Makaleler

Ersin NAZALI

Ersin NAZALI

Yönetici Ortak, Avukat, Yeminli Mali Müşavir

YİNE YENİDEN DEĞERLEME

Ersin NAZALI 30.05.2018

ÖZET

7144 sayılı Kanun”la Vergi Usul Kanunu”na eklenen geçici 31’nci madde hükmü ile bilanço esasına göre defter tutan mükelleflere bilançolarında tarihi maliyetle kayıtlı olan taşınmazlarını bir defalığına yeniden değerleme fırsatı sunulmuştur. 30 Eylül 2018 tarihine kadar yararlanılması mümkün olan bu uygulamanın mükelleflere sunduğu avantajlar, yüklediği değer artış fonu üzerinden %5 peşin vergi ödeme külfetine göre ağır basmaktadır. Makalemizde yeniden değerleme uygulamasının ana esasları ve sonuçları tartışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Yeniden Değerleme, Taşınmaz, Değer Artış Fonu, Öz sermaye, Örtülü Sermaye, Devir Alınan Kurum Zararı, Borca Batıklık

 

1. GİRİŞ

Maliyet bedeli ile değerlenen iktisadi kıymetlerin varlığı, işletme mali tablolarının işletmenin güncel değerini göstermesinin önünde engel teşkil etmektedir. VUK’un “enflasyon düzeltmesi ve yeniden değerleme oranı” başlıklı mükerrer 298’inci maddesi, işletme varlıklarının güncel değerleri ile bilançoya yansıtılmasını temin eden hükümler içerse de, 2004 yılından günümüze kadar enflasyon düzeltmesi koşulları oluşmadığından işletme bilançolarında görülen değerler, iktisadi kıymetlerin (özellikle taşınmazların) cari değerlerini yansıtmaktan uzak kalmıştır.

25 Mayıs 2018 tarih ve 30431 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7144 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 5. maddesiyle VUK’a eklenen geçici 31’inci madde ile, bilanço esasına göre defter tutan tam mükellef gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine aktiflerindeki taşınmazları bir defalığına yeniden değerleme imkânı getirilmiştir. Söz konusu hükmün uygulanması ile mükellefler aktiflerindeki taşınmazları 30 Eylül 2018 tarihine kadar yeniden değerlemeye tabi tutarak güncel değerleri ile bilançoda görülmelerini sağlayabileceklerdir.

Makalemizde yeniden değerleme müessesesinin ana esasları ve mükellefler açısından doğuracağı sonuçlar ele alınacaktır.

 

2. YENİDEN DEĞERLEME UYGULAMASINDAN YARARLANACAK MÜKELLEFLER

Yeniden değerleme uygulamasından;

  • Dar mükellefiyete tabi olanlar,
  • Finans ve bankacılık sektöründe faaliyet gösterenler,
  • Sigorta ve reasürans şirketleri,
  • Emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları,
  • Münhasıran sürekli olarak işlenmiş altın, gümüş alım-satımı ve imali ile iştigal eden mükellefler,
  • VUK’un 215’inci maddesi uyarınca kendilerine kayıtlarını Türk para birimi dışında başka bir para birimiyle tutmalarına izin verilen mükellefler,

                                   

hariç olmak üzere bilanço esasına göre defter tutan tam mükellef tüm gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri yararlanabilecektir.

 

3. YENİDEN DEĞERLEMEYE TABİ TUTULACAK İKTİSADİ KIYMETLER

Yeniden değerleme kapsamına giren iktisadi kıymetler 25 Mayıs 2018 tarihi itibariyle ticari işletmelerin aktiflerinde yer almakta olan taşınmazlardır. Taşınmazlar, Türk Medeni Kanunu’nda “Taşınmaz” olarak tanımlanan ve esas niteliği bakımından bir yerden başka bir yere taşınması mümkün olmayan, dolayısıyla yerinde sabit olan mallardır.

Taşınmazlar Türk Medeni Kanunu’nun 704’üncü maddesinde;

  • Arazi,
  • Tapu siciline ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar,
  • Kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler

olarak sayılmıştır. Dolayısıyla mükellef kurum veya şahıs adına tapuya tescil edilmiş olan yukarıda sayılan taşınmazlar yeniden değerleme uygulamasından yararlanabilecektir.

Ancak sat-kirala-geri al işlemine veya kira sertifikası ihracına konu edilen taşınmazlar yeniden değerleme uygulamasından yararlanamayacaktır.

 

4. YENİDEN DEĞERLEME UYGULAMASININ ESASLARI

Yeniden değerlemenin esasları aşağıdaki gibi özetlenebilir:

  • Yeniden değerlemede, taşınmazların ve bunlara ait amortismanların, VUK’ta yer alan değerleme hükümlerine göre tespit edilen ve 25 Mayıs 2018 tarihi itibarıyla yasal defter kayıtlarında yer alan değerleri dikkate alınır.
  • Amortismana tabi taşınmazlar için amortismanın herhangi bir yılda yapılmamış olması durumunda yeniden değerlemeye esas alınacak tutar, bu amortismanlar tam olarak ayrılmış varsayılarak belirlenir.
  • Taşınmazların yasal defter kayıtlarında yer alan değerleri ve bunlara ilişkin amortismanların yeniden değerleme oranı ile çarpılması suretiyle yeniden değerleme sonrası değerleri bulunur.
  • Yapılacak değerlemede esas alınacak yeniden değerleme oranı olarak VUK’un mükerrer 298’inci maddesine göre enflasyon düzeltmesine tabi tutulan;

-En son bilançoda yer alan taşınmazlar ve bunların amortismanları için, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten bir önceki aya (Nisan 2018) ilişkin Yİ-ÜFE değerinin (341,88), söz konusu bilançonun ait olduğu tarihi takip eden aya (Ocak 2015) ilişkin Yİ-ÜFE değerine (114,83) bölünmesi ile bulunan oran (341,88/114,83=%297,72),

-En son bilanço tarihinden sonra iktisap edilen taşınmazlar ve bunların amortismanları için, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten bir önceki aya ilişkin Yİ-ÜFE değerinin, taşınmazın iktisap edildiği ayı izleyen aya ilişkin Yİ-ÜFE değerine bölünmesi ile bulunan oran,

dikkate alınır.

  • Yeniden değerleme neticesinde taşınmazların değerinde meydana gelecek değer artışı, yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazların her birine isabet eden değer artışları ayrıntılı olarak gösterilecek şekilde, bilançonun pasifinde özel bir fon hesabında gösterilir. Değer artışı, taşınmazların yeniden değerleme sonrası ve yeniden değerleme öncesi net bilanço aktif değerleri arasındaki farktır. Net bilanço aktif değeri, taşınmazların bilançonun aktifinde yazılı değerlerinden, pasifte yazılı amortismanların tenzili suretiyle bulunan değeri ifade eder.
  • Taşınmazları yeniden değerlemeye tabi tutan mükellefler, amortismanları yeniden değerlenmiş değer üzerinden ayırırlar.
  • Pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışı tutarı üzerinden %5 oranında hesaplanan vergi, yeniden değerleme işleminin yapıldığı tarihi izleyen ayın 25’inci günü akşamına kadar bir beyanname ile gelir veya kurumlar vergisi yönünden bağlı olunan vergi dairesine beyan edilir ve aynı süre içerisinde ödenir.
  • Beyanın zamanında yapılmaması ya da tahakkuk eden verginin süresinde ödenmemesi halinde bu madde hükümlerinden faydalanılamaz.
  • %5 oranında ödenen vergi; gelir ve kurumlar vergisinden mahsup edilmez, gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilmez.
  • Pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışı tutarının, sermayeye ilave edilme dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen kısmı, bu işlemin yapıldığı dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin bu dönemde gelir veya kurumlar vergisine tabi tutulur.
  • Yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazların elden çıkarılması halinde, pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışları, kazancın tespitinde dikkate alınmaz.
  • Yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazların elden çıkarılmasından önce VUK’un mükerrer 298’inci maddesi uyarınca enflasyon düzeltmesi yapılmasına ilişkin şartların oluşması halinde, bu madde gereğince oluşan değer artışı fonu öz sermayeden düşülmek suretiyle mezkûr madde uyarınca enflasyon düzeltmesi yapılır.

 

5. ÖRNEK UYGULAMA VE MUHASEBE KAYITLARI

Örnek: 2010 yılı Haziran ayında 3 milyon lira maliyet ile bir fabrika binası satın alan (B) A.Ş. söz konusu fabrika binası üzerinden her yıl %2 oranında amortisman ayırmıştır. (B) A.Ş. söz konusu taşınmazı 31 Ağustos 2018’de yeniden değerlemeye tabi tutar ise hesaplayacağı değer artış fonu ve ödeyeceği vergi aşağıdaki gibi hesaplanacaktır.

Binanın yeniden değerlenmesi

Tutar

Maliyet bedeli (A)

 3.000.000

Birikmiş amortisman (B=%2x8xA)

     480.000

Binanın yeniden değerleme öncesi net aktif değeri (C=A-B)

 2.520.000

Nisan 2018 Yİ-ÜFE oranı (D)

       341,88

Temmuz 2010 Yİ-ÜFE oranı (E )

       171,81

Yeniden değerleme oranı (F=D/ E)

           1,99

Binanın yeniden değerlenme sonrası değeri (G=AxF)

 5.969.618

Yeniden değerleme sonrası birikmiş amortismanlar (H=BxF)

     955.139

Binanın yeniden değerleme sonrası net aktif değeri (I=G-H)

5.014.479

Yeniden değerleme değer artış fonu (K=I-C)

  2.494.479

Hesaplanacak vergi (L=Kx%5)

     124.724

 

Yeniden değerleme işleminden kaynaklanan 2.494.479 TL’lik fon bilançonun pasifinde özel bir fon hesabında gösterilecektir. Söz konusu fon üzerinden %5 oranına göre hesaplanan 124.724 TL’lik vergi, değerlemenin yapıldığı ayı izleyen ayın (Eylül 2018) 25’inci günü akşamına kadar bir beyanname ile beyan edilip aynı süre içerisine ödenecektir. Beyanın veya ödemenin zamanında yapılmaması halinde madde hükmünden istifade edilemeyecektir.

Yeniden değerleme işlemine ilişkin yevmiye kayıtları ise aşağıdaki gibi olacaktır:

Yeniden değerleme işlemi için 31 Ağustos’ta yapılacak muhasebe kaydı

%5 lik verginin beyanı ve ödenmesi üzerine Eylül ayında yapılacak muhasebe kaydı

 

6. YENİDEN DEĞERLEMENİN İŞLETMELERE SUNACAĞI AVANTAJLAR

Taşınmazların yeniden değerlenmesi ile bilançolar işletmelerin gerçek değerini yansıtma noktasında daha güçlü hale gelecektir. Yeniden değerleme işlemi sonucu oluşan değer artış fonu, işletme öz sermayesini artıracaktır. Bu artışın tutarı taşınmazın işletme aktifinde bulunduğu süreye göre değişecektir. Enflasyon düzeltmesinin uygulandığı son dönem olan 2014 yılı sonu itibariyle işletme aktifinde bulunan bir taşınmazın maliyet bedeli ve birikmiş amortismanı (341,88/114,83=) %297,72 oranında artırılacak ve işletmenin net aktif değerindeki artış tutarında yeniden değerleme değer artış fonu oluşacaktır. Oluşan değer artış fonu sermayeye ilave edilebilecektir. Bu da işletmenin gizli varlıklarının (hidden assets) bilançoda görünür hale gelmesi ve işletmenin daha güçlü bir öz kaynağa sahip olması demektir.

Taşınmazların yeniden değerlenmesi başlıca beş konuda işletmelerin lehine sonuçlar doğuracaktır:

6.1. Taşınmazın satılması halinde satış kârı değer artışı fonu tutarında daha düşük oluşacaktır.

Yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazların elden çıkarılması halinde, pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışları, kazancın tespitinde dikkate alınmayacaktır. Dolayısıyla yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazın satılması halinde satış karı değerleme öncesi duruma göre fon tutarında daha az oluşacaktır. Örneğin; 2004 yılı Aralık ayında yatırım amacıyla iktisap edilen ve 2004 dönem sonu bilançosunda değeri 1 milyon lira olarak gözüken boş arsanın (X) Ltd. Şti. tarafından VUK’un geçici 31’inci maddesi kapsamında yeniden değerlemeye tabi tutulduğunu ve Aralık 2018 de 5 milyon TL’ye satıldığını varsayalım. Bu verilere göre arsanın yeniden değerlemeye tabi tutulması sonucu oluşan yeni değeri (1.000.000x%297,72=) 2.977.200 TL, değer artış fonu da (2.977.200- 1.000.000=) 1.977.200 TL olacaktır. Şirket bu tutar üzerinden (1.977.200x%5=) 98.860 TL vergi beyan ederek ödeyecektir. Yeniden değerlenmiş arsanın satışından doğan kâr ise (5.000.000- 2.977.200=) 2.022.800 TL olacaktır. Şirketin gayrimenkul ticareti ile iştigal eden bir şirket olması sebebiyle KVK 5/1-e maddesindeki taşınmaz satış kazancı istisnasından yararlanamadığını varsaydığımızda taşınmaz satış karı üzerinden ödeyeceği kurumlar vergisi (2.022.800x%22)= 445.016 TL, yeniden değerleme işlemi nedeniyle ödenen vergi ile birlikte toplam ödenen vergi ise (445.016+ 98.860=) 543.876 TL olacaktır.  Aynı mükellefin satışa konu edilen taşınmazı yeniden değerleme işlemine tabi tutmadığını varsaydığımızda ise taşınmaz satış kazancı (5.000.000-1.000.000=) 4.000.000 TL ve bu kazanç üzerinden ödenecek kurumlar vergisi (4.000.000x%22=) 880.000-TL olacaktır. (X) Ltd. Şti. satışa konu ettiği taşınmazı yeniden değerlemeye tabi tutmak suretiyle satış kazancı üzerinden (880.000- 543.876=) 336.124 TL vergi avantajı sağlamıştır ki bu avantaj yeniden değerleme işlemi olmasaydı genel oranda vergilendirilecek olan yeniden değerleme fonu üzerinden daha düşük oranda ödenen [(%22-%5)x 1.977.200=] 336.124 TL’ye karşılık gelmektedir.

6.2. Şirketleri sermayesini kaybetmiş veya borca batık durumda olma pozisyonundan kurtaracaktır.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Sermayenin kaybı, borca batık olma durumu” ana başlıklı 376. maddesinde finansal açıdan zor durumda olan şirketler ve almaları gereken önlemler hükme bağlanmıştır. Söz konusu maddeye göre; zarar ettikleri için finansal açıdan zor durumda olan şirketler üç kategoriye ayrılmış ve her bir kategorideki şirketlerin alması gereken önlemler maddenin fıkralarında ayrı ayrı düzenlenmiştir.

Birinci kategoride; zarar sebebiyle sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısı karşılıksız kalan şirketler bulunmaktadır. Kanun bu pozisyondaki şirketlerin yönetim kuruluna, genel kurulu toplantıya çağırma ve şirketin finansal pozisyonunu güçlendirmek için gerekli iyileştirici önlemleri sunma mükellefiyeti yüklemiştir.

İkinci kategoride; son yıllık bilançoya göre sermaye ile yedek akçeler toplamının üçte ikisi zarar sebebiyle karşılıksız kalan şirketler bulunmaktadır. Finansal pozisyonları bu tanıma uyan şirketler için Kanun’da yapılması emredilen eylem, genel kurulun toplantıya çağrılması ve toplanan genel kurulun sermayenin kalanı ile yetinme veya sermayenin tamamlanması kararlarından birisini almasıdır. Genel kurulun toplantıya çağrılmaması veya toplanan genel kurulun bu iki karardan birisini almaması durumunda şirket fesih edilmiş sayılmaktadır.

Üçüncü kategoride ise; borca batık durumda olduğu hususunda emareler gösteren şirketler vardır. Borca batık olmanın karineleri Kanun’da ve gerekçesinde sayılmış değildir. Ancak öğretide aşağıdaki durumlardan birinin varlığının şirketin borca batık durumda olduğuna işaret ettiği değerlendirilmektedir.

  • Zararların sermaye ve kanuni yedek akçelerin toplamına ulaşması ve geçmesi,
  • Şirket faaliyetlerindeki yüksek hacimli daralmalar,
  • Şirketin kısa vadeli borçlarını ödeyememesi,
  • Şirketin bankalardan kredi kullanamaması,
  • Çalışanların ücretlerinin ödenememesi.

Borca batıklık emarelerine sahip bir şirketin yönetim kuruluna Kanun’un yüklemiş olduğu mükellefiyet, hem işletmenin devamlılığı esasına göre (kayıtlı değerler üzerinden) hem de aktiflerin muhtemel satış fiyatlarına (emsal satış bedellerine) göre hazırlanmış ara bilanço çıkarmaktır. Hazırlanmış bu ara bilançoya göre şirket varlıklarının borçlarını ödemeye kâfi gelmeyeceği anlaşılıyor ise, yönetim kurulunun yapması gereken eylem, bu durumu asliye ticaret mahkemesine bildirmek ve şirketin iflasını istemektir.

Yukarıda anlatıldığı üzere, TTK düzenlemesinde şirketin sermayesini kaybetme veya borca batık olma halinin, şirketin fesih edilmiş sayılması, şirketin iflasının istenmesi gibi çok ciddi sonuçları vardır.  Söz konusu durumların varlığı ise, şirket öz sermayesine bakılarak tespit edilmektedir. Dolayısıyla bir şirketin öz sermayesi ne kadar güçlü ise borca batık durumda olmaktan o kadar uzak olduğu söylenebilir. Taşınmazların yeniden değerlenmesi olanağının getirilmesi ile aktifinde taşınmaz varlıklar bulunan birçok şirket TTK anlamında borç batık durumda veya sermayesini kaybetmiş durumda olmaktan kurtulacaktır.

6.3. İlişkili kişilerden kullanılan borcun örtülü sermaye sayılması ihtimalini düşürecektir.

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 12’nci maddesinde, kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları her türlü borcun, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye sayılmış ve aynı Kanun’un 11/1-b maddesinde örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkları ve benzeri giderlerin kurum kazancından indirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Ortak veya ortakla ilişkili kişilere borcu bulunan kurumların örtülü sermaye durumunda olup olmadıkları ise, ilişkili kişilere olan borçlarının toplamının hesap dönemi başındaki öz sermayenin üç katını aşıp aşmadığına bağlıdır. Öz sermayeleri negatif olan şirketlerin ise ortaklarından kullandıkları borçların tamamı örtülü sermaye olarak addedilmektedir. Bir kurumun öz sermayesi ne kadar yüksekse söz konusu kurum kullandığı borçlar nedeniyle örtülü sermaye konumuna düşmekten o kadar uzak olacaktır. Taşınmazların yeniden değerlenmesi sonucu değer artış fonu oluşması, negatif öz sermaye görünümünde olan şirketleri pozitif öz sermaye pozisyonuna geçireceği gibi, pozitif öz sermayesi olan şirketlerin de öz sermayesini güçlendirecektir. Güçlü öz sermaye ise kurumların ilişkili kişilerden kullandıkları borçların öz sermayeye olan oranını düşürecek ve bu borçlar nedeniyle ödenen faiz ve kur farklarının tamamının veya eskiye oranla daha büyük bir kısmının kurum matrahından düşülmesine fırsat tanıyacaktır.

6.4. Devir alınan kurum zararının devralan kurum tarafından indirilebilmesine olanak sağlayacaktır.

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 9’uncu maddesine göre, devrolan veya tam bölünme yoluyla bölünen kurumun zararları devralan kurum tarafından indirilebilir. Ancak indirilebilecek zarar tutarı için bir limit belirlenmiştir ki, bu limit de devralınan kurumların devir tarihi itibarıyla sahip oldukları öz sermaye tutarıdır. Örneğin, 3 milyon lira geçmiş yıl zararı olan bir devrolan kurumun devir tarihi itibariyle öz sermayesi 2 milyon lira ise devralan kurum tarafından indirilebilecek zarar tutarı 2 milyonu geçemeyecektir. Bu yüzden devir veya tam bölünme yoluyla başka bir şirketle birleşecek olan zarar üreten bir kurumun bu zararının devir alan kurumca kullanılabilmesi için devir tarihi itibariyle devrolan kurumun öz sermayesinin mümkün olduğunca yüksek olması arzu edilir. Devir işleminden önce aktifindeki taşınmazların yeniden değerlemeye tabi tutulması, devrolan kurumun öz sermayesini güçlendirmek yoluyla zararlarının devalan kurum tarafından indirimini mümkün kılacaktır.

6.5. Vergi kanunlarında bazı mükelleflere tanınan ayrıcalıklardan yararlanma imkânı sağlamaktadır.

Vergi mevzuatında büyük mükelleflere tanınan bazı ayrıcalıklar vardır. Bu ayrıcalıklar belirlenirken esas alınan parametrelerden birisi de öz sermaye büyüklüğüdür. Örneğin; KDV Genel Uygulama Tebliği’ne göre KDV iade hakkı olan mükelleflerin iadelerini daha hızlı alabilmeleri için belli koşulları sağlamış olan mükelleflere indirimli teminat uygulama sertifikası (İTUS) veya hızlı iade sistemi (HİS) sertifikası verilmektedir. Bu sertifikalar verilirken baz alınan kriterlerden birisi öz sermaye büyüklüğüdür. Son yıllık bilançoya göre; HİS sertifikası vermek için asgari 100 milyon TL öz sermaye aranırken, ihracat dışındaki iade hakkı doğuran işlemleri olan mükelleflere İTUS sertifikası vermek için diğer koşulların yanında asgari 20 milyon lira öz sermaye aranmaktadır. Taşınmazların yeniden değerlemeye tabi tutulması ile şirket öz sermayeleri artış göstereceği için söz konusu şirketlerin vergi mevzuatının bu ve benzeri ayrıcalıklarından yararlanabilmeleri olasılığı yükselecektir.

 

7. SONUÇ

7144 sayılı Kanun’la VUK’a eklenen geçici madde 31 ile bilanço esasına göre defter tutan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine 25 Mayıs 2018 tarihi itibariyle aktiflerinde yer alan taşınmazları 30 Eylül 2018 tarihine kadar yeniden değerleme imkânı verilmiştir. Mükelleflerin bu imkândan yararlanabilmeleri için değerleme sonucu ortaya çıkan değer artış fonu üzerinden %5 oranında hesaplanacak vergiyi değerlemenin yapıldığı ayı takip eden ayın 25’ine kadar beyan edip ödemeleri gerekmektedir. Değer artış fonunun sermayeye ilave dışında başka bir hesaba nakledilmesi veya işletmeden çekilmesi halinde dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin vergiye tabi tutulması söz konusudur. Taşınmazlar için getirilen söz konusu yeniden değerleme müessesesi mükelleflere söz konusu taşınmazı daha az vergi yüklenerek satabilme ve taşınmaz üzerinden daha fazla amortisman ayırma olanağı sunmaktadır. Yeniden değerleme işlemi sonucu ortaya çıkan değer artış fonu ise, şirket öz sermayesini güçlendirmek suretiyle şirketin; TTK anlamında sermayeyi kaybetmiş olma veya borca batık durumda olma hallerinden kurtarılması, kullandığı borçların örtülü sermaye niteliğine dönüşmemesi, olası devir halinde geçmiş yıl zararlarının devralan kurumca indirilebilmesi ve öz sermayesi güçlü kurumlara tanınan vergisel avantajlardan yararlanılabilmesi avantajları sunmaktadır. Bu nedenle aktiflerinde özellikle iktisap tarihi eski olan taşınmaz bulunan şirketlerin ortaya çıkacak değer artış fonu üzerinden %5 peşin vergi ödeme pahasına da olsa bu taşınmazlarını yeniden değerlemeye tabi tutmalarını önermekteyiz.

 

KAYNAKÇA:

  • 7144 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
  • 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu
  • 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği
  • 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu
  • www.tuik.gov.tr
  • KDV Genel Uygulama Tebliği