebbüs ve teşebbüs birliklerinden ihlal niteliği taşıyan belirli bir davranışın yapılmamasını veya yapılmasını bir kararla isteme yetkisini haiz olup, Kurulun bu kararı bir tavsiye niteliği taşımayıp bir emir niteliğindedir.
Kanun’un açık hükmü gereği yapma ve yapmamaya ilişkin kararlar, ihlalden önceki durumun korunması ve rekabetin tesisi için çıkarılmakta olup, bu müeyyidenin amacı oldukça geniş tutularak iki yönlü bir koruma getirdiği görülmektedir. Bu bakımdan rekabetin tesisi amacı doğrudan rekabetin geliştirilmesi amacına hizmet ederken ihlalden önceki duruma dönülmesini sağlamak rekabetin korunması ile birebir ilgilidir.
Para cezaları, diğer hukuk disiplinlerinde olduğu gibi Rekabet Hukuku’nun da etkin bir şekilde uygulanmasında en önemli bir vasıta olarak görülmektedir. Bu nedenle, rekabet kanununa sahip her ülkede, bu kanunun ihlalinde, ihlal edenlere çeşitli cezaların verileceği öngörülmüştür.
Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’da düzenlenen idari para cezaları, büyük ölçüde bu konudaki AT rekabet düzenlemeleri dikkate alınarak getirilmiştir. Rekabetin Korunması Hakkında Kanun, idari para cezalarını, madde 16 ile madde 19 arasında hüküm altına almıştır. Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 16. maddesine göre, idari para cezasına hükmedilmesi için gereken şartlar:
3. Özel Hukuk Bakımından Ortaya Çıkacak Sonuçlar
Kanun koyucu, Rekabet Hukuku açısından yasaklanan faaliyetleri ve bunlara bağlanan idari müeyyidelerin yanı sıra bu yasaklanan faaliyetlerin Özel Hukuk alanında meydana getirdiği hukuki sonuçları da düzenlemiştir.
Kanun koyucu, ilgili Kanun’un 57 ve 58. maddeleri ile anlaşma, uyumlu eylem ihlallerini sorumlu teşebbüsler bakımından tazminat yükümlülüğü altında bırakmıştır. Buna göre, ilgili pazarda rekabetin sınırlanmasından dolayı zarar görenler iki tür tazminat talep etme hakkına sahiptirler. Bunlardan ilki, teşebbüslerin tespit edilen zararları tutarında ödenecek olan “fiili zarara ilişkin tazminat” ve ikincisi, zararın üç katına kadar çıkabilen “zararı aşan tazminat”tır. Ayrıca belirli şartların varlığı halinde, teşebbüslerin manevi tazminat talep etme hakları da mevcuttur.
Rekabet ihlalinden sorumlu olan teşebbüsleri üç katı kadar tazminat yükümlülüğü ile cezalandırma öngören 58. maddenin 2. fıkrasına göre, “Ortaya çıkan zarar, tarafların anlaşması ya da kararı veya ağır ihmalinin olduğu hallerden kaynaklanmaktaysa, hakim zarar görenlerin talebi üzerine, uğranılan maddi zararın ya da zarara neden olanların elde ettiği veya elde etmesi muhtemel olan kârların üç katı oranında tazminata hükmedebilecektir.” İlgili hüküm, ABD Antitröst Hukuku’ndan gelmekte olup, koşulların gerçekleşmesi halinde, zararı aşan tazminat mahiyetinde olan bu düzenleme ile maruz kalınan maddi zararların ve zarara neden olanların elde ettikleri kârların üç katı oranında tazminata hükmedilmesi olası olarak ifade edilmiştir.
SONUÇ
Uyumlu eylemlerin Kanun’da düzenlenmesinin amacı, teşebbüslerin aslında rekabeti sınırlandırmaya yönelik anlaşmaya varmayan iradelerini veya Kanun'a karşı hile yoluyla rekabeti sınırlayıcı uygulamalarını meşru göstermelerinin engellenmesi olarak belirtilmiştir. Bu bağlamda Türk Hukuku bakımından ilk düzenleme Rekabetin Korunması Hakkında Kanun ile getirilmiş olup, Kanun’un 4. maddesinde “belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma veya kısıtlama amacı taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası uyumlu eylemleri…”nin yasaklandığı görülmektedir.
Belirtildiği üzere uyumlu eylemler, anlaşma veya teşebbüs birliği kararlarında olduğu gibi somut veriler üzerinde her zaman kolaylıkla ispatlanamamaktadır. Bu doğrultuda Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’da uyumlu eylem karinesi getirilerek Medeni Kanun’da belirtilen ispat yükü kuralı tersine çevrilmiş olup bu bakımdan zarar gören lehine bir düzenleme getirilmiştir.
Kurul tarafından, teşebbüslerin rekabeti uyumlu eylemler yoluyla engelleyip engellemediklerinin ispatına karar verilmesi durumunda, Kamu Hukuku’ndan ve Özel Hukuk’tan kaynaklanan çeşitli müeyyidelerin düzenlendiği görülmektedir. Kurul, ihlal halinde takdir yetkisini kullanarak idari yaptırımda bulunabileceği gibi fiili zarara ilişkin tazminata ve üç katı kadar zararı aşan tazminata da hükmedebilecektir.
[1] Kerem Cem Sanlı, Yasaklayıcı Hükümler, Lisansüstü Tez Serisi No:3, Ankara, Rekabet Kurumu Yayını, Ekim 2000, s.73
[2] Metin İkizler, Rekabet Hukukunda Uyumlu Eylemler, Seçkin Yayınları, Ankara, 2005, s.57
[3] Dilek Cengiz, Türk Rekabet Hukukunda Uyumlu Eylem ve Bu Eylemin Hukuki Sonuçları, Beta Yayınları, İstanbul,2006, s.68
[4] Rekabet Kurulu Kararı, Karar No: 00-11/109-54, Karar tarihi:17.11.2000 S. 24233
[5] Rekabet Kurulu Kararı, Karar No: 07-56/672-209, Karar Tarihi: 4.7.2007
[6] Metin İkizler, Rekabet Hukukunda Uyumlu Eylemler, Seçkin Yayınları, Ankara, 2005, s.135
[7] Rekabet Kurulu Kararı, Maya Kararı, Karar No:00-24/255-138, Tarihi:29.11.2000, karara göre “ maya üreticilerinin ekmek mayası fiyatlarını birlikte artırdıklarına dair iddianın açıklığa kavuşması için maya üreticilerinin son üç yıllık dönemdeki fiyat artışları, maya üretiminde kullanımlar önemli girdilerdeki maliyet artışları ve maya fiyatlarındaki artışın tüfedeki artışlarla karşılaştırılması” gerektiği belirtilmiştir.
[8] Tevfik Pekin, Ekonomiye Giriş, Zeus Kitapevi, İzmir, 1987, s.33
[9] TÜSİAD, Rekabet Hukukunda Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar, Yayın No: TÜSİAD T/98-12/244,
İstanbul, Lebib Yalkın Yayımları, Aralık, 1998, s.32
[10] Aynı yönde Rekabet Kurulu kararında, (Karar Tarihi: 24.07.2001, Karar No: 01-10/100-24.) “uyumlu eylem karinesi mutlak değil, aksinin ispatı mümkün olan bir karinedir. Dolayısıyla Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 59. maddesinin öngördüğü durumlardan birinin ortaya çıkması veya ilgili pazar koşullarının rekabetin bozulduğu pazarlardakine benzerlik göstermesi halinde, uyumlu eylemde bulunduğu iddia edilen teşebbüslerin, bu karineyi tersine çevirme imkanı vardır. Bu imkan 4. maddede ekonomik ve rasyonel gerekçeler gibi objektif kriterlerle sınırlandırılmıştır.” demektedir. Bu halde teşebbüsler arası uyumun kendi bilinçli davranışlarından değil, piyasa koşullarından kaynaklandığı ispat edilirse uyumlu eylem karinesini çürütülecektir.