Duyurumuz, 12 Şubat 2019 tarihli, 30684 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 22.01.2019 tarihli ve 2015/17453 başvuru numaralı Anayasa Mahkemesi kararına ilişkindir.
Söz konusu Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuruda zilyetlik yoluyla olağanüstü kazandırıcı zamanaşımına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davasının reddedilmesi nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ve yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddia edilmiştir.
Somut olayda Başvurucu; tapuda iki kişinin üzerinde kayıtlı bulunan bir taşınmazın üzerine 1976 yılında gecekondu inşa ettirmiştir. 1999 yılında açtığı tapu iptali ve tescil davasında ise tapu kayıtları ve kadastro tutanaklarına göre tapuda kayıtlı söz konusu iki kişiden birinin gerçekten var olmadığını, tüm araştırmalara rağmen kayıt malikinin kimliğinin tespit edilemediğini ve kim olduğunun anlaşılmadığı belirtmiştir. Başvurucu, 2008 yılında açtığı başka bir tapu iptali ve tescili davasında ise diğer malikin 1943 yılında öldüğünü, mirasçıların kendi adlarına mirasın intikalini sağlamadıklarını ve bu nedenle 1976 yılından beri belirtilen taşınmazda çekişmesiz, aralıksız ve malik sıfatıyla zilyet olduğunu ve taşınmazın mülkiyetini edindiğini öne sürmüştür.
İlk derece mahkemesi davaları irtibatlı bularak birleştirme kararı almıştır. Tapu kaydında taşınmaz maliki olarak adı geçen kişilerin tapu kaydı ve kadastrodan açıkça anlaşıldığı, dava tarihinde yürürlükte bulunan 743 sayılı mülga Kanun’da yer alan ön koşulun gerçekleşmediği ve Anayasa Mahkemesi’nce 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713. maddesinde yer alan “ölmüş” ibaresinin 17.03.2011 tarihinde iptal edildiği gerekçeleriyle asıl ve birleşen davaların reddine karar vermiştir. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi de temyiz ve karar düzeltme başvurularında ilk derece mahkemesinin kararını onamıştır.
Oysaki Yargıtay 8. Hukuk Dairesi; bu davadan önceki ve sonraki içtihatlarında tapu iptali ve tescili davalarında 17.03.2011 tarihinden önce ölmüş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın olağanüstü zamanaşımı süresi ile mülkiyetin kazanılması mümkün olabileceğini Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesi çerçevesinde kabul etmiştir. Ancak Yargıtay 8. Hukuk Dairesi; bu dava özelinde iptal kararını geriye yürüterek farklı bir görüş benimsediğinden Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar kılmıştır. Ayrıca, böyle bir durumun hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine ters düşen bir duruma yol açmış olduğu, bireylerin yargı sistemine ve mahkeme kararlarına güveni sarstığı belirtilmiştir.
Söz konusu karara buradan ulaşabilirsiniz.
İşbu yazı hakkında ek bilgi gerektiğinde bizlerle irtibata geçmenizi rica ederiz.
NAZALI HUKUK |